Slm Zeki Bey ., benim sorum Günah ve Haram arasinda. farklilik varmidir?Tskler
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun !
Haram ve günah konusunu gündeme getirerek, neredeyse aslında Yüce Kitabımız Kur’anın iyiye, güzele ve doğruya yöneltecek bütün öğütlerinin, emirlerinin, yapılmasını veya yapılmamasını istediği davranışların, bu konularda vermek istediği mesajlarının, hedeflerinin temelini teşkil eden bir soruyu yöneltmişsiniz. Bunun yanı sıra Kur’an tercümeleri meallerinde dini açıdan, anlam ve kapsam açısından, kişiden kişiye kesinlik algısına, mezheplerin ve müçtehitlerin farklı anlayışlarıyla ortaya atılan ve fıkıh ilmi içerisinde zanlarla delil olarak sayılan hadislere göre değişebilen, başvurulan yöntemlere, içtihatlara göre anlam kaydırmaları ile farklı kabulleri ve algıları oluşturabilen, sınıflandırmaları yapılabilen ve hükümleri değişik zeminlerde bir çok tartışmayı beraberinde getiren çok kapsamlı bir konuyu ön plana çıkarmışsınız. Kur’anda mevcut olan 6234 ayetin neredeyse tamamını içine alan, çok önemli ve dinin, dindeki sakınmanın, Allah’a yaklaşmanın, takva sahibi olabilmenin temelini teşkil eden bu konuya dikkat çektiğinizden dolayı da size teşekkür ederim. Konunun bütün boyutları ve ayrıntılarıyla ele alınması elbette ki bu zeminde mümkün değildir. Biz yine de bu konunun bazı yönlerine ana hatlarıyla Kur’an ayetleri ışığında değinmeye çalışalım.
Haram Arapça bir sözcük olup, İslam Dininin ayetlerle belirlenmiş, uyulması gereken kurallarına aykırı ve yasak olan eylemlerin, kesin ve bağlayıcı olan fiillerin tamamıdır. Genellikle nehy “ Yasaklanan şey “ anlamı kapsamında ahlak ve hukuk literatüründe Kur’an ayetleri içerisinde muharrem, mahzur, memnu, seyyie, hurmet gibi çeşitli sözcükler de Kur’anda haram kavramıyla eşdeğer anlamlarda kullanılır.
Fıkıh ilmi içerisinde Kur’andaki haramın şekli bildirimlerine göre sınıflandırmalar yapılmaktadır. Bazı ayetlerin orijinalindeki hurmet sözcüğüyle örneğin Nisa Suresinin 23. ayetinde “ Evlenmenin haram veya helal kılındığı aile yakınları “ Maide Suresinin 3. ayetinde “ Hangi hayvanların yenilip yenilmeyeceği, putlara tapmanın, falcılığın haram kılındığı “ Bazı ayetlerde örneğin Bakara Suresinin 229. ayetinde “ Evlilik akdi ile kadınlara verilen mehir ve hediyelerin geri alınmalarının caiz ve helal olmadığı, “ Bazı ayetlerde haram kılma anlamını iptal edici bir delil bulunmaksızın mutlak olarak gelen nehiy sigası ( yasaklanan şeylerin çeşitleri ) ile örneğin Enam Suresinin 151. ayetinde “ Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürülmeyin “ denildiği gibi, başka ayetlerde de “ yapmayınız, yaklaşmayınız “ şeklindeki nehy kalıpları ile belirtilmektedir. Herhangi bir olumsuz fiilden sakınmanın kesin ( bir görev ) olduğunu ifade eden sakınma ( içtinap ) lafızları ile de örneğin Maida Suresinin 90 – 92. ayetlerinde “ İçki, kumar, fal bakma, putlara tapma gibi eylemlerin şeytan işi pislikler olduğu ve uzak durulması gerektiği “ ifade edilmektedir. Maide Suresinin 38. Nur Suresinin 4. ayetinde de örneğin “ Namuslu kadınlara zina isnadının yapılmasının da “ cezayı gerektiren haram fiillerden olduğu belirtilmektedir.
Kehf Suresinin 26. ayetinde “ Allah hükmüne kimseyi ortak etmez. “ denildiği gibi ve Nahl Suresinin 116. ayetinde “ Ve kendi dillerinizin yalan nitelemesi ile Allah’a yalan uydurmak için, şu helaldır, şu haramdır demeyin. Şüphesiz Allah’a yalan uyduran kimseler iflah olmazlar. “ ifadelerinde belirtildiği gibi, peygamber de dahil hiç kimse dinde hüküm koymaya, yasak olan şeyi helal kılmaya, helal kılınan şeyi de haram etmeye, yasaklamaya yetkili değildir.
Günah, Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı düşen, dinen yasaklanmış ve suç sayılan davranışların, fiillerin karşılığıdır. Arapça bir sözcük değildir, Arapçada ism, zenb, isyan, cürm sözcükleri ile de ifade edilir. Halk arasında günah ve Haram genellikle aynı anlamda kullanılır. Fakat aslında haram, yasaklanmış ve belirlenmiş kurallardır, günah ise haram olan fillerin işlenmesi ve onun sonucunda da gerekli cezanın kazanılmış olmasıdır. Yasaklanmış fiillerin bir sonucudur. Fıkıh ilminde Dinen konulmuş kurallara uyma sorumluluğu ve fiillerin sonucunda belirlenmiş olan cezalar açısından günahlar, kebair ( büyük günahlar ) ve sagir ( küçük günahlar ) diye ikiye ayrılır.
Örneğin, Nisa Suresinin 48. ayetinde “ Şüphesiz Allah, Kendisine ortak kabul edilmesini asla bağışlamaz. Bunun altındaki günahları dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a ortak tanırsa, şüphesiz pek büyük bir günah işlemiştir. “ İfadelerinde belirtildiği, Saff Suresinin 2 – 3. ayetlerinde “ Ey iman etmiş kimseler ! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz ? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında cezayı gerektiren büyük bir suç ( günah ) olarak belirlendi. “ ifadelerinde belirtildiği, Enam Suresinin 21. ayetinde “ Ve Allah’a karşı yalan uydurandan ve ayetlerini yalanlayandan daha yanlış davranan, kendi zararına iş yapan kim olabilir. Hiç şüphe yok ki, şirk koşarak yanlış davranan, kurtuluşa eremez. “ ifadelerinde gördüğümüz gibi, Allah’a ortak koşmak olan şirk, Allah’ın ayetlerini inkar etmek olan kafirlik ve gerek insanları aldatmak için olan yalanlar, verilen sözlerin yerine getirilmemesi, gerekse de Allah’a karşı olan yalanlamalar en büyük günahlardandır.
Sagir ( Küçük günahlar ) dünyada ve ahirette cezayı da azabı da gerektirmeyen ve mümkün olduğunca tekrarından sakınıldığında Nisa Suresinin 31. ayetinde “ Eğer siz yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız, kötülüklerinizi sizden örteriz. Ve sizi saygın giriş yerine girdiririz. “ ifadelerinde görüldüğü gibi küçük günahların bağışlanacağı bildirilmektedir. Unutulmamalıdır ki ancak küçük günahlar da sürekli işlenir haline geldiğinde büyük günahlara dönüşür. Güzel olan her kazanım olumlu bir çabanın karşılığıdır. Nefse hoş gelen günahlara girmemek için, bir takım fedakarlıklara ve zorluklara katlanmak ve Allah’ın ayetlerine sığınmak zorunluluğunu gerektirir.
Günah ve isyanda ısrarcı olmak ise, kişileri ilimden, Allah’ın ayetlerinden ve mükafatlarından, karşılığında verilecek helal rızıklardan, Allah’ın bereket ve ihsanından mahrum kalma sonuçlarını doğurabilir. Kişinin iç dünyası kararır, kalp paslanır, taşlaşır, haya duygusu ve ahlakı bozulur, insanlıktan ve insanlardan uzaklaşılır, toplumdan soyutlanılır, yalnız kalmaya mahkum, günahkar bir kişilik oluşur. Her günah bir başka günaha kapı aralar, akıl ve vicdan dumura uğrar, vücudun organları birer birer sağlığını yitirir, bela, musibet ve sıkıntılar hiç eksik olmaz.
Dinimiz İslam, rüşde ermemiş olanların yaptıklarından, ya da insanın gücünün yetmediğinden sorumlu olmadığını kabul eder. Kişinin yaptığı olumsuzlukların günah cezasına muhatap olabilmesi için, İsra Suresinin 9. ayetinde belirtildiği gibi, rüşde ermiş, olgunluk yaşında ve akli dengesinin de yerinde olması gerekliliği şarttır. Bundan dolayı kişi, ancak hür iradesiyle yaptıklarından sorumludur. Dileme, seçme ve irade kullanma insanın kendisine aittir. Dinimiz, insanın günah işlemesiyle sonuna kadar günahkar kalacağını kabul etmez. Şura Suresinin 25. ayetinde “ Ve O, kullarının tevbesini kabul eder, kötülüklerden affeder ve sizin işlemekte olduğunuz şeyleri bilir. “ denildiği, yine Nasr Suresinin 3. ayetinde “ Hemen Rabbinin övgüsüyle birlikte her türlü noksanlıklardan arındır ve O’ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, ezelden beri tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı verendir. ( Tevvabtır ) ” denilerek ifade edildiği gibi tevbe etme, bağışlanma kapısı sonuna kadar açıktır. Allah doğrusunu en iyi bilendir. Allah, mümin olduğunu söyleyen bütün kardeşlerimizin tevbelerini kabul ederek, günahlarını affetsin, bağışlasın ve rahmetinden mahrum bırakmasın ! Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ve Kur’anın doruları sizinle olsun !...