Hz İsa ile ilgili olan bölümünüzde”””Bu gün elimizde bulunan Kur’an Mushaf’ı düzenlenirken, İsa peygamber ile ilgili paragraflarda ayetlerin yerleri ( 30. ve 36. ayetlerin sıralaması ) ve kıraatleri, ( noktalama işaretleri ) İsa’ya özel bir statü verilmek amacıyla bilinçli olarak değiştirilmiş ve böylece İsa, beşikte iken konuşturulmuş, göğe Allah’ın yanına uçurulmuş, ( diğer Kur’an ayetlerinin hilafına ) insanlar tekrar dünygeleceğine inandırılmış, gelişi kıyamet alameti sayılmış ve ölmeden evvel herkesin ona iman edeceği inancı yaygınlaştırılmıştır.””” ŞEKLİNDE bir ifade var. Bu Kuran’ın açıkça tahrif edildiği anlamına gelmez mi. Ayrıca yüce Allah kitabı kendisinin indirdiğini koruyacağını taahhüt ediyor . Okuduğumuz kitaplar hatalı mı ? Böyle bi durum olması durumunda bu diğer ayetlerin de sorgulanmasına kapı aralamaz mı. Kafama takıldı en kısa zamanda cevap verirseniz sevinirim. Saygılar
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve Rahmeti üzerinize olsun. Bizden de size saygılar.
Sitemizde yer alan İsa peygamberin hayatının Kur’anda anlatılması ile ilgili bir bölümündeki sorunuz ile, önemli bir noktaya dikkat çekmişsiniz. Teşekkür ederim. Yüce Kitabımız Kur’anın ve Dinimizin daha doğru anlaşılabilmesi için, okuduğunu düşünebilen, sorgulayabilen akleden insanların, toplumumuzda çoğalmasına gerçekten çok büyük bir gereksinim bulunmaktadır. Toplumumuzun büyük bir çoğunluğu maalesef bugün Dinimizin yegâne kaynağı olan Yüce Kitabımızı anlamak üzere okumadıklarından, pek çok mealde de asıl Kur’an mesajından farklı olarak yanlış çevrilmiş olan ayetlerle, kendilerine ulemanın aktardığı kulaktan dolma pek çok yanlış bilgilerin muhatabı olmakta ve Din adına yaşadıklarının da doğru olduğuna inanmaktadır. Üstelik de Diyanet Vakfı Kur’an mealleri de dahil, pek çok klasik ve gelenekçi çeviride, çeviri ve kavram yanlışlıkları bulunmaktadır. Biz de sitemizde ele aldığımız makalelerle insanlarımızı doğru bildikleri halde aslında yanlış bildikleri ve inandırıldıkları bir çok konuda Kur’anın gerçek ve doğru mesajlarına ulaştırabilme çabası içerisindeyiz.
Sorularınıza gelince ; Peygamberimizin vefatından sonra ilk Halife Ebu Bekir zamanında Kur’an ayetlerini ezberinde tutan ve parça parça yazılı bölümlerini bulunduran sahabeler, hemen bir araya toplanmış ve bütün mevcut ayetler bir araya getirilmiştir ve ilk defa " İmam Mushafı " adı altında Kur’an Mushafı oluşturulmuştur. Bu sahabeler heyeti Fatiha ( Başlangıç ) Suresini en başa ve ardından da en çok ayet sayısına sahip olan Sureleri arkasına sıralamış ve en son bölümlere de en az ayet sayısına sahip Sureleri yerleştirmişlerdir. Ayetlerin Peygamberimize indiriliş sırasını göz önünde bulundurmamışlardır. Çünkü o yıllarda, zaman mefhumunu belirleyecek araçlar da zaten yoktur. Bazı Surelerin içerisindeki ayetlerin sıralanışında paragraf ve anlam bütünlüğü ve verilen ayet sıra numaralarıyla, özne, yüklem tümleç ve zamir bağlantıları dikkatlerden kaçmış, bundan dolayı da paragrafın anlam bütünlüğünde kopukluklar ortaya çıkmıştır. Böyle olunca da aynı Sure içerisinde anlam bütünlüğünün sağlanabilmesi için numaralandırma sırasının değişmesi, öne veya daha geriye alınması gereken ayetler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca sorunuzda belirttiğiniz gibi bir hayli Surenin içerisinde anlatım bütünlüğünün sağlanabilmesi için sıralama yerlerinin değişmesi gereken ayetler bulunmaktadır.
Bu Mushaf, aynen ele alınarak üçüncü Halife Osman zamanında çoğaltılarak, " Osman Mushafı " adı altında Medine, Mekke, Küfe, Basra ve Şam gibi önemli İslam merkezlerine gönderilmiştir. Bu gün ise bunların çoğu kaybolmuş ve sadece İstanbul’daki Topkapı ve Taşkent müzelerinde iki orijinal nüshası bulunmaktadır. Bu Mushaflardaki sözcükler harekesiz ve noktasızdır. 700 lü yılardan itibaren İslam Fetihleriyle birlikte İslamiyet’in daha geniş alanlara yayılmasıyla beraber, değişik toplumlarda farklı farklı okunmaya başlanınca da, bu sakıncayı gidermek amacıyla bizim imla kuralları dediğimiz bir takım müdahalelerle birliktelik sağlanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla “ mim, lamelif, ayn “ gibi harflerle bir konunun bitip, yeni bir konunun başladığını belirtmek üzere duraklar belirlenmiş, harflerin üzerine de nokta, esire, ötre, şedde gibi işaretlerle harflerin a, e, u, ü, ı, i, gibi ses farklılıkları belirlenmiştir. Fakat bu esnada bazı yerlerde noktalama işaretlerinde hatalar yapılmış, unutularak harekelendirilmemiş sözcükler bırakılmış, çeviriler esnasında farklı anlamların verilebilmesine zemin hazırlanmıştır.
Kur’anın orijinali, Allah’ın ayetleri ve cümle içerisindeki akışı lafız, nazım ve içeriği bakımından bir mucizedir. Bu nedenle herhangi bir eksiltme, arttırma veya değiştirme olsa hemen bozukluk ve tutarsızlık göze çarpıverir. Yüce Rabbimizin de birçok ayette belirttiği gibi elbette ki Kur’an ayetlerinin orijinali, harf ve ayet sayıları günümüze gelinceye kadar değişmemiştir ve korunmaktadır. Ancak yukarıda açıkladığımız nedenlerden, çeviri yapma noktasında olan müfessirlerin içinde bulunduğu zamanın olanakları, aldıkları eğitimin yapısı ve yeterliliği, Arap dil kültürüne ve kullandıkları deyim ve anlatım tekniklerine vakıf olup olmadıkları, baş vurdukları Yahudi kaynaklarının etkisinde kalıp kalmadıkları ve diğer kaynakların içeriği bakımından bir çok meal çevirilerinde farklı yorumlar, kavram farklılıkları olabilmektedir. Peygamberimize Kur’an ayetleri, bugün elimizde bulunan Kur’an Mushaflarındaki sıralamaya göre değil, yaşanan olaylara ve gereksinimlere, karşılaşılan zorlukların giderilmesi, ortaya çıkan ve sorulan soruların cevaplanması ve çözümlenmesi amaçlarına yönelik olarak nüzul sebepleriyle bazen 5, bazen 10, bazen de daha fazla ayet sayısıyla necm necm, paragraf paragraf, bölüm bölüm, olarak indirilmiştir. Aslında Dinimizin ve Yüce Kitabımız Kur’anın basamak basamak daha kolay anlaşılabilmesi, Peygamber’imizin Risalet’inin büyüklüğünün kavranabilmesi için, Kur’anın nüzul sırasına ve nedenlerine göre okunması çok daha yararlı olacaktır.
Sorunuzda söz konusu olan İsa Peygamberin konu edildiği ayetlere gelince ; Kur’anın Arapça olan orijinalinde her hangi bir harf veya sözcük eksiltme ve Allah’ın asıl lafzının bozulması, ayetlerin tahrif edilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Yukarıda açıkladığımız nedenlerden dolayı ayetlere verilen sıralama numaralarının, paragraf bütünlüğünün, cümle anlamlarının daha doğru olarak ortaya konulması için, özne, yüklem ve zamirin yerli yerine oturtturulabilmesi amacıyla, aynı paragraf içerisinde yerlerinin değiştirilmesi ve sonradan konulan noktalama ve hareke ilaveleriyle yapılan yanlışlıklara bağlı olarak, farklı kişilerin yaptığı yanlış anlamların ortadan kaldırılmasına yönelik bir düzeltme çalışmasıdır. Söz konusu ayetler, dil kurallarına, anlam bütünlüğünün bozulmaması özelliğine dikkat edilerek yapılması gereken sıralamalarına göre değerlendirilecek olunursa ;
MERYEM 29 – 36 : ( 29 : 34 : 30 : 31 : 32 : 33 : 36 : )
29 : Bunun üzerine Meryem ona ( doğum anında aşağısında bulunan kişiye ) ( Zekeriyya’ya ) işaret etti. Ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. O ( Zekeriyya ) Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun mabed’de yetiştirilmesini istedi. Onlar, “ Biz yüksek mevkide olan kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyleriz ? “ dediler. 34 : İşte bu hak söze göre, hakkında ihtilaf edip durdukları ; 30 : “ Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı. 31 : Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salatı ve zekâtı yükümlülük olarak ulaştırdı. 32 : Ve beni anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba ve mutsuz biri yapmadı. 33 : Ve doğurulduğum gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün selam benim üzerimedir. 36 : Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir. Sizin de Rabbinizdir. O halde O’na kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur. “ 34 : ( ayetin devamı ) diyen Meryem oğlu İsa’dır.
Bir çok meale göre bu ayetlerin yorumunda İsa Peygamber beşikte bebek iken konuşturulmuş, insanlar masal ve mucizelerin peşine düşürülmüştür. İsa’nın sözlerinden olan 36. ayetteki ifadeleri, 34. ayet olarak tertip edilmiş, paragraf düzeni bozulmuş, kuralsızlaştırılmış ve anlam bozulmuştur. Yani bu sıralama hatası ve ardından ortaya çıkan ve inanılan masalımsı mucize yorumuyla, paragrafa açıkça müdahale edildiğini veya hata ile yerlerinin yanlış koyulduğunu belli etmektedir. İlk Mushaflarda bu ayetlerin yer aldığı 385. varak kaybolmuştur. Bu sayfadaki Kur’anın orijinalinde harekesiz olan sözcükler, daha sonra Davut b. Ali Keylani tarafından Mekke’de 1437 yılında harekelendirilerek tekrar Mushaf’a yerleştirilmiştir. Kayıp olan sayfadaki ayetleri yazanlar 29. ayetteki orijinal ve harekesiz ( el – mhd ) sözcüğünün harekelendirmesini unutmuş ve sözcük ( el – mehdi ) beşik, ( el mühdi ) yüksek mevki şeklinde okunabilir hale getirilmiştir. Yine bu ayetin orijinalindeki ( mükellimü ) diye okunan sözcüğün, ilk Mushaflarda harekesiz bırakılmış olmasından dolayı ve bu sözcüğü oluşturan harflerin ( yükellimü ) şeklinde de okunabileceği gerçeğinden hareket edildiğinde ayetin anlamı, “ Bunun üzerine o ( Meryem ) ona ( çocuğa işaret etti. Onlar Yüksek mevkideki kişiler, sabiye nasıl konuşur ? ) dediler “ şeklinde olmaktadır. Elimizdeki Mushaf’ın 30. ayeti ( gale ) ( o dedi ki ) ifadesiyle başlamaktadır. Bu ayet 29. ayetin devamında tertip edilerek “ İsa, beşikteki çocuk dedi ki “ anlamı oluşturulmuştur. Eğer bu sözcükler beşikteki çocuğun konuşamayacağını ileri sürenlere bir gösteri durumunda olsa idi, teknik olarak cümle, takipliği gereği ( fe gale ) şeklinde başlaması gerekirdi. Kısacası 30. ayet teknik yönden bulunduğu yere uygun değildir. 30. ayet, teknik anlamı ve paragraf bütünlüğü gereği 34. ayetin bir devamıdır. Cümle halinde 31 - 32 - 33 ve 36. ayetler ile birlikte 34. ayette yer alan “ Meryem oğlu İsa “ ifadesinin yetişkin Peygamber olmasından sonraki sıfatlarıdır. Bu paragrafta aslında açıkça İsa’nın bebekken beşikte konuştuğu değil, Peygamberlik görevi ve hayatı özetlenerek anlatılmaktadır.
Kur’an masalların, hurafelerin, rivayetlerin kitabı değildir. Aksine insanlar tarafından zamanla masallaştırılmış olan Peygamber kıssalarını, önce Peygamberimize ve ardından da biz Müslümanlara öğüt ve rehber olması bakımından, Arap dilinin teknik ve dil kurallarıyla, deyimleriyle kendi vermek istediği mesajlara uygun mecazi cümlelerle kısa ve öz olarak anlatmaktadır. Yahudi ve Hristiyanlar da İsa Peygamberin doğumundan sonraki gelişen olayları masallaştırmış olduklarından dolayı, aslında Kur’an bu masallaştırılmış olayları düzeltmeye çalışmaktadır. Ama buna rağmen, Kur’anda yer alan bütün Peygamber kıssaları da maalesef çoğunluk ulemamız tarafından düz mantıkla yapılan yorumlarla masallaştırmadan öteye gidememiş, mütedeyyin Müslümanlar masal ve hurafelerin ardına düşürülerek uyutulmuş, Kur’anın bizzat hayatın içinde olması gereken vasfı ortadan kaldırılmıştır. Saygılarımla. ( Ayrıca Sitemizdeki Mehdimiz Kim Olsun başlıklı makalemizi de okumanızı öneririm ) Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle beraber olsun ! …