Allah'ın selamı üzerinize olsun. Hocam Namaz Allah ile Konuşmaktır makalenizi okudum. Ağlamamak elde değil, el ezher den bir hafızdan tecvid dersi aldım. Kendisine sordum dedim namazda okuduğunu anlıyor musun? Hayır dedi sadece neyden bahsedildiğini anlıyorum, birebir manasını kimse anlamıyor burda dedi. Yalnız bir hocası Kuran'da geçen bütün bilmediği kelimeleri tek tek çıkarıp anlamlarını ezberlemiş, ondan sonra artık birebir meal verebilir hale gelmiş. Ana dili arapça olanlar bile anlamadan okuyorlar. Ya bu nasıl iştir anlayamıyorum. Rabbimiz Mekke döneminde ilk zamanlarda gece namazını emrettiği zaman Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun buyurmuş, mezhep imamları da bir çok konuda olduğu gibi namazın içeriği dağılıp gitmesin, namaz ibadeti farklı sahalara sürüklenmesin diye ellerindeki verilerle namazı belirli bir disipline tabi tutmuşlar. Ama burada kaçırılan mana olmuş, namaz sistematik olarak gelmiş, ancak dil farklılığı dilin değişkenliği hesap edilmediğinden, araplar bile anlamadan okur hale gelmiş. Sizin önerdiğiniz surelerin manalarını dönüştürerek okuma da işi farklı mecralara sürüklemez mi? Herkes kendince çevirir kendi mealini okur, sonra değişe değişe bozula bozula şirk içren şeyler okunmaya başlanır. Çok tehlikeli, halbuki Kuran değiştirilemez. En doğrusu Kuran'dan tazarru ve dua içeren ayetleri arapça olarak ama manasını bilerek okumak değil midir?
Zeki Çelik.
06-03-2022
Değerli Kardeşim ! Allah'ın selamı, rahmeti sizinle olsun !
Sitemizdeki " Namaz Allah'la Konuşmaktır " başlıklı makalemizi okuduğunuzu belirtmenizin ardından, yaşadıklarınızla, tespit ettiklerinizle dile getirdiğiniz çok etkili ve duygu yüklü bir giriş yapmışsınız. Ağlamamak elde değil derken tam olarak neyi kastettiğinizi anlayamadık. Ama bize göre de Kur'anımızın ve dinimizin içine düşürüldüğü durumdan, Kur'anın dışında hadis ve rivayetlerin din yapılarak yaşanan ve yaşatılan dinlerden dolayı Müslüman toplumları olarak az gülüp çok ağlamalıyız. Belirttiğiniz ve örneklediğiniz gibi Araplarda da, Müslüman toplumlarında da çoğunlukla Kur'an Arapça okunuyor, tecvitinin, mahrecinin, gırtlak çatlatırcasına makamlandırılarak okunmasının üzerinde titizlikle duruluyor da ama gerçekten de büyük çoğunlukça asıl biz Müslümanlara anlamak için okutturulmadığından dolayı, hidayet rehberi, öğüt olsun denilerek indirilmiş olan Kur'anımızın içindeki anlamlar maalesef bilinmemekte ve hiç de önemsenmemektedir. Mekke ve Medine'den yapılan canlı yayınlarda da dikkat edilirse, fon konuşmacıları Kur'andan değil, Revaül Ebu Hureyre ( r.a. ) Revaül Müslim ve diğer hadis toplayıcılarının isimlerini zikrederek sürekli hadis nakletmektedirler. Neredeyse bütün dünya Müslümanları gibi Araplar da Kur'an ile değil, sonradan Peygamberimizin adına uydurulan hadislerle dinlerini yaşamaktadır. Furkan Suresinin 30. ayetinde temsili bir konuşma ile Peygamberimize " Benim ümmetim bu Kur'anı mahcur / terkedilmiş bir şey eyledi. " dedirttirerek yaptığı uyarıya rağmen gerçekten de büyük çoğunlukla Müslümanlar anlamak ve öğüt almak üzere okumadıkları için Kur'anı terketmiş, ve bu ayetin muhatabı durumundadırlar. Açıklamalarınızın sonunda da Sitemizde “ Namaz Allah’la Konuşmaktır “ başlıklı makalemizde yaptığımız açıklamalardan bazı noktalarda yanlış anlama ve farklı değerlendirme içerisinde olduğunuza yönelik sorular oluşturmuşsunuz. Namaz esnasında yapacağımız yakarmalarımızda makalemiz içerisinde bizim önerdiğimiz bazı uygulamaların ve Allah'a dua etmek, yakarmak ve isteklerimizi dile getirmek için yapılacak konuşma şekli önermelerimizin de Sure manalarının dönüştürülerek şirk ve tehlike oluşturacağı, işi farklı mecralara sürükleyeceği gibi algılara yönelmiş olduğunuzu görüyoruz.
Ülkemizde yüzyıllardır Tarikat ve Cemaatlerce Peygamberimizin vefatından sonra üzerine atfedilerek de oluşturulan binlerce uydurma hadisle, namaz ibadetinin Dinin merkezine oturtturulması, namaz esnasında hiçbir şey anlamadan, sadece Arapça Kur’an okunmasının gerektiği inancının dayattırılarak adeta din dersine dönüştürülmesi, Allah’ın biz kullarına öğüt olsun diye yönelttiği değişik konulardaki uyarılarının aynen namaz esnasında Rabbimizin karşısında da hiç bir şey anlamadan Arapça okutturulması ve öğütlerin adeta Rabbimize gerisin geriye yöneltilmesi şeklinde, yüzyıllardır kanıksanmış ve alışılmış olan uygulamalardan dolayı, bizim bu konularda yanlış olarak gördüğümüz açıklamalar da elbette ki kolay kolay kabul edilememekte ve haklı olarak da ilk bakışta yadırganmaktadır.
Değerli Kardeşim ! Siz de bu çerçevede namaz esnasında bizim gösterdiğimiz Allah’la bilinçli olarak konuşma önerilerimize herhalde yadırgayarak takılmışsınız ve Kur’an ayetlerinin herkes tarafından meallendirilmesinin, Kur’anın değiştirilmesi anlamına geleceği değerlendirmesini yapmışsınız. En doğrusunun da namazda dua içeren ayetleri anlamlarını da bilerek Arapça olarak okumak olabileceğini dile getirmişsiniz.
Öncelikle makalemizin başlığına dikkat edilecek olursa ve açıklamalarımızda görüleceği gibi namaz esnasında Allah’la konuşmaktan, gönlümüzü açmaktan, kendi dilimizle ne söylediğimizin, ağzımızdan çıkanların ne olduğunun bilinciyle, Rabbimizi nasıl yüceltmemiz ve O’ndan dileklerimizi nasıl dile getirmemiz gerektiğinin önemine değinilerek örnekleriyle açıklamaktayız. Ve açıklamalarımızda da özellikle Hücurat Suresinin 16. ayetinde “ Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz ? “ denildiği ayetin uyarısına da dayandırarak namazın, Allah’ın huzurunda Kur’an ayetlerini mutlaka Arapça olarak okumak olmadığını belirtmekteyiz. Aksi takdirde Rabbimizin huzurunda iken ne gibi yanlışların içine girilebileceğini de örnekleriyle açıkladık. Kur’anımızda 6234 ayet bulunmaktadır ve hepsi de bizim öğüt almamız için bize yöneltilen uyarılardır. Ve hepsinde de bize çok ciddi mesajlar verilmektedir. Biz de yönlendirmelerimizde bu mesajları aldığımızın bir kanıtı olsun diye bazı Surelerin mesajlarından yola çıkarak Rabbimize namaz esnasında o merkezde kendi dilimizden ifadelerle de seslenebileceğimizi, konuşabileceğimizi, Kur’anda dua yapısında olan ayetlerin de örnekleriyle vererek anlamları ile dile getirilebileceğini öneri halinde sunduk ve bir yol gösterdik. Ama bunun mutlak bir şart olduğunu da söylemedik, uygulamanın ve seçimin de kişilerin kendilerine göre olması gerektiğini de dile getirdik. Üstelik de bu şekilde yapılan uygulama Kur’an ayetlerini saptırmak, yanlış meallendirmek değildir ki ! Kur'an ayetleri ve lafzı yerinde durmaktadır. Biz o haliyle namazda Rabbimizin huzurunda Sureleri, Kur’an ayetlerini ve tamamen Türkçeleştirilmiş halini okumuş da olmuyoruz ki ! Bildiğimiz anlamlarla ve sözcüklerle önce Rabbimizi yücelterek, ardından da örnek aldığımız ve mesajlarından yararlandığımız yakarmalarımızı, düşüncelerimizi ve isteklerimizi dile getirmiş, duamızı da zenginleştirmiş oluyoruz. Üstelik de üstüne basa basa her fırsatta namazın doğrudan doğruya Kur’an ayetlerini Arapça okumak olmadığını da, duanın da kişilere özel olması gerektiğini dile getirmekte ve nedenlerini de açıklamaktayız. Kur’an namazın dışında her yerde ve her zaman Arapçası da, ardından Türkçe mealleri de anlaşılmak ve gerekli öğütlerin alınması amacıyla, başkalarını bilgilendirmek amacıyla da okunur. Ve mümkünse her gün de hiç olmazsa bir yarım saatlik zaman da olsa bu okumalara zaman ayrılabilmeli ve namazın dışında Rabbimizin zikriyle beraber olunmalıdır.
Siz de namazın içerisinde Arapça olarak, ama manasını bilerek dua şeklindeki ayetlerin okunması önerisini dile getirmişsiniz. Doğrudur, olabilir ! Tabii ki biz de açıklamalarımızda bu ayrıntıyı dile getirdik. Ama keşke insanlarımız Arapça okudukları bazı dua ayetlerinin farkına varabilseler, Arapça okuyabilseler elbette ki Fatiha Suresinde olduğu gibi Rabbimizle yapılan iyi bir konuşma olur. Peygamberimiz de zaten bunu yapmıştır, bazen de kendi dilinden değişik dualarla ve isteklerle Rabbimizle konuşmuştur. Biz de bu konuda ve birçok konuda olduğu gibi açıklamalarımızı yaparken elbette ki çok titiz düşüncelerin içerisinde olmakta, Rabbimizin katında yanlış bir şeylerle insanları yönlendirmenin ve şirke girmenin korkularını zaten bütün makalelerimizin başlangıcında ve oluşturulmasında yaşamakta, Kur'an ayetlerinin uyarılarını aklımızda tutmakta ve Rabbimizin mağfiretine sığınmaktayız. Makalemizin baştan sona kadar daha sakin bir zamanda ve daha geniş bir zaman ayrılarak bütünlük içerisinde bütün ayrıntılarıyla okunması, okuyucularımız için daha sağlıklı bir sonuç doğuracaktır. Elbette ki inançlarında herkes özgürdür. Dilediğine inanır, dilediğine de inanmaz. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğrularıyla Rabbimizin huzurunda makbul olmuş ve duaların kabul edilerek karşılık bulduğu namazınız sizinle olsun !...
Yavuz Selim D.
09-03-2022
Hocam Allah'ı selamı ve bereketi ebediyen ve daima üzerinizde olsun. Makaleyi tekrar okudum. Evet kesinlikle manasını bilmeden okumak gerçekten feci bir durum, ben ağlanacak halden bunu kastetmiştim. Araplar dahi anlamadan okuyor hocam daha ne olsun. Müslümanlar namaz kılıyor ama namazda ne dediğini bilmiyor, böyle bir şey olabilir mi? Namazda huşu yok, huşu olmaz tabi sen ne dediğini bilmiyorsun ki, bilmediğin bir dilde ezberden bişiler okuyup geçiyorsun. Yani bu konuda size katılmamak mümküm değil. Fakat Peygamberin namazı nasıldı acaba, sahabe nasıl kıldı, sonra gelenler ne yaptı diye sorduğumuzda da karşımıza namazda Kuran dışı birşey okunduğuna dair ben bir şey bulamadım veya Kuran'ı değiştirerek okuduğuna dair. Yani sizin bahsettiğiniz namazda mana bozulmasını, sureyi aynen okuduğumuzda sanki Allah'a dini öğretmek gibi oluyor çıkarımını, bu kadar sahabeden tabiinden onca din aliminden hiç kimsenin dikkatini celbetmemesi mümkün değildir. İllaki çıkıp birileri sureler aynen okunmamalı derdi diye düşünüyorum. Tabi tersi de mümkün, Emevi milliyetçiliği ile Arapça ibadet zorunlu tutulmuş, diğer rivayetler yok edilmiş de olabilir. Bununla beraber Kur'anı namaz dışında normalde aynen okurken de şirk gibi algılanmaz mı o zaman. Yani namazda Allah ile konuşuyorsak, Kuran okurken de O'nunla konuşmuyor muyuz? O zaman Kuran'ı okurken de dwğiştiememiz icap eder. Bence burada Kuran'a özel bir hitap şekli sözkonusu, bunun aynen okunmasında sakınca olmamalı. Mesela Deki şeklindeki hitapların hepsini çıkarmalıyız o zmana okurken. Bunun yerine şöyle uugulamak daha makul değil mi, Kuran'ı normalde veya namazda okurken sanki bize vahyediliyormuş gibi okursak manada bir sıkıntı kalmıyor bence. Yani biz dilimizle okuyoruz ama sanki Allah bize hitap ediyor gibi algılarsak sıkıntı kalmaz diye düşünüyorum. Teşekkürler.
Zeki Çelik.
09-03-2022
Değerli Kardeşim ! Allah'ın selamı, rahmeti ve Kur'anın doğruları sizinle olsun !
Peygamberimize Kur'anın vahyedilmesinden önce hatta peygamberimiz de onların kültürünü yaşıyor ve Mekke toplumu her ne kadar müşrik ise, onlar da İbrahimi öğretiden kalan inançlarla kendilerine göre namaz kılıyor / yani Allah'a yakarıyor idiler. Elbette ki kılınan namazlar Kur'an ayetlerinin yapısında değildi. Kur'anın vahyinden sonra Peygamberimizin kıldığı namaz ise Kur'anı en iyi anlayan olduğuna göre, kendisine Kur'an ne öğretmiş ise o şekildedir. Ama o şeklin nasıl olduğu da daha sonralarla uydurulan hadislerle, ulemanın farklı ayet yorumlarıyla hangisinin olabileceği adeta bir muamma haline getirilmiştir. Birçok rivayette namazda Peygamberimizin zaten kendi dilinden olan Arapça sözlerle Kur'an ayetlerinin dışında dualarla yöneldiği, bazen de Kur'an içerisindeki dua yapısında olan ayetleri okuduğu anlatılmakta, ama bundan daha fazlası hadis ve rivayetlerle de Kur'an Surelerinden bazıları ile namaz kıldığına da yer verilmektedir.
Peygamberimizin vefatından sonra aslında Kur'anın ve aklın süzgecinden vazgeçmeyen, ortaya atılan hadisleri kabul etmeyen İmamı Azam, Serahsi gibi birçok alim ortaya çıkmış, bugün de birçok gerçeği gören, Kur'an doğrultusunda görüş bildiren, namazın kendi dili ile kılınacağını dile getiren Kur'an erleri bulunmaktadır, ama her dönemde güçlü durumda olanlarla oluşturulmuş Cemaat ve mezhep kalabalıklarının baskısı ve egemen olan muktedirlerin kendi çıkarları doğrultusunun ve verilen hükümlerin etkisiyle sindirilmişler, aykırı görüşlerinden dolayı zindanlara atılarak cezalandırılmışlar ve öldürülmüşlerdir. Zamanımızda da mürted ve din düşmanı ilan edilerek baskı ile dışlamaya çalışmaktadırlar. Kurulan, kanıksanmış ve gelenekselleşmiş düzenler yanlış da olsa muktedir olan ve çeşmenin başında duranlar tarafından her zaman direnç ve reddiyelerle karşılanır. İnsanın yaratılmasından bu yana tarih boyunca da böyle olmuştur ve peygamberlere bile itiraz edilmiş, getirdikleri Allah'ın vahyi bile uzun sürelerce reddedilmiştir.
Kur'anı namazın dışında gerek Arapça, gerek se mealinden anlayarak okuduğumuz zaman birebir Allah'la konuşmuş olmuyoruz, O'nun ayetlerini ve bize yönelttiği öğütlerini öğreniyoruz ve bilgilenerek Allah'a yönelmiş ve Allah'ı zikretmiş oluyoruz. Üstelik de o bilgileri ve öğütleri belleğimize yerleştirip, hayatımızın, her türlü amelimizin rehberi yapmamızın yükümlülüğü bulunmaktadır. Çünkü o esnada Allah'tan biz kendimiz için herhangi bir talepte bulunmuyor, isteklerimizi de belirtmiş olmuyoruz. Kur'anda " de ki " ifadesiyle başlayan ayetlerin hepsi dua niteliğinde değil, müşriklerin veya sahabenin Peygamberimize yönelttiği sorulara karşı peygamberimizin vereceği cevapların, açıklamaların nasıl olacağı ile ilgilidir. Namazın dışındaki okumalarımızda elbette ki bu " de ki " eklerini kaldırarak okuyamayız, ayetlerin orijinal yapısını bozamayız. İşte bugün namaz konusundaki bütün tartışmalar, " Namaz Kur'an ayetlerinin ve Surelerinin üstelik de Arapça aynen okunarak, öğütlerin de anlaşılmadan din dersine dönüştürülmesi midir ? " yoksa " Allah'a yakarmak, niyaz etmek ve O'nunla konuşarak bir dua olduğunu kabul etmemek midir ? olduğu konusunda ortak bir noktaya varılamamasından kaynaklanmaktadır. Biz de ikincisinin daha doğru olabileceğine inanarak sitemizdeki makalelerimize bu yöndeki açıklamalarımızla yönelmekteyiz. Hadis ve rivayetleri din yaparak namaz kılanlara namazda neden Kur'an ayetlerinin aynen Arapça okunduğu sorulduğu zaman, " Biz Allah'a Kur'anı okuduğumuzu, bildiğimizi gösteriyoruz. " diye tutarlı olmayan cevapların verildiği görülür. Halbuki insanların diğer zamanda Kur'anı okuyup okumadıklarını Allah görmüyor mu ? Onların Kur'an hakkında yeterli bilgilerinin olup olmadığını bilmiyor mu ? Elbette ki herkes dilediğine inanacaktır, ama şu bir gerçektir ki her inanç Kur'anın Hakk Dininin inancı olmayabilir. Bu konularda gerçek bilgi, akıl ve mantık çok önemli olarak devreye girmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Allah'ın rahmeti ve Kur'anın doğruları sizinle olsun !..