Hisse senedi islemleri hukmu nasildir.simdiden Allah razi olsun selametle
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Medenileşmiş, gelişmiş insan topluluklarında, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, bugün globalleşmiş ve iletişimin, etkileşmenin çok kolay sağlandığı dünyadaki sosyal, ekonomik ve ticari ilişkileriyle, özellikle sermaye sahiplerinin kazançlarının arttırılması, mal varlıklarının değerinin korunabilmesi, yaşam standartlarının daha da iyiye götürülebilmesi bakımından sistemler, yöntemler ve bu yöntemler içerisindeki kavramlar da sürekli değişim göstermektedir. Evveli sonu olmayan ve zamandan ve bütün gelişmelerden ve ileride oluşacak gelişmelerden de haberdar ve münezzeh olan Rabbimiz, insanlığa yönelttiği son tebliği olan Kur’an ile, toplumun bütün kesimlerinin huzuru, refahı ve adaletli bir paylaşımın, dayanışmanın sağlanabilmesi için en büyük engel ve başlarının belâsı olan Riba / Faiz konusundaki uyarılarını aslında birçok ayrıntılarla ve genel ifade ve kavramlarla çok net olarak iletmiştir.
Siz de zamanımızda acımasız ve vahşi bankacılık, enflasyon sarmalındaki ekonomi sistemlerinde, olumsuz etkilenen ve kayıplar içerisinde olan bireylerin, parasal birikimlerinin değerinin korunabilmesi, hükümetlerin piyasa koşullarını yönetebilmeleri ve ayakta tutabilmeleri amacıyla son yıllarda etkili bir şekilde gündeme ve uygulamaya sokmuş olduğu “ Hisse senedi “ uygulamalarının, riba / faiz kapsamında Allah katındaki hükmünün ne olduğunu soru olarak yöneltmişsiniz. Oldukça güncel ve ekonomik sistemde özellikle Yöneticilerle ve Bankacılarla çokça uygulanıp yer verilen bu uygulamaya, Dinimiz ve inancımız açısından dikkat çekmiş olduğunuzdan dolayı size teşekkür ederim. Aslında Rabbimiz birçok ayet örnekleriyle değişik ayrıntı ve uyarılarla kesin hükmünü çok net olarak vermiştir de, buna rağmen Kur’anın anlatım ve uyarılarına toplum olarak bütünüyle vakıf olamadığımız ve bu konularda çok değişik spekilasyonların yapılmasından dolayı da biz insan oğlu olarak yine de bugünkü sistemlerden de kopmamak için acaba bizim istediğimiz şekilde, Allah katındaki sorumluluklardan da kurtulabilmemiz açısından bir çıkış yolu var mıdır ? arayışı içerisinde olabilmekteyiz.
Değerli kardeşim ! Bu dünya üzerindeki yaşamın her konusundaki, ayrıntının hükmü elbette ki sadece Rabbimize aittir, biz ise ancak yine de Kur’anımızın doğruları çerçevesinde kalarak düşüncelerimizi dile getirebiliriz. Aslında bizim ise birçok ayetle ve ayrıntılarla aktarılan bu konulardaki uyarıların tamamına yer vererek konuya yaklaşmamızın bu zeminde olanağı yoktur. Bundan önceki sorunuzda size riba / faiz konusunda Kur’an ayetleriyle ana hatlarında açıklamalarda bulunduk, bu kez de sadece “ Hisse senedi “ alımı konusunda düşüncelerimizi yine bazı Kur’an ayetleri bağlamında aktarmaya çalışalım.
Kur’anda yasaklanan Riba / faiz, “ Herhangi bir masraf veya hizmet karşılığı olmadan alınan, “ yani ödeyenin kazancına risksiz bir şekilde ortak olmak anlamındaki fazlalıktır. Başka bir deyişle Rabbimiz “ karşılıksız ve risksiz “ olarak elde edilen fazlalığı yasaklamıştır. Bu bağlamda da Necm Sûresinin 39. ayetinde “ Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden / alın teri ve emeğinden başka bir şey yoktur. “ denilmekte, emeksiz, risksiz, çalışıp çabalamadan, alın teri dökmeden kolayca elde edilen kazançların bir değerinin bulunamayacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla insanların faiz sözcüğünün korkusundan uzak durup da, başka yollarla elde ettikleri karşılıksız fazlalıkları elde etmek gibi kendi kendilerini kandırma ile içine düşebilecekleri yanlışlarından da birçok ayetin uyarılarıyla düşünerek dikkatli olmaları önerilmektedir.
Kapitalizmin egemen olduğu Din / Sermayenin egemen olduğu kuralları ile, günümüzde, dünyanın büyük çoğunluğuna hakim olan bir ekonomi düzenidir. Bu sistemin temelinde “ Büyük balık küçük balığı yutar “ ilkesi yatmaktadır. Büyük balık da gücü ve yaptırımı daima elinde tutabilen, yönlendirebilen büyük sermaye ve yönetsel güç sahipleridir. Bu nedenle hem ahlâken, hem vicdanen İslam dininin tam tersi uygulamaları ve kuralları içermektedir. Böyle olmasına rağmen bu ilkeler içerisinde herhangi bir yöntemle birikimlerin kayba uğramadan değerlendirilebilmesi, bu sistemin koşullarının zorlamasından dolayı da içerisinde olmak için yapılması gerekenler de kaçınılmaz hale gelebilmektedir. Çünkü kurgulanmış ve tasarlanmış ekonomik düzenle işleyiş, sadece büyük sermayeye doğru olmakta, küçük tasarruf sahipleri hangi yola baş vurursa vursun, zengini daha zengin, fakiri de daha fakir yapmaktadır.
Ülkemizde bu minvalde son zamanlarda uygulanmaya konmuş olan “ Vadeli İşlemler Borsası “ denilen kuruluş bünyesinde de, görünüşte ileriye matuf alım veya satım sözleşmeleri mahiyetinde, bankaların ve hükümetlerin ortaya koyduğu hisse senedi alım satım uygulamalarında olan hisse senedi işlemlerinde, alım satım emirlerini verenler, aslında kesinlikle gerçek alıcı veya satıcı değillerdir. Bu işlemler esnasındaki süreçlerde, yatırılanlar sadece kayıtlar, belgeler ve kâğıt üzerinde kalmış olduğundan, aslında mal ve hizmetler alınıp satılmamaktadır. İçerisinde alın teri ve emek hiç yoktur. Belki ekonomik yönlenmelerin sonucu riskten de söz edilebilir ama, oysa özellikle bu işlemler gerçek alışverişle ilgili olmadığı için, tahminler üzerinden gücü elinde tutanlar tarafından oynanan birtakım oyunlardır. Rabbimizin helâl kıldığı alışveriş, birikim ve birikimin helâl yollardan değerlendirilmesi ile hiç ilgisi yoktur. Ancak ileride oluşacak fiyatların kesin olarak bilinmemesinden dolayı bu işlemlerde evet bir riskin olduğu da kaçınılmaz bir sonuç olabilmektedir. Ama bu sonuç ise ileride oluşabilecek fiyatların önceden bilinememesinden dolayı kumar riskinden pek farklı bir risk olarak da görünmemektedir. Burada riskli olan işlemlerden dolayı sağlanacak kazancın ise helâl olup olmadığı, mükellefler tarafından vicdanlarda “ bir emek karşılığı olup olmadığı “ sorgulaması ile değerlendirilmelidir.
Bu açıdan bakıldığında, “ hisse senedi “ alımları için, herhangi bir fabrikanın, istihdam, üretim, mal ve hizmet sunumlarındaki çalışmalarına bakılarak, sorgulanarak ortak olunması ile daha doğru ve yerinde bir adım atılabilir. O fabrikanın hizmet ve üretim sunumunda çalışanların alın teri ve emeği olduğundan ve onların hakları da layıkıyla gözetildiğinde, gelir ve gider sonuçlarıyla başarılı olup olmayacağının bir zarar risk de oluşturabileceğinden dolayı buradan elde edilecek fazlalık helâl olarak düşünülebilir. Allah’ın kendilerine bahşettiği fazlalıklarını, birikimlerini bu açıdan yatırıma ve birikimin değerini korumaya yöneltirken, şirketlere, borsa kanalıyla, devlet hisse senetleriyle veya herhangi bir fabrika hisselerine bilerek ve takip ederek ortak olunurken, vicdan muhasebesiyle dikkat ederek tekrar gözden geçirilmesinde yarar vardır. Ne kur farkı beklentisi, ne de borsa gibi büyük sermaye sahiplerinin oyunlarıyla yürüyen hisse senetlerinin gerçek anlamında bir ortaklık hükmünde olmadığı bilinmelidir. Ama Somut varlığıyla, işçi istihdamlarıyla üretime, mal ve hizmet sunumuna yönelmiş fabrikaların hisse senetleri alımı ile elde edilen ortaklıklarında ise, o fabrikanın güçlenmesine, işsiz insanların istihdamlarına daha fazla olanak sağlamasından dolayı belirttiğimiz gibi belki de bu bankacılık sistemindeki uygulamaların dışında tutulabilir. Birikimlerin değerinin korunması ve bu yolla arttırılması, helâl kazançların içerisinde değerlendirilebilir. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !....