 
 Hocam merhaba... Son zamanlarda yeni bir itikat biçimi ortaya çıktı.. Sosyal medyanın da gelişmesiyle daha görünür hale geldi.. Bu inanç biçimi şu: Kâinatta kozmik hiyerarşi vardır. Kadir mutlak Tanrı yönetim işini bu kozmik hiyerarşiye vermiştir.. Kuran'da rab Allah Ben O biz kavramları ayrı ayrı zatları ifade eder. İnsanı Tanrı değil bir labaratuarda Anunnakiler yaratmıştır. Anunnakiler sümer tabletlerinde yazılı gökten gelen tanrısal kral soyudur. Melek melik demektir. Dolayısıyla mrlekler bu kral soyu Anunnakilerdir Sümer Tabletleri Tevrat Kuran Ve Hanokun kitabı bizim tezimizi destekler. Rab halife tayin edecem ben insanı deyince melei ala(anunnaki konseyi) ve iblis Rabb le tartışmış ve ona isyan etmiştir. Rabb kadir mutlak olsaydı iblis ona karşı gelebilir miydi tartışabilir miydi? Kuran da zaten bixim tezlerimizi destekler Tüm peygamberlere gelen melekler aslında bu Anunnakilerdir. İşte düşmüş meleklerde dünyaya gelmiş insan kadınlarla evlenmiş bunlardan nefilim denen devler doğmuş bunlar azınca da tufan olmuş Vs vs.. Bu modern Mekke müşrikliğini bu itikadı kuran ışığında bir kritik eder misiniz Sevgiler
 Zeki Çelik.  
   
   26-07-2025
 Zeki Çelik.  
   
   26-07-2025  
               Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Son yıllarda Sümer tablet çözümlerinin gündeme gelmesiyle birlikte, zaten Allah’ı, Kur’anı, Peygamberi ve İslam’ı karalamaya hazır bekleyen reddiyecilere de oldukça zengin bir malzeme ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda her kültürün, tarihten bu yana geçmişindeki çeşitli yaşam ve inanç yapısını oluşturan ve yaşamları yönettiğine inanılan insan benzeri tanrıların bulunduğu sıklıkla anlatılmaya başlanmıştır. Antik Dünya ile ilgili yaşamları ve inançları ele alan görüşler ve iddialar da çoğalmıştır. Bir çok yabancı ve yerli araştırmacı, teorisyen ve yazarlar da temelinde Sümer inançlarındaki Anunnakiler, Enok mitolojik anlatımlarına dayalı olarak kitaplar yazmışlar, videolar çekmişler, televizyon kanallarında programlar da yapmaktadırlar. Bu video ve kitaplarda yer alan Sümerlere ait olan kayıtlar, metaforlar, destanlar bugün aynı zamanda orta doğunun en kadim ve Kur’anın İslam’ına da temel olarak mal edilmeye çalışılan, günümüzde değişik iftiralar ve iddialarla da değişik anlamlar yüklenen, karalama içerikli sorular olarak karşımıza çıkarılmaktadır. Bu teorisyenler, sağlam bir temele oturtturamadıkları halde Anunnakiler bağlamında, Güneş sisteminin en dış gezegeni olduğu iddia edilen Nibirul / Planet X ten 5 bin yıl önce Dünyamıza geldiklerini, medeniyeti yaydıklarını ve nedeni bilinmemekle beraber 4 bin yıl önce de Gezegenimizi terk ettiklerini de iddia etmektedirler.
Araştıran, merak eden ve sorgulayan bir kardeşimiz olarak siz de aslında her bir ayrıntının, karalamaların, tek tek ele alınması gereken ve ciltler dolusu kitaplarla, çok sayıdaki videolarla dile getirilenlerin birçok yönüne değinilmesini gerektiren çok kapsamlı bir sorular zinciri oluşturmuşsunuz. Tabiidir ki bildiğiniz gibi, bu zeminde bizim de çok ayrıntılı ve her birine çok kapsamlı olarak değinmemizin olanağı yoktur. Bundan önceki sorunuzda da Kur’andaki “ Melei ala “ nın Anunnakiler olmadığına ve ne olduğuna, Kur'andaki Rab Allah, Ben O, Biz kavramlarına da değinmiştik.
Sorularınızda ana hatlarıyla yer alan “ kozmik hiyerarşi, melek, malik, melik, iblis, nefilim devleri, Sümer tabletlerindeki metafor ve mitolojik destanlar, bu konularda kitap yazan ve konuşma yapanlar tarafından maalesef Kur’andaki bazı ayetlerin bağlantıları ile de yanlış olarak kullanılmaktadır. Biz de çok kısa olarak bu konulara Kur’anın doğruları çerçevesinde değinmeye çalışalım ama aslında bu kavramların bir çoğunun doğrularına sitemizdeki değişik konular içerisinde de yer verdik. Hemen ilk olarak da bu zeminde Hud 69 ve 77 ayetlerinde İbrahim ve Lut peygambere gönderilenlerin, Neml Suresinde Süleyman peygambere, Yasin Suresinde topluma gönderilen, Kehf Suresinde Musa peygamberle yolculuk yapanların melekler ve aslında da Anunnakiler olmadığını belirtelim. O gelenlerin Kur’anda ismi bildirilmeyen peygamberler olduğunu söz konusu ayetlerle yeri geldikçe sitemizde açıkladık. Melekler ve doğa güçleri insan kılığında maddesel yapıya dönüşemezler ve konuşamazlar. ( Sitemizdeki Ateistlerden Bazı İddialar başlıklı makalemize ve ilgili ayetlere bakabilirsiniz.)
Allah katında, Dünya ve Evren üzerindeki oluşumları ve yaşayışı yönetmek üzere iddia edildiği ve delil olarak da gösterilen Bakara Sûresinin 124 – 141. ayetleri ile anlatılanların hiç birinin Kozmik Hiyerarşi ile ilgisi yoktur. Allah’ın Kâinatı ve Evreni yönetiminde işini yürütecek hiyerarşi, bu bağlamda kullanılan ontolojik olarak yaratılmış ne Nefilim, ne İblis, ne Anunnaki, ne Melek, ne Şeytan, ne de Cinn gibi hiyerarşik halifeler, yaratıklar, insanlar ve Allah'ın ortakları, aracıları yoktur. Bu anlatım şekilleriyle bunların varlığına inanmak, Kur’an ayetlerinin saptırılmasıdır, inkârıdır, Allah'a ortak koşmak olan şirktir, küfürdür. Bu konulardaki konuşmacıların delil olarak göstermeye çalıştıkları Bakara Sûresinin 30 – 39. ayetlerinde temsili konuşmalarla söz edilen Meleklerle, İblisle, Ademle konuşmalar, gerçekte olmayan ama mesaj olarak anlatılmaya çalışılan, tiyatro sahnesindeki gibi temsili ve metafor konuşmalardır. Allah’ın yarattıklarından hiç bir varlık Allah’a isyan içinde olamaz, zaten yarattıklarından farklı olarak başka bir formda olan Allah da yarattıkları ile karşılıklı olarak bu şekilde konuşmaz. Ayetlerde de aslında iblis gerçekte Allah’a isyan etmemiştir. İblis diye ontolojik bir varlık da yoktur, iblis, insanın içindeki olumsuz duygu ve dürtüleridir. ( Şeytanı Kur’an ile Tanıyalım başlıklı makalemize bakabilirsiniz ) Tabiidir ki burada bu ayetlerin ayrıntılarına yer veremiyoruz. Melek, Şeytan, İblis, Cinn kavramlarını da sitemizde ayrı ayrı başlıklar halinde çok uzun olarak anlattık. Konuşmacılar, bu kavramların doğrusunu, Kur'an bütünlüğünü bilmedikleri gibi, Kozmik kavramının da doğrusunu bilmemektedir. Kozmik : Evrenin oluşumu, işleyişi, varoluştan bu yana geçen zamanlar, uzayda tespit edilebilen yüksek frekanslı enerjiyi taşıyan atom altı parçacıklar, nötrinolar, fotonlar, radyoaktif dalgalar, ışımalar gibi ayrıntılarla kozmoz ve kozmoloji içerisinde yer alan çok kapsamlı bir kavramdır. Aynı zamanda Evrendeki bütün oluşumları, enerji alışverişleri, değişimleri ile oluşan neden sonuç ilişkisine göre yürüten ve Allah’ın yaratmış olduğu Fizik, Kimya, Biyoloji, Astro Fizik kanunlardır. Bunlara da aynı zamanda doğa güçleri ve Melekler denir. Oysa ontolojik olarak yaratılmış, Sümer tabletlerinde ve mitolojik anlatımlarında da temel olan ve Allah’a ortak koşulan Anunnakiler denilen, önce yeryüzünde oldukları düşünülen, sonra da göğe yükseldikleri söylenen, Yahudi ve Hristiyan Apokrif İncil kaynaklarında anlatıldığı gibi Cinn denilen, ama şeytanın emrine girip şeytanlaşmış olan meleklerin yeryüzüne inip erkekler şeklinde bedenleşip kadınlarla ilişkiye girdikten sonra Nefilim denilen yarı tanrı, yarı insanlar ve tanrılar da yoktur. Gerçek dışıdır. Hepsi Yahudi Hahamlarının, İngiliz edebiyatı yazarlarının, tablet ve kalıntılardaki şekilleri yorumlayanların hayal gücü kurgularıyla oluşan uydurma hikâyeleridir.
Sümer mitolojilerinde Anunnakilerin Tanrı Anu’nun çocukları olduğu ve Enlil, Enki gibi güçlü tanrılarla birlikte dünya üzerinde hüküm sürdükleri, İnanna’nın kutsal evliliği, Nuh tufanı gibi birçok destanlar ve inançlar anlatılır. Aynı zamanda gökteki büyük Tanrı An’ın artçıları anlamına geldiği için onlara Anunnakiler demişlerdir. Sümerlere göre krallar, gökteki Tanrının yeryüzündeki halifesi ve insanları / sürüyü güden çobandır. Kral inannu da çoban kraldır. Bu çoban krallar için Melik / sahip ifadesi de kullanılmıştır. Krallar Tanrıların sadık çobanlarıdır, insanları kurtlardan, kötülüklerden korurlar. Bu inanç temeli tarih boyunca bütün kültürlere, medeniyetlere ve toplumlardaki kral, padişah, halife sultan yöneticilerine de yansımış, insanları gütmek, sömürmek için kendilerini ilah yerine koymuşlardır. Ama Akad Destanı olan Afra Hasis’te “ İgigi “ Anunnaki için baş kaldıran bir Tanrıdır. Bu nedenle Tanrı Enki ise Anunnakilerin yerine insanları yaratmıştır. Oysa biz Kur’anda Nuh Sûresinin 17. ayetiyle beraber Allah’ın insanları “ Yeryüzünde topraktan bir bitki olarak nasıl yarattığını “ ayrıntıları ile anlattık. Ayrıca Kur’anda Meryem 56, Enbiya 85. ayetlerinde yer alan, aslında hiç de o şekilde anlatılmayan, Yahudilerin Tanna kaynağında da İdris peygamberin “ Hanok / Enok " olduğu, Adem peygamberin oğlu Şit’in soyundan geldiği belirtilir ve üzerine de birçok efsane atfedilerek Allah’la birlikte yürüyerek göğe yükselip kaybolduğu iddia edilir. Bu teori ve uygulamaları aykırı ve yanlış olduğu halde Kur’ana bağlamaya çalışanlar da birçok ayeti saptırarak örneğin Şura Sûresinde 38. ayetteki “ Şura ile işin en iyi yanını ortaklaşa bulup ortaya çıkarma “ şeklinde olan ifadeleri de bu konudaki teorisyenler hem Kur'anı reddetmektedirler, işlerine geldiği zaman da Kur’an da zaten bizim tezlerimizi destekler diye malzeme olarak kullanabilmektedirler. Peki soralım ! Hanok dedikleri İdris peygamber Nuh tufanından ve Sümerlerin yazıyı bulmasından önce yaşamıştır. Tezlerini desteklediğini söyledikleri Hanok’un kitabını kim veya kimler yazmıştır ? Sadece bu soru yalancıları ifşa etmeye yeter !...
Bu konularda ahkâm kesenlerin iddia ettikleri ve Kaynak olarak da gösterdikleri ne Hanok’un kitabı, ne Sümer tabletleri, ne de Yahudi ve Hristiyan kaynakları Bizim inancımızın temelini ve dayanağını oluşturamaz. Kur’an bunların hiç birisini de temel olarak almamıştır. Çünkü dayandıkları Sümer tabletleri, Allah’ın onaylamadığı ve şiddetle karşısında olduğu şirke, tamamen çok tanrılı inançlara, mitolojik anlatım ve metaforlara dayanmakta, Tevrat ve İncil kaynakları da Allah’ın indirdiği gerçek ve orijinal vahiyler değildir, yüzyıllar içinde insanlar eliyle yazılmış, oluşturulmuş uydurma ve hayali anlatımlardır.
Yazının ilk defa Sümerler tarafından bulunmuş olması, anlatılmak istenenlerin, inanç ve yaşam şekillerinin, kültürlerinin ilk defa tabletlere aktarılması, tarihteki yaşam ayrıntılarını da ilk defa karşımıza çıkarmış olması bakımından önem kazanmaktadır. Ama bizim Kitabımıza ve inancımıza göre yanlış olmasına rağmen maalesef ardından gelen bütün inançların ve oluşan kültürlerin de temeli sanki Sümer inançları, yaşamları imiş gibi görülmektedir. Oysa Sümerlerden önce de o bölgede yaşayan insan topluluklarının Allah’tan gelen vahiylerle görevlendirilmiş peygamberler aracılığıyla oluşmuş Hanif dininin, Allah’ı birleme / Tevhid inancının varlığı göz ardı edilmektedir. Sümerlerin Mezopotamya ovasına gelip yerleşmelerinden önce de uydurulmuş Nefilimlerden değil, maalesef Allah’ın birliğinden ve hanif dininden uzaklaşılmış, Allah'a ortak putlar edinilmiş olduğundan dolayı o bölgede Nuh Tufanı ile cezalandırma yaşanmıştır. Buna rağmen maalesef Sümer tabletlerinde yer alan çok tanrılı inançlar ve oluşan kültürler, Sümerlerden sonra bazı farklılıklarla Babil, Asur, Akad, Anadolu medeniyetleri, Hitit, Urartu uygarlıklarına kadar yansıyarak devam etmiştir. Hatta Halife, Sultan ve Padişahlara varıncaya kadar Allah'ın yer yüzündeki gölgeleri, halifeleri, vekilleri olarak yansıtılmıştır. Bugün İslam’a aktarılan yanlış inançlar sadece Yahudi ve Hristiyan kaynaklarına değil, yazılı kayıtların başladığı Sümer kültürüne kadar dayanmakta, üstelik de ne acıdır ki İslam’ın temelinin bu dinler olduğu dahi iddia edilebilmektedir. Kur'anın bütünlüğünden, anlatım tekniğinden haberi olmayanlarca, Kur'anın İslam'ına iftiralar atılıp karalamalar yapılabilmektedir. Allah'ın selamı, rahmeti ve Kur'anın doğruları sizinle olsun !...