Hocam soruma herkesin Cuma günü yaptığı gibi ben de Cumanız mübarek olsun diye başlamak istiyorum. Ama benim aklıma takılmaktadır ki başka günler değil de Dinimize göre Cuma günü neden önemlidir ? Faziletli, mübarek ve kutsal bir gündür ? Neden bayram gibi Cuma gününü kutlamaktayız. Açıklarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Zeki Çelik.
16-08-2025
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Ülkemizin insanları
ve Müslüman toplulukları
büyük çoğunlukla Kur’anı
anlamak üzere
okumadıklarından, birçok bidat
olan ve dine
saptırılarak sonradan sokulan
kulaktan dolma bilgi,
hadis ve rivayetlerle
geleneğe dönüştürülen inançları, davranışları,
sorgulamadan Dini vecibeler
ve ibadetler olarak
yaşamaktadır. Bunlardan
birisi de sorunuzda
yer verdiğiniz gibi
kutsal, faziletli ve mübarek denilerek
aktarılan, bayrama dönüştürülen
Cuma günü inanç ve uygulamalarıdır. Bu vesileyle
Müslümanlar Cuma günlerinde,
her mekânda, zeminde
birbirlerinin Cuma gününün
mübarek olması dileklerini
iletmektedirler. Kötü müdür
? Değildir, iyi niyetin bir göstergesidir. Ama Kur'an ayetlerine baktığımız zaman, sadece
bir günün kutsallaştırıldığı Din
de değildir. Üstelik de herhangi bir şeyin, herhangi bir yerin veya günün kutsallaştırılması da Kur'ana göre doğru değildir. İnsanlara
sadece ayrıcalıklı bir
gün değil, her gün
iyi günler dilemek,
selam iletmek elbette
ki güzel ve
dinen de makbul
davranışlardır. İnsanın sağlıklı
olup nefes alabildiği
her gün onun için
değerlidir, Allah’ın insana
bahşettiği en büyük
nimetlerindendir.
Cuma sözcüğü Arapçada toplanma demektir. Dolayısıyla Cuma günü denildiğinde de aslında toplanma günü denilmiş olur. Peygamberimizin Medine'ye hicreti ile beraber Müslüman toplumlarında Cuma gününün nasıl benimsendiği ile ilgili ayrıntılı bilgileri sitemizde " Cuma Günü ve Cuma Namazı " başlıklı makalemizde görebilirsiniz. Müslüman toplumlarında
yanlış olarak adeta
kutsallaştırılan Cuma günü
ile ilgili inanç
ve geleneğinin yerleşmesinde
hepsine yer veremeyeceğimiz halde ;
* Cuma gününün Müslümanlar için önemli olması, İslam dininde haftalık ibadet günü olarak seçilmesi, burada birkaç örnekte göstereceğimiz gibi, Kur'an ile değil de hadislerle bugünün bir bayram olduğunun belirlenmesindendir. Nitekim peygamberimizin vefatından sonraki yıllarda ortaya çıkartılan ve ona atfedilen Hz. Peygamber Cuma günü hakkında “ Güneşin doğduğu en faziletli gün Cumadır. Adem o gün yaratılmış, o gün Cennete girmiş ve o gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de Cuma günü kopacaktır. “ ( Müslim 854, Nesai 3 / 89, İbn Kesir 1 / 2328 ) uydurma hadisi ön planda çok etkili olmuştur. ( Oysa Adem'in yaratılması ile ilgili rivayetlerin tamamı Yahudi kökenlidir. Cennet henüz yaratılmadığı için Cennete giren de yoktur, çıkan da yoktur. Kur'ana göre Adem de, İnsanlar da yeryüzünde yaratılmışlardır. ) Başka bir hadislerinde de bu günde yapılan duaların kabul edileceği bir icabet saatinin bulunduğu belirtilmiştir. Cuma gününün Müslümanlar için önemli bir gün olmasının sebeplerinden birisi de bugünde kılınan ve Müslümanları bir araya toplayan Cuma namazıdır denilmiştir.
* Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, o saatte bütün dualar kabul olur. Cuma günü bayram günlerinden, Arefe ve Aşure gününden daha kıymetlidir. Allahü Teala, Cuma günü ölen mümine kabirde azap etmez. Cuma günü kırk defa salevat getirenin kırk yıllık günahını Allahü Teala affeder.
* Cuma’dan daha faziletli bayram yoktur ( Deylemi ) * Cuma diğer günlerin efendisidir, Ramazan ve Kurban bayramı günlerinden daha da kıymetlidir. ( Buhari ) * Cuma günü bir defa İhlas Sûresini okuyan, Kadir gecesini idrak etmiş olur. ( Tergip üs salat ) * Cuma gününü birleştirerek iki gün oruç tutan için, on Ahiret günü oruç sevabı vardır. ( Beyhaki, Buhari )
Gibi din sorumlularının ve çevrelerinin, Kur’ana değil de, Mezhep ve Cemaat önderlerinin, Ulemanın fıkıh kitaplarına yerleştirdikleri fetvalarla tutarsız, temelsiz, yalan ve uydurma pek çok hadis ve rivayete dayandırılmasıyla insanlar yanlış uygulamalarla şartlandırılmaktadır. Kur’anın içerisinde nelerin olduğunu bilmeyen Müslümanlar üzerinde de bu yönlendirmeler etkili olmakta, çok makul olarak kabul edilen geleneğe dönüşmektedir.
Öngörülen ve Kur'anın birçok ayetine aykırı olduğu halde kullanılan bu argümanların neresinden tutarsanız elinizde kalmakta, mantık, akıl yer almamakta aslında Kur’anda da onay bulunamamaktadır. Tamamen Yahudi uydurma masallarını temel almaktadır. Bir kere kıyamet kopmadığı için Cennet henüz yaratılmamıştır, Adem ve insanlar Cennette değil, Kur’ana göre yeryüzünde topraktan bitki olarak yaratılmıştır. Kur’ana göre kabir hayatı ve azabı da yoktur ki, Allah Cuma günü ölenleri bu azaptan uzaklaştırmış olsun. Cennetteki hayat ebedi olacaktır, oradan kimse de kovulmaz, kötülük timsali şeytan da Cennette bulunamaz. Allah için de belirli bir saat diye bir zaman mefhumu da yoktur. Allah zamandan münezzehtir. Zaman kavram ve ayrıntılarını da medeniyet geliştikçe Güneş, Ay ve Dünyanın hareketlerine göre insanların kendileri oluşturmuşlardır. Cuma günü diye bir ayrıntı da ibadet şekilleri de peygamberimizin hicretine kadar olan zamanından önce de zaten yoktur. Cuma gününün fazilet ve kutsallığı sadece bizim peygamberimizden sonraki Müslümanlar için mi bir ayrıcalık olacaktır ? Peki o zaman Adem peygamberden bu yana binlerce yıldır yaşamış olan Müslümanlar ve onların peygamberleri Cumanın faziletlerinden ve kutsallığından mahrum mu addedilecektir. Onların kırk günlük günahları bağışlanmayacak mıdır ? Oysa gerçek İslam ve nimetleri, Adem peygamberle beraber gelmiş bütün peygamberler ve ümmetleri için de adaletli bir şekilde değişmez hükümler getirmiş olması gerekmez midir ?
Rum Sûresinin 17. ayetinde “ O halde, yapmanız gereken, akşama erdiğinizde, sabaha erdiğinizde, gece sırasında, öğleye erdiğinizde, her zaman Allah’ın tesbih edilmesidir. / Tüm noksan sıfatlardan arındırılmasıdır. " denilerek, oysa sabah akşam, gece gündüz, mecazi anlatımıyla Yaratanı tüm nitelikleriyle tanımanın ve tanıtmanın sürekliliğine dikkat çekildiği, yine Ali İmran Sûresinin 191. ayetinde de " Elbetteki ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anan.." ifadeleriyle belirtildiği gibi, dinimizde süreklilik esastır. Allah'a yaklaşmak ve O'nu anmak ( Kur'anı anlayarak okumak, ayetleri tefekkür etmek, namaz kılmak, Allah'a ibadet etmek ) için hiçbir günün, başka bir güne, hiçbir yerin başka bir yere üstünlüğü yoktur. Allah ve ayetlerinden başka kutsal olarak ne Kâbe, ne Mekke, Medine, türbe, cami gibi yerler, ne Peygamber, ne Mürşit, ne İmam gibi kişiler, ne herhangi bir yıl, herhangi bir ay, herhangi bir gün gibi zaman dilimleri hiçbir şey yoktur. Kur'anımıza göre de ne " Kadir Gecesi " diye bir kandil gecesi vardır, ne kıyamet kopup da henüz oluşturulmadığı için Adem Cennette yaratılmıştır, ne de Cennetten kovulmuştur. İlk insanların yaratıldığı ilkel dönemlerde zaten haftalık yedi gün isimleri de, kavramı da yoktur. Ahiret hayatında da güneşe ve dünyanın dönüşüne bağlı gün, hafta, ay, yıl gibi zaman dilimleri de olmayacaktır.
Cuma gününde Müslümanların toplanmasına, bir araya gelmesine ait emirler, aslında Kur’anda Bakara Sûresinin 238. ayetinde " Salavatı / salatları / Mali yönden zihinsel açıdan destekleşmeyi ve destekleşme kurumlarını ve salatul vustayı / En hayırlı salatı / Haftalık toplantı salatını / Cuma Salatını el birliğiyle koruyun. " denilmekte, Cuma Sûresinin 9. ayetinde de " Ey iman etmiş kişiler ! Yevmi’l Cum’a / toplantı günü salatı için seslenildiği zaman zikrullaha / Allah’ın anılmasına hemen koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz işte bu sizin için daha hayırlıdır. 10 : Sonra da salat gerçekleştirildiğinde, hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın armağanlarından / nimetlerinden arayın. Ve zafer kazanmanız, durumunuzu korumanız için Allah'ı çok anın. " ifadeleriyle de bu emirlere davet çıkarılmaktadır. Ayette geçen “ Salatul Vusta “ ifadesi yıllardır çok tartışılmasına rağmen orta namaz diye kabul edilerek tamlamanın gerçek karşılığı doğru bir zemine oturtulamamıştır.
Bu
ayetlerde yer alan salat sözcükleri,
maalesef pek çok çeviri meallerinde sadece namaz kılma olarak çevrilmiş, ayetteki
asıl mesajlar ortadan kaldırılmış ve
dar bir çerçeveye oturtulmuştur. Ayette yer
alan ( Yevmü'l
Cum’a ) terkibini Cuma günü olarak çevirmek, Arapça
olan iki sözcükten birini Türkçeleştirip,
diğerini Arapça olarak bırakmaktır. Bu ise
asıl anlamın kapalı kalmasına neden olmuş,
ardından bir çok yanlış inanç ve
amel ortaya çıkmıştır. Aslında Cum’a sözcüğü de Arapça olup, anlamı toplanma demektir. O nedenle bu terkibe Toplantı Günü anlamının verilmesi daha doğru olur. Ayette yer alan salat sözcüğünün anlamı da bugün
bilindiği gibi, doğrudan doğruya sadece
namaz kılmak değildir. Destekleşmek anlamı
ekseninde, mali / Parasal ve bedensel yardımlarla
paylaşmalar, zihinsel / eğitim ve öğretimle kazanılan
bilgileri paylaşmak, dayanışmak, yardımlaşmak,
bireylerin ve toplumun sorunlarının
giderilmesinde omuz vermek, sorumluluk almak,
dine arka çıkmak, Allah’ın ayetlerini
öğrenmek ve öğretmekle beraber, Allah’tan
da dua ile destek ve yardım dilemektir.
İşte aslında En
Hayırlı Salat ( Salatul
Vusta ) Toplantı gününün yapılması gerekenlerinin
ayrıntıları ve fazileti
bu ifadelerin içerisindedir.
Peygamberimiz
de Kur’anın bu hükümlerine
tamamen uyarak salat etmiş, Kur’anı hayatı
yapmış, onunla ahlâklanmış, onunla kalkmış,
onunla düşünmüş, onunla amel etmiş, onunla
Devlet Başkanı olmuş, onunla salatı ikame
etmiş / İnsanlar arasında bilhassa Cuma günü toplantılarında destekleşme,
yardımlaşma ve dayanışma mekanizmalarını
oluşturmuş, huzuru, adaleti, hakça
paylaşmayı İslam’ın hayatına yerleştirmiştir.
Müminlerle daima istişarelerde bulunmuş, kendi
başına karar vermemiş, toplanma ile
oluşturulan şura kararlarına göre hareket
etmiştir. Bu amaçla bilhassa Cuma günü toplanmalarında
Kur’anda “ en
hayırlı salat “ diye
ifade edilen “
Vusta Salat’ı “ ikame etmiş, salatı
korumuş, ayakta tutmuş, bu bağlamda önce
Allah'ın ayetleri ile eğitim ve öğretim
çalışmaları yapar, müminleri aydınlatırmış.
Ardından da insanların sıkıntılarını, dertlerini
ihtiyaçlarını görüşüp, gönüllü destek verecek
olanları tespit edermiş, gerekli dayanışma
mekanizmalarını oluştururmuş. Daha sonra da
topluca dua ve namazın edasına
geçilirmiş. Resülullah bütün bu destekleşme, paylaşma, yardımlaşma olan salat çalışmalarını aynı zamanda bir
okul ve dayanışma mekânı olan
Mescitte, Toplanma
günü / Cuma günü sırasıyla yaparak
ayette de istendiği gibi salatı
gerçekleştirirmiş.
İşte Cuma günü toplanılması ve Kur’anın emirleri doğrultusunda yerine getirilmesinden dolayı faziletli olma yönü bu nedenle ortaya çıkar, işlevini yerine getirir, ama yine de mübarek ve kutsal bir sıfat verilemez. Üstelik de maalesef peygamberin uyguladığı en hayırlı salat uygulaması bugün ortadan kaldırılmış, harala gürele yat kalk 16 rekât namaz uygulamasından başka bir şey bırakılmamıştır. Yevmü’l Cum’a ve Vusta salatı olma özelliği kalmamıştır. ( Daha ayrıntılı geniş bilgiyi sitemizdeki Cuma Günü ve Cuma Namazı başlıklı makalemizde bulabilirsiniz ) Allah’ın selamı ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !...