Slm Zeki Bey, Benim sorum Kerbelayla ilgili, Kerbaladan ne anlam cikarmaliyiz sonuçta kazanilmayacak bir savaş, Ehlibeyte yapilan büyük bir zulüm var , Allah neden önlemedi zalimin yüzünü gülldürdü,yada Hüseyinmi yanlis yapti yada ne kazanilim oldu yada Hüseyin böyle olacagini biliyormuydu görevimi buydu? Saygilar Hasan Yilmaz
Zeki Çelik.
01-09-2022
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Ailesi ve 70 kişilik yakınları ile birlikte 4500 kişilik donanımlı bir ordu ile Kûfe yolunda Kerbela denilen, Şii gruplarının ve Alevilerin ise Dertbela dedikleri yerde kuşatılarak, insanlık dışı bir muamele ile hunharca, vahşice katledilen ve ölümünün ardından Müslümanlık tarihinde hiç kuşkusuz önemli bir şahsiyet ve figür olan, Peygamberi görmüş, kucağında büyümüş, sevgisine, himayesine ve duasına mazhar olmuş, babasının Cemel ve Sıffin gibi Müslümanlar arasındaki kardeşin kardeşi öldürdüğü iç çatışmalara, babasının öldürülmesine tanık olmuş, ölümüyle ve örnek kişiliğiyle tarihin akışına yön veren kişi edilmiş, dini ve siyasi gerekçelerle hayatı boyunca Emevi zulmüne karşı teslim olmayarak direnmiş, ölümünden sonra da sonuçları günümüze kadar uzanmış olan Hüseyin b. Ali ve Kerbela olayı ile ilgili birçok ayrıntıyı kapsayan İslam tarihinde de çok hassas olan bir sorular zincirini oluşturmuşsunuz. Size teşekkür ederim.
Ancak üzerine ciltler dolusu kitapların yazıldığı, menkıbelerin anlatıldığı, şiirlerin yazıldığı, her yıl Muharrem ayında birçok Şii Ehli beyt mezhebi Cemaatlerinin çok değişik uygulamalarıyla ölüm yıldönümü etkinliklerinin yapıldığı, bütün ayrıntıları ve kapsamları ile takdir edersiniz ki bu zeminde aktarılmasının olanağı yoktur. Biz yine sizin sorunuzun ayrıntılarında ana hatları ile size yardımcı olmaya çalışalım. Öncelikle belirtelim biz Kur’anımıza olan inancımız gereği, aslında sadece Allah’a ait olan ve her zaman ve her yerde hazır olan anlamındaki, ama ağzına gelenin din çerçevesindeki her kes için kullandığı hazret unvanını Peygamberimiz de dahil ölmüş veya yaşamakta olan hiç bir insan için kullanmıyoruz. Bu elbette ki onların saygın insanlar olmadığı anlamına gelmez. Hepsi de tarihe mal olmuş, hayata ve insanlığa yön verebilmiş değerli insanlar olabilir.
Sorunuzun Kerbela’dan ne anlam çıkarmalıyız ? ayrıntısına gelince ; Hiç tasvip etmediğimiz gibi, insan olmayı başarabilmiş insanlar olarak, lanetlediğimiz ve onaylamadığımız, üzülmememizin, kınamamamızın, mümkün olamayacağı bu olay, Rabbimizin Maide Suresinin 32. ayetinde, İsrail oğullarının şahsında bütün insanlara “ İşte bunun için Biz, İsrail oğullarına : ” Şüphesiz her kim bir zat veya yeryüzünde bozgunculuk karşılığı olmadan bir zatı öldürürse artık bütün insanları öldürmüş gibi olur. “ uyarılarına rağmen, tabii ki bunlar gerçekten Müslüman olamadıkları için aksine yaptıkları katliam, artık tarihte yaşanmış gerçek bir olaydır, vahşettir, ama neticede de bir sonuçtur. Sonuçlar yumağının başlangıcı bir nedendir. İnsanlık tarihinde güçlünün, zalimin, gücü ve saltanatını elinde tutabilmek için üstelik de siyaset ve din aracılığıyla işlediği en korkunç cinayetlerden ve toplu katliamlardan birisidir. Oysa gerçek Hakk Dinde Kehf Suresinin 29. ayetinde “ Ve de ki : “ O gerçek Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen bilerek reddetsin. / inanmasın “ ifadelerinde gördüğümüz gibi sevgi, barış, esenlik, huzur ve özgürlük olan İslam inancında zorlama, şiddet ve öldürme asla olamaz. Herkes inancında özgürdür. Benim inancıma ve düşüncelerime, yaptıklarıma inanmayan öldürülür veya derdest edilir gibi yanlış ve insanlık dışı bir uygulama asla olmamalıdır. Ama bu katliamı yapanların zaten dinle, Kur’anın İslam’ı ile hiç bir ilgisi yoktur. Tarihin her döneminde, değişik topluluklarda dünya nimetlerini çoğunlukla sahiplenebilmek, gücü ele geçirip yaşadığı ömür boyunca uzun süre saltanat içerisinde kalmak, bütün insanları sindirerek korkutarak tahakküm altına almak için zorbalar, zalimler her zaman olmuştur ve bugün de olmaktadır. Kerbela olayına öncelikle bu anlamlar temelinde bakabiliriz..
Ama bunun yanı sıra, Müslümanlık tarihinde Hüseyin b. Ali, önemli bir şahsiyet olmasına rağmen aradan geçen yüzyıllar süresince her ölüm yıldönümünde Şii Ehlibeyt mezhepleri tarafından değişik etkinliklerle ve bazılarınca da kendi vücutlarına zarar verecek derecede zincir dövmeleriyle işkence temsili ile yaşanarak sadece anılmaktadır, onun kişiliği ve fikirleri ve mücadelesi, Kerbela’nın özü ve nedenleri sağlıklı ve doyurucu bir şekilde ortaya konulamamaktadır. Ehli Sünnet ekolü içerisindeki Cemaatler ve önderleri de bölünmüşlüğün esaretinde kalarak bu konuda her hangi bir olumlu yaklaşımı sergileyememektedirler. Oysa Kur'anın İslam'ının en önde gelen neferlerinden biri Halife Ali'dir. Bu minvalde yetişmiş, verilen mücadeleleri bizzat görmüş oğul Hüseyin b. Ali' nin ise, daha Yezid’den önce, babası Halife Ali'nin baş düşmanı olan Muaviye dönemindeki zulmü ve baskıları nasıl karşıladığı, ne gibi faaliyetlerde bulunduğu, Kerbela’yı doğuran gelişme ve önceden yaşanmış olaylar, Emevi hilafetine karşı mücadele eden ve öldürülen babası Ali b. Talib’in hatırasıyla kendisinin biat etmesinin bağdaşmayacağı, babadan oğula geçen uygulama ile hilafete bu kişilerin layık görülmediği gibi nedenler ile ilgili konuları ele alarak birleştirmeden, özellikle de Muaviye’nin oğlu Yezid’e biat etmek istemeyişinin ve Kûfe’ye gitmek istemesinin nedeninin ne olduğunun gerçeği ile incelenmeden, Kerbela olayının gerçek mesajlarının bugünkü Hüseyin’i anma etkinliklerinde ne derece örtüştüğü ayrıntılarıyla ortaya konulmadan, Kerbela’yı dillendirmek, okumak ve doğru anlamak mümkün olamaz. Takdir edersiniz ki kitaplar dolusu olan bu ayrıntıları da bizim bu zeminde ele alarak aktarmamız olanaksızdır.
Miladi 680 yılının Muharrem ayında, 70 kişiye karşılık 4500 kişilik donanımlı bir ordunun kuşatması altında biat etmekten daha hayırlı olacak olan, ölüm sonucunun kesin olarak belli olmasına rağmen Tevbe Suresinin 111 – 112. ayetlerinde “ Şüphesiz Allah, tevbe eden, kulluk eden, Allah’ı birleyen, boyun eğip teslimiyet gösteren inananlardan, canlarını ve mallarını şüphesiz cenneti onlara verme karşılığında satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar ( mücadele ederler ve öldürülürler ) Bu Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’andaki gerçek bir vadidir. Ve sözünü Allah’tan daha çok tutan kim vardır ?.. “ ayetlerindeki Allah’ın vaadini bilen ve her an aklında tutan Hüseyin’in, belki de Kur’an bağlılığı sonucunda almış olduğu bir karara bağlı olarak bu insanlar bu şekilde hunharca katledilmişlerdir. Hüseyin mi yanlış yaptı ?, ya da Hüseyin böyle olacağını biliyordu da, bu onun görevi miydi ? Bunu Allah’tan başka hiç kimse bilemez. O günlerde olduğu gibi, Tarih boyunca aslında bu Emevi inaçlarının bir devamı olan bugünkü Ehli Sünnet mezheplerin çoğunlukta olduğu toplumlarda, Osmanlı Devleti, hatta aynı soydan gelmiş olan Abbasi Devleti zamanında dahi Ehli beyt’e gerçekten çok büyük zulüm ve ayrımcılık yapılmıştır. Bugün de hala yapılmaya ve dışlanmaya devam edilmektedir. Hakları verilmemektedir.
Değerli Kardeşim haklı olarak Allah neden zulmü önlemedi, zalimin yüzünü güldürdü diye soruyorsunuz ? Emellerine ulaşmış olduğu için o an zalimin yüzü gülmüş olabilir ama, eğer biz Allah’a, Kur’ana, Ahiret hayatına ve mahşer sorgulamasına, ilâhi adalete inanıyor isek, o zalimin ebedi hayattaki yüzü de acaba o zaman gülebilecek midir ? Bu dünya hayatında ise yüce Rabbimiz bütün dünya yaşamında ve Kâinatta hayatın devamı, insanlar ve bütün canlı ve cansız varlıklar arasındaki ilişkileri oluşturduğu değişmez hükümlerle ve kanunlarla yürütmektedir. İnsanların yaşayacakları, yapacakları veya yapmayacakları tamamen kendi seçimlerine, alacakları kararlara ve atacakları adımlara göre sonuçlanmaktadır. Allah bu zulümlerden habersiz değildir. Ancak insanlığın tekâmülü, kendisine gelmesi için böyle bir fırsatın yaşanması gerekiyor. Dünya yaşamında zalimin bu fırsatı elde etmesi zulüm ve adalet zıtlığının gerekliliği nedenidir. Zulmün dünya yaşamından tamamen kalkması hayat ve insan gerçekleriyle çelişir. Çünkü dünya zıtların varlığıyla oluşan bir hayata mekânlık etmektedir. Zıtların çatışması esasına oturmayan alem, ölüm ötesi alemdir. Ki orada zaten zulüm olmaz. Allah, insanlar arasındaki yaşanacak olaylara doğrudan doğruya müdahale etmez, ancak Kur'ana inanan ve anlayarak okuyan Müslümanlara da zalimi Kur'anın baş düşmanı olarak gösterir. Allah olayları ve kişileri vesile ve sebep kılar. Her olay sonra yaşanacak başka bir olayın nedenidir ve her olayın da bir sonucu vardır. Neden sonuç olmadan olay meydana gelmez. Allah, Meşieti / İrade sıfatı gereği, hidayeti / doğru yolu da, dalaleti / kötü yolu da sonuçlarıyla birlikte yaratmış, seçimi de insanların aklına, özgür iradesine ve kendisine bırakmıştır. Hüseyin için doğrusunun ne olduğuna da ancak Rabbimiz karar verecektir. Allah doğrusunu en iyi bilendir !
Kerbela vahşeti ve katliamı, aslında İslam'ın yeşerdiği topraklarda Kerbela olayı ile bitmesi anlamına gelmektedir. O topraklarda gerçek İslam gömülmüştür. Ardından kısa vadede Emevi yönetimleri ve zulmüne karşı başkaldırıların sayısının hızla artmasına, Mekke ve Medine şehirlerinde çok sayıda isyanın çıkmasına ve bu zulme son verecek olan Peygamberimizin soyundan gelen Abbasi hareketinin güçlenmesine neden olmuştur. Bu olay aynı zamanda uzun vadede ise Ehlibeyt Şii inancının güçlenmesine ve bu inanç merkezinde birçok dini ve siyasi mezhebin ortaya çıkışına ve dünyaya yayılışına temel olmuştur. Rabbimizin birçok ayetle bölünmeyin, gruplara ayrılmayın diyerek yaptığı uyarılara rağmen bugün maalesef, Allah’ın Hakk Dini İslam, temelde Ehli Sünnet ve Ehlibeyt olmak üzere iki ana mezhebe ve onların da ayrı ayrı alt kolları olan yüzlerce mezhebe bölünmüştür. Yine bu bölünmeler bugün dahi Orta doğudaki kan gövdeyi götürür şekildeki çatışmaların, Müslümanın Müslümanı öldürdüğü Müslümanlar arasında gördüğümüz savaşların, mezhep kavgalarının ve temelde gücü ve yönetimi ele geçirerek dünya nimetlerine, saltanatına daha fazla sahip olabilme isteğinin bir sonucudur. Rabbimiz bizleri bu tür haksız isteklerden ve zulümlerden uzak tutsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !.....