değerli hocam savm dini konularda herşeyin herkese anlatılmaması,çünki hidayet Allah tandır siyam ise hakkı bilen insanların idrak ettiği düşüncelerinin eyleme dönüşmesi yani İNOVASYON buda bilenlerle yapılır seminer =umre hac= sempozum bunlarda sırasıyla gelir ve bu evrensel değerlerdir. çünkü doğruya dönmek demek le kıbleye dönmek anlaşılması gerekir yoksa kıble, bir zamandan itibaren başlar. oysa doğru yaşam düşüncesinde baştan beridir kıble(yön .amaç.strateji) yani ademden beri. dolayısıyla SALAT=nitelikli insan eğitimidir.yani bilinçli istendik davranış değişikliği. değilmi.
Zeki Çelik.
23-04-2021
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun !
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının gereği olarak Müslümanların tutmakta olduğu oruç ibadetinin temelinde savm, siyam, hidayet, takva, umre, hacc, kıble, salat gibi her birinin birçok ayrıntılarıyla çok kapsamlı açıklamalarını gerektiren kavramlara değinmiş ve bütün bunlara evrensel, yenilikçi bir eğitim anlayışıyla yaklaşılması gerektiğine, bu çerçevede bütün bu kavramların bilinçli, istendik davranışlara kavuşabilmiş nitelikli insan hedefine yönelik eğitim olması gerektiğine dikkat çekmişsiniz ve değil mi ? diye de soru olarak yöneltmişsiniz. Bu paylaşımınızdan dolayı size teşekkür ederim.
Değerli kardeşim ! Ele aldığınız kavramlarla ilgili çok kısaca değindiklerinize katılmamak, hayır demek elbette ki mümkün değil, her biri için kısa öz de olsa değinerek haklı olduğunuz görüşleriniz bulunmaktadır da ! Ancak eğitim ve bilinçlendirme denilince neye göre eğitim, neye göre bilinçli ve istendik davranış, neye göre nitelikli insan yetiştirme eğitiminin ayrıntılarına ve değindiğiniz kavramlara Kur’an ayetleri doğrultusunda bakılması gerekir. Çünkü tarih boyunca Peygamberimizin vefatından sonra bu kavramların her birine birçok müfessir tarafından çok farklı anlamlar yüklenmiş, görüşler ileri sürülmüş, Müslümanlar da çok farklı ve çoğu zaman da çok yanlış inançların ve uygulamaların peşinden sürüklenmiştir. Her Müslüman’ım diyen de kendisini dosdoğru yolda görmüş ve Allah katında nitelikli insan olduğuna inanmıştır. Halbuki Arap dil kültüründe hemen hemen her sözcüğün karşısında zamana ve zemine göre kullanılan birçok sayıda anlam bulunmaktadır. Kur’anımız da evrensel ve kıyamete kadar bütün zamanlara yönelik hitabetini sürdüreceğine, insan hayatının içerisinde olması gerektiğine göre, önemli olanı da bu sözcüklerin gerçek ve ön planda ele alınması gereken birinci derecedeki karşılığına ulaşabilmek ve hayata uyarlayabilmektir. Zaten Yüce Rabbimizin ilk peygamberden son peygamber Muhammed ( a.s. ) a gelinceye kadar indirdiği bütün vahiy ve kitaplarıyla eğitimin bütün basamakları kullanılarak son Kitabımız Kur’anın da ana hedefi, Kasas Suresinin 56. ayetinde “ Kesinlikle sen sevdiğini kılavuzlanan doğru yola iletemezsin ama Allah dilediğine doğru yolu gösterir ve O, kılavuzlanan doğru yolu kabullenecek olanları daha iyi bilir. “ ifadeleriyle ve daha birçok ayetle belirtildiği gibi insanları içinde bulundukları toplumun yapısına göre bilgilendirmek ve nitelikli insan yetiştirmek üzere doğru yolu göstererek eğitmek olmuştur.
Allah’ın ve Kur’anımızın bilgilendirmelerine bağlı olarak insanın kıblesindeki amaç için doğruya ve tevhit öğretisine yönelmesi, hacc ve umre ibadetleri için konferans, seminer ve sempozyum, salat için maddi ve eğitim paylaşması sonucunda nitelikli insana yönelik tespitlerinizde çok isabetli görüşünüz ana hatlarıyla haklı ve yerinde görüşlerdir. Ancak savm ve siyam konularında Kur’anımızın bildirmeleriyle güncel de oldukları için biraz derinlemesine ayrıntılarla değinerek toplumumuzun bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Kur’anımızda Meryem Suresinin 26. ayetinde “ Sonra ye iç : keyfine bak, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen, “ Ben Rahman’a savmen ( bir oruç ) adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım “ de. “ ifadeleriyle Meryem ve yine aynı Surenin 10. ayetinde de Zekeriya peygamberce tutulan orucu savm sözcüğü ile terki kelam ( konuşmama ) olarak görmekteyiz. Mücadele Suresinin 4. ayetinde eşine zıhar ederek, Nisa Suresinin 92. ayetinde haksız yere bir insanı öldüren, Bakara Suresinin 196. ayetinde Hacc esnasında konulan yasağa uymayanlar için öngörülen kefaret ve Bakara Suresinin 183. ayetinde de Müslümanların Ramazan ayındaki toplu olarak tutmaları gereken oruç ile gözetilmek istenen “ grup terapisi ve toplu rehabilitasyon “ eğitimi için de siyam sözcüğünü görmekteyiz. Oruç konusunun daha iyi kavranabilmesi ve güncel de olması bakımından bu her iki sözcüğün de ayrıntılarına girmek gerekmektedir.
Savm sözcüğünün Arap dil kültüründe “ Atın yemeden, içmeden ayakta durması, kişinin hareketsiz dikilmesi, rüzgârın esmemesi, güneşin tam tepeye dikilmesi, Lisanül Arab sözlüğünde de terki kelam ( konuşmama ) olduğu gibi anlamları bulunmaktadır. ( Lisanül Arab c.5. s.434 ) es Siyam sözcüğü ise teknik olarak fiil kalıbından mastardır. Bu kalıp sözcüğün anlamını “ işteş “ genel anlama dönüştürür. Es Savm sözcüğü mastar olarak “ oruç tutmak “ anlamında iken fiil kalıbındaki es Siyam ifadesi ortaklaşa, karşılıklı olarak oruç tutmak anlamına dönüşür. Bu aynı zamanda “ Grup terapisi ve toplu rehabilitasyon “ eğitimidir.
Meryem ve Zekeriya peygamberin tuttukları oruçta terki kelam, savm orucunun asli unsurudur. Kur’anımızda “ terki kelam’ın “ savm’ın kapsamından çıkarıldığına dair herhangi bir işaret bulunmadığına göre, aslında bize farz kılınan oruç esnasında da insanı en çok günaha sokacak, sakınma bilincinden uzaklaştırabilecek konuşmanın da terk edilmesi gerekir. Bugün ve yüzyıllardır yaşanan oruç ibadetinde asıl amacın farkında olunamamış olunduğundan, çoğunlukla sakınma bilinciyle takvaya ulaşılamadığı, savurgan ve riyakâr bir yapı görülmesinin ardındaki neden, orucun İslam’daki gerçek anlamından farklı uygulanmakta ve asıl yöneltilen mesajların farkında olunmadan hayatın içine ve bilincine sokulamamış olduğundandır. Kur’anı anlamak üzere okumayan toplumuzda bu nedenle büyük çoğunlukla insanlarımızda Kur’anın ve dini inancın gerektirdiği ve hedeflenen nitelikli insan olabilme bilincinin henüz yeterince sağlanamadığı bir gerçektir. Allah’ın selamı, rahmeti Kur’anın doğruları ile aklını kullanabilen ve Allah’ın vahyinin gerçeklerine ulaşabilenlerin üzerine olsun !....
Zeki Çelik.
25-04-2021
Değerli Kardeşim ! Savm sözcüğü ile ifade edilen orucun, " Dini konularda her şeyin herkese anlatılamaması " olduğu karşılığındaki tespitinizi sitemizde karşılıklı tartışma konusu yapmak istemem. Herkes ama doğru, ama yanlış dilediğine inanmakta özgürdür. Bize Fars'çadan geçmiş olan oruç sözcüğü, ister savm, ister siyam sözcüğü ile ele alınmış olsun, temel felsefe olarak " Kendini tutmaktır. " Bizden önceki toplumlarda da oruç ibadetinin olduğu gerek Talmut, gerekse de değişik İncil kaynaklarında çok değişik gün ve zaman farklılıklarıyla, versiyonlarla, kıssalarla anlatılmaktadır, ve " terki kelam " onların oruçlarında asli unsurdur. Oruçlu iken konuşmamak ve herhangi bir şeyin anlatılmaması anlamına gelmez. Zaten Kur'an ayetlerinde örneklerini gördüğümüz gibi, ( savm ) terki kelam ile oruçlu iken Meryem de, Zekeriya Peygamber de anlatmak istediklerini işaretle anlatmışlardır. Bugünkü hayatımızda yaşadığımız gibi işitme engelli kardeşlerimiz de, her düşündüğünü işaretle anlatabilmektedir. Bu nedenle bize göre terki kelam ile savm orucuna giren Meryem'in içinde bulunduğu o özel durumun genelleme ile dinin tamamına teşmil edilerek anlatılmaması gereken bir din yapılması doğru bir tespit olamaz. Dinin doğruları basamak basamak, seviye gözetimi de göz önünde bulundurularak herkese anlatılır. Rabbimiz bunu gözeterek onbinlerce yıl öncesindeki çok kısıtlı alt yapı ve koşullarına rağmen indirdiği vahyini ilkel toplumlardan başlayarak ve zamanla geliştirerek bizim Kitabımıza gelinceye kadar böyle yapmıştır. En sonunda biz Müslümanlara da orucu siyam sözcüğü ile kapsamını toplumsallaştırarak güncellemiştir. Eğitim de zaten alt seviyelerden başlayarak basamak basamak üst seviyeyi hedefleyen bir süreçtir. Allah'ın selamı ve Kur'anın doğruları sizinle olsun !...