Hocam Araf suresinin 171. ayetinde Sinadaki dağın yerinden sökülüp Yahudilerin üstüne kaldırılarak havada tutulduğu anlatımı bulunmaktadır. Böyle bir olay tarihte gerçekten olmuş mudur ? Olmuş ise bu Allah'ın bir mucizesi midir ? Bu olayın nasıl ve neden olduğunu açıklar mısınız ! Şimdiden teşekkürler.
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Kur'anımız, önceki Yahudi ve Hristiyan dini Kitaplarında daha sonraları insan eliyle saptırılarak mucizevi ve mitolojik olaylarla oluşturulmuş yanlış inançlarını, özellikle tekrar ele alarak düzeltme ve doğruları o topluma tekrar aktarma amacı ile eski yaşanmış kıssalara bizim de ders almamız ve bilgi sahibi olmamız için yer vermektedir. Bu anlatımlarda da özellikle o dönemdeki Arap toplumunun kültürüne ve dil kalıplarına göre deyimleri ve bazen de mecazi ifadeleri kullanmaktadır. Maalesef ilk dönemlerde meal çevirisi için sahip olunması gerek bütün yeteneklerden ve bilgilerden uzak olan müfessirler, o dönemde mucize ve mitolojik anlatımlarla dolu ellerinde bulunan Yahudi ve Hristiyan kaynaklarının etkisinden kurtulamamışlar, kendi yetersiz veya özel çıkarlarına göre meal çevirilerinde ama hata ile veya ama bilinçli olarak yanlış aktarımlara yönelebilmişlerdir. Maalesef bugün de Diyanet çevirileri de dahil zamanımızın müfessirlerinin de büyük çoğunluğu kendileri ciddi bir çaba harcamadan Allah'ın yaratma kanunlarını düşünmeden, böyle bir saçmalık olmaz diyemeden, birçok ayrıntıda ve kavramda olduğu gibi sizin de dile getirdiğiniz ayette mucize inancının peşine düşerek bu yanlış kabullerin peşinden gitmişlerdir.
Bu bağlamda sizin de haklı olarak soru şeklinde dikkat çektiğiniz Araf Sûresinin 171. ayetinin ülkemizdeki bir çok müfessirin yaptığı meal çevirilerine bakacak olursak :
Diyanet Vakfı Meali : Tur dağını gölgelik gibi onların üzerine yükseltmiştik. Onlar tepelerine düşeceğini sanmışlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali : Hani Biz o dağı gölgelik gibi tepelerine çekmiştik. De üzerlerine düşüyor zannettikleri bir halde…..
Bayraktar Bayraklı Meali : Dağı İsrailoğullarının tepesine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üzerlerine düşüyor sanmışlardı.
Abdülbâki Gölpınarlı Meali : Hani Biz dağı adeta bir gölgelik gibi çekmiş, üstlerine doğru yükseltmiştik de neredeyse üstlerine düşecek sanmışlardı.
Ahmet Varol Meali : Dağı, onların üzerlerine doğru adeta bir gölgelik gibi yükseltmiştik de onun başlarına düşeceğini sanmışlardı.
Ali Bulaç Meali : Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine yükseltmiştik.
Şeklinde gerçekten de Sina’daki Tur dağının yerinden koparılıp Yahudilerin, onların üzerine çıkarıldığı, havada tutulduğu anlamlarına yönelik mucizevi bir olay gibi sunmuşlardır. Oysa bizim üzerinde yaşadığımız Dünya üzerindeki bütün oluşumlar, içinde bulunduğumuz Evren, gördüğümüz bütün varlıklar, hepsi zaten Allah’ın yaratmalarıdır, mucizeleridir. Bütün olaylar ve yaratılmalar da Allah’ın kanunları ile yürümektedir. Yüce Rabbimiz Allah da Kendi koyduğu kanunları asla bozarak doğa üstü bir oluşumu ders olsun diye göstermez. Dolayısıyla Yüce Rabbimizin bize mucize göstermeye, anlatmaya ihtiyacı da yoktur. Kur’anımızda da mucize, masal, hurafe ve doğa üstü olaylar anlatılmaz. Mecrasından saptırılmadığı takdirde her anlatılanın Arap dil kuralları çerçevesinde gerçek hayattan karşılıkları vardır. Bu ayette de eğer ayetin orijinal lafzına ve Arap dil kuralları anlatım tekniklerine, söz konusu Yahudilerin o dönemdeki konumları da göz önünde bulundurularak dikkat edilecek olursa, gerçekten Tur dağının Yahudilerin üzerine kaldırıldığı gibi bir olay anlatılmamaktadır. Böyle bir olay Allah’ın yaratma ve oluşturma kanunlarına da aykırıdır. Allah’ı yeterince tanımamaktır.
İşin gerçeği Musa Peygamberin vahiy alması için Allah’ın huzuruna Tur dağına çıkması esnasında meydana gelen doğal afet diyebileceğimiz olaylar iken “ Dağın reddiyeci ve nankör Yahudilerin başı üzerinde tutulduğu gibi yanlış bilinen bir olay yoktur. Ama maalesef masal ve mucize peşinde koşan bizim anlı şanlı Ulemamız, Diyanet çevirileri de dahil birçok mealde bu ayetin çevirilerinde olayı ve zamanını tam ve tarihi gerçeği ile tahlil edememiş olduklarından " Dağı onların üstüne kaldırmıştık " şeklinde meallendirmiş ve gerçek dışı bir algı oluşturmuşlardır. Sizin söz konusu olarak dikkat çektiğiniz Araf Sûresinin ayetine bakacak olursak ;
ARAF 171 : Veizne tagnel cebele fevkâhum keennehû zulletûn ve zannû innehû veakiun bihim huzûmâ ateynâkum bikuvvetin vezkûrû mâfihi leallekûm tettekûn
ARAF 171 : Hani bir zamanlar, o dağ gölgelik / şemsiye gibi üzerlerine çökmüş iken / Dağ üzerlerine yıkılacak diye zannederek / Dağ gibi sorunlarla yaşayıp duracaklarına inanmışlarken Biz, cebele fevkâhum / onların üst’ünü / en seçkinlerini o dağa çekmiştik. / yükseltmiştik / Biz o dağ gibi sorunlarını silkip atmıştık. Sakınabilmeniz / Allah’ın koruması altında olmanız için size verdiğimizi / Allah’ın vahyini kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ! “ ifadeleriyle aslında İsrailoğullarının yaşamından başka bir kesite değinilmektedir.
Araf Sûresinin birçok ayetinde İsrailoğullarının / Yahudilerin birçok kez Allah’a söz verdikleri halde çok değişik örneklerle nankörlük ederek sözlerinden döndükleri, 159. ayetten de başlayarak 171. ayete gelinceye kadar tekrar oluşturulan paragraf bütünlüğünde de yine İsrailoğullarının Allah’ın vahyine uymayarak içine düştükleri yanlışlıkları, peygamberimizin zamanında Medine’de yaşayan Yahudilere hatırlatılmakta, 171. ayette de aslında “ dağın onların üstüne kaldırıldığı “ değil de onların üst’ü, seçkini olarak aralarından seçilerek terfi ettirilen Musa’nın Tur dağına çıkartıldığı ve elçi yapılarak görevlendirildiği / yükseltildiği ve onunla da Yahudi kavminin Firavunun zulmünden kurtarıldığı olayların kesiti anlatılmaktadır.
Ayetin söz konusu edildiği dönemde Musa’nın kavmi olan Yahudiler Mısır’da Firavun tarafından ağır işlerde çalıştırılmakta, insan yerine konulmamakta, yarınlarının nasıl olacağını bilmeyen köleler olarak kullanılmaktadırlar. Böyle dağ gibi sorunlarla uğraşmakta olan Yahudilerin arasından Musa, Tur dağına çıkarılmış, elçi olarak seçilmiş ve yükseltilmiş, böylece Firavunun zulmüne karşı mücadele edebilme olanağı ortaya çıkmıştır. Bu ayette de İsrail oğullarının karşılaştığı anlatılan olaylar, Kur’anın indiği dönemde Medine’de yaşayan İsrail oğulları arasında da bilinmekte ve zaten dilden dile dolaşa gelmektedir.
İsrailoğulları ile ilgili bu olaylar, birçok ayette yer aldığı gibi, Nisa Sûresinin 154 – 158 ayetlerinde de benzer anlatımlarla yer almaktadır. İsrailoğullarının Mısır’daki yaşamlarında üzerlerine dağlar gibi sıkıntıların geldiği Maide 20 – 25. ve Bakara 61 - 63. ayetlerinde de “ Hani bir zamanlar Biz, sizden “ Sakınmanız / Allah’ın koruması altına girmeniz için verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun ve içindekileri hatırınızdan çıkarmayın. “ diye sağlam bir söz almıştık ve sizin üst’ünüzü / seçkininiz Musa’yı Tur’a / Dağa yükseltmiştik / çıkarmıştık. / En kutlu elçilik makamına yükseltmiştik. “ denilmektedir.
Bu ayetlerle ilgili olarak genellikle birçok çeviri meallerinde “ Dağı onların üzerlerine kaldırdık “ diye yanlış ve mucizevi olarak çevrilmektedir. Oysa Dağın reddiyeci Yahudilerin başının üzerinde tutulduğu iddialarına gelince ! bu iddia aslında Allah’ın kanunlarına / Sünnetullaha aykırıdır. Ayetin orijinalinde yer alan “ zann “ sözcüğü burada yakîn / kesin bilgi anlamında kullanılmıştır. “ fevk “ sözcüğü ise “ Dun, alt “ sözcüğünün karşılığı olan “ üst “ edatı olduğu gibi, şeref, fazilet açısından başkasının üstüne çıkma anlamındaki “ fake “ fiilinin mastarıdır. Ayrıca “ fevk “ sözcüğü genellikle manevi üstünlük için de kullanılmaktadır. Bu bakımdan ayette sözü edilen ise “ onların üstüne “ değil de “ onların üst’ü “ diye kastedilen de Sina’da Tur dağına çıkarılan Musa Peygamberdir. Böylece de aslında burada Musa Peygambere Tur dağında Tevrat’ın vahyedilmesi sırasında meydana gelen yer sarsıntısı, yıldırım, şimşek gibi doğa olaylarına da atıfta bulunulmaktadır. İsrailoğullarının yaşadığı ve gördüğü bu olay, Kur’anın indirildiği bu dönemde zaten İsrailoğulları arasında bilinen ve dilden dile söylenip gelen bir olaydır. Yahudi kaynaklarından Çıkış 19. Bölümünde de “ Musa halkın Tanrı’yla görüşmek üzere ordugâhtan çıkmasına öncülük etti. Dağın eteğinde durdular. Sina dağının her yanından duman tütüyordu. Çünkü Rabb dağın üstüne ateş içinde inmişti. Dağdan ocak dumanı gibi duman çıkıyor, bütün dağ şiddetle sarsılıyordu. “ ifadeleriyle de yer almaktadır.
İşin gerçeği Musa Peygamberin vahiy alması esnasında meydana gelen doğal afet diyebileceğimiz olaylar iken “ Dağın reddiyeci Yahudilerin başı üzerinde tutulduğu gibi yanlış bilinen bir olay yoktur. Ama maalesef masal ve mucize peşinde koşan bizim anlı şanlı ulemamız, Diyanet çevirileri de dahil birçok mealde bu ayetin çevirilerinde gerekli araştırma ve çabayı gösterememiş, ayetteki sözcükleri doğru olarak tahlil edememiş, dil ve anlatım tekniklerini doğru olarak kullanamamış, Allah’ın oluşturma ve yaratma kanunlarını göz ardı etmiş, " Dağı onların üstüne kaldırmıştık " şeklinde meallendirmiş ve Allah’ın oluşturma ve yönetme kanunlarına da aykırı olarak gerçek dışı bir algı oluşturmuşlardır. Halbuki bu ayetlerle mucizevi ve hurafe olan olaylar değil, Allah'a ve Musa peygambere söz verdikleri halde sürekli sözlerinden dönen Yahudilere ve bu olaya ait uyarılara değinilmekte, konulara detaylandırılarak açıklık getirilmekte ve Yahudiler tarafından yanlış bilinen olayların gerçeği Peygamberimizin zamanında Medine’de yaşayan Yahudilere, atalarının yanlışlıkları hatırlatılarak bizlere de öğüt olsun diye anlatılmaktadır. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !....