Kur'anda birçok ayette melek, melaike kelimeleri bulunmaktadır. İlahiyatçıların konuşmalarında sık sık anlattıkları Melek aslında ne anlama gelmektedir ? Nasıl bir şeydir ? Melekler konuşur mu ? Melekleri gören olmuş mudur ? Doğrusu ben merak ediyorum. Beni aydınlatırsanız sevinirim. Selam eder kolaylıklar dilerim.
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Melek sözcüğünün anlamı ile ilgili sorunuz, aslında toplumumuzda yüzyıllardır var olan ve Şeytan, Cinn inançlarında olduğu gibi, yanlış bilinen bir kavrama ve bunun ardından halk kültüründe oluşmuş yanlış inançlara dikkat çekmiş bulunmaktadır. Aslında melek kavramı ile ilgili çok uzun anlatımları gerektiren ayrıntıları bütünüyle bu zeminde aktarmamızın olanağı yoktur. Biz yine de size ana hatlarıyla özet olarak birşeyler anlatmaya çalışalım.
Melek sözcüğü çok eski tarihlere kadar dayanan, Yahudi ve Hristiyan dinlerinin inançlarında da olduğu gibi, yanlış bir kavram ile hemen hemen aynı anlam etrafında bütün dinlerde de, bizim dinimizde de bugün hala bu yanlış inançlarla bilinmekte ve yaşanmaktadır. Bu yanlış kavram ekseninde neredeyse bütün Türkçe sözlüklerde " Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan, gözle görülmeyen manevi varlık ve buna dayalı olarak da çok temiz ve iyi huylu kimse " diye tanımlanmaktadır. Üstelik de bu tanımlamanın getirdiği yanlış inanç ile halk arasında Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail isimleri verilen, sorgu melekleri, katip melekleri, arşı taşıyan melekler diye sınıflandırılarak inanılan melek adındaki varlıkların, bizzat Kur'anın asıl anlatmak istediği ve vermek istediği mesajlarının aksine, gerçekte bu şekilde olmayan varlıkların, aynı zamanda Allah'ın varlığına ve hükmüne ortak edildiğinin farkına varılamamaktadır.
Aynı anlamlar ekseninde Yahudilik ve Hristiyanlıkta da tarih boyunca İbranice " Mal'akh " adı verilen ve Mikail, Gabriel, Rafael, Uriel, Malah Hamavat ( ölüm meleği ) denilen, Tanrı tarafından belirli görevleri yerine getirmek için nurdan yaratılan, kanatlı, günahsız, bazen insan görünümüne girebilen Tanrının hizmetçileri olup göksel varlıklar olduğuna inanılır. Ama o varlıkları bu güne kadar da görenler olmamıştır.
İletişimin yetersiz ve çok kısıtlı, masal ve hurafe anlatımları ile bunlara inancın çok yaygın olduğu, bilim ve teknolojinin adeta olmadığı, dünyanın dahi yuvarlak olduğunun bilinmediği, enerjinin, enerji çeşitlerinin ve bunlar arasındaki değişimin ve etkileşimin, Fizik, Kimya, Biyoloji, Uzay bilimleri kanunlarının bilinmediği, maddenin atomik ve moleküler yapısından, elektro manyetik radyo dalgalarının varlığından haberin dahi bulunmadığı, Müslümanlığın ilk dönemlerinde yapılan Kur'an ayetlerinin tefsirlerinde, aynı eski, ilkel anlayış ekseninde biz Müslümanların da melek konusundaki kavram ve inançları yanlış oluşmuştur. Gerek eski inançların etkisiyle, gerek klasik tefsircilerin yanlış yorumlarıyla, gerekse de rivayet ve hadislerin istilasıyla bu günkü toplumumuza yerleşmiş olan inançlara ana hatlarıyla bir baktığımız zaman.
* Melek, Allah tarafından yaratılmış, erkeklik ve dişiliği olmayan ve Allah’a itaatten ayrılmayan nurani varlıklardır. * Melekler, duyu organlarıyla algılanamayacak bir yapıya sahip oldukları için gayb alemine ait olan varlıklardır. Bunun için de haklarında duyularla değil, ayeti kerimeler ve Peygamberimizin verdiği haberlerle bilgi sahibi oluruz. * Meleklere inanmayan kişi, ilgili ayetlerin hükmünü inkâr ettiği için iman etmiş sayılmaz. Esasında meleklere inanmamak, dolaylı olarak vahyi, peygamberi ve getirdiği kitaba inanmamaktır. * Cinler ve şeytanlar ateşten, melekler nurdan, Hz. Adem topraktan yaratılmışlardır. * Melekler günah işlemezler, öfke, kin, gazap, hırs, haset, kıskanma gibi olumsuz duyulardan uzaktırlar. İnsana ait bütün duyulardan korunmuşlardır. * Yemez içmezler, cinsellik gibi fiillerden yoksundurlar. * Allah’ın emri ve izni ile çeşitli şekillere girebilirler. Asli yapılarında kanatlarının bir ucu yerin yedi kat altında, diğer ucu yedi kat göğün üstündedir. Onlar peygamberler tarafından hem asli ve hem de başka şekilleriyle görülmüşlerdir. ( Müslim Zuhd 10. Müslim İman 37.)
Gibi daha birçok hadis, rivayet ve yalanlarla Müslümanlar kandırılmakta, avutulmaktadır.
Halbuki bütün bu inanç ve yanlış kavramlardan farklı ve Kur'anın asıl mesajına ve ruhuna uygun olarak, Kitabu'l Ayn, Tehzib, Müfredat, Keşşaf gibi kaynakların aktardığına göre Arap Dilbilim uzmanları " Melek " sözcüğünün kökeni ile ilgili altı farklı tespitte bulunmuşlardır. Bu tespitlerden en isabetli olarak görülen iki tespitle de belirtilen açıklamalar, Kur'an ayetlerine en uygun tanımları oluşturmaktadır. Bu iki tespite göre " Melaike " ( Melekler ) ve bunun tekili olan " Melek " sözcükleri, " uluk " ve " melk " olmak üzere iki kökenden gelmektedir.
Allah'tan gönderilen elçi ( haberci ) anlamını taşıyan " uluk " sözcüğü, zamanla başına " m " ( mim ) harfini ek olarak alıp, elif ve lam harflerinin de yer değiştirilmesi ile aslı " me'lek " olduğu halde " mel'ek " yapısına dönüştürülmüştür. Allah'tan gelen elçi, haberci anlamında isim olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ve sonunda da sözcük " Melek " şeklini almıştır.
Kuvvet, Allah'ın yönetim gücü anlamında olan " melk " kökünden türetilmiş olan " melek " sözcüğünde ise " m " ( mim ) harfi ek değil, sözcüğün kendi yapısındandır. Mülk, malik, melik gibi sözcükler de bu kökten türetilmişlerdir. Kur'anda iki ayette tesniye ( ikili ) oniki ayette tekil, diğer ayetlerde de " melaike " ( çoğul ) olarak yer alan " melek " sözcüğü, tek bir varlığı ifade etmeyip ;
SAD 71 – 72 : Hani Rabbin bir zaman meleklere / evrendeki güçlere “ Şüphesiz Ben çamurdan bir beşer oluşturacağım. Onu düzgünleştirip ruhumdan üfleyip / bilgili hale getirdiğim zaman derhal ona boyun eğip teslim olun / secde edin demişti.
ZUHRUF 80 : Yoksa onlar, şüphesiz Bizim onların sırlarını ve fısıltılarını işitmediğimizi mi sanıyorlar. Evet işitiriz, yanlarında bulunan melekler / elçilerimiz de yazıyorlar.
MÜMİN 7 : Arşı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar / melekler Rablerine hamd ederek tesbih ederler. O’na inanırlar ve inananlar için ( şöyle diyerek ) bağışlanma dilerler. “ Ey Rabbimiz ! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve Senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru. “
ENAM 96 : O tan yerini yarıp çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, Güneş ve Ay’ı hesap ile yapmıştır. Bu Aziz ve Alim olanın belirlemesi ve ayarlamasıdır.
RAHMAN 5 – 9 : Güneş ve Ay bir hesap ile akıp gitmektedir. Gövdesiz bitkiler ve ağaçlar da secde edip / boyun eğip teslimiyet göstermektedirler. Ve Sema’yı da oluşturdu. Onu yükseltti ve ölçüde dengede taşkınlık etmeyesiniz diye ölçüyü / teraziyi koydu.
RUM 48 : Allah, rüzgârları gönderendir. Sonra rüzgârlar, bir bulutu savururlar. Sonra Allah gökyüzünde nasıl dilerse onu öyle yayar ve onu parça parça yapar. Sonra da sen onun derinliklerinde yağmur çıkar görürsün.
Birçok ayette gördüğümüz gibi melekler, Allah'ın haberleri olan Kur'an ayetleri ve değişik varlıkları, ( insan beyninde olan iyi veya kötü bütün duygular ) zihinsel ve doğal güçler için, bazı ayetlerde her şeyi kaydeden ve haber iletici elçiler, bazı ayetlerde de yönetim güçleri anlamında kullanılmıştır. Sözcüğün, Kur'anda hangi anlamda kullanıldığı, yer aldığı paragrafın ve cümlenin söz akışından ayırt edilebilmektedir.
Ayetlerde görüldüğü gibi, burada sözü edilenler, aslında sadece Ay’ın ve Güneş’in doğuşu, batışı, gökyüzü varlıklarının ve olaylarının, rüzgârın yağmurun bulutun, yeryüzündeki varlıkların yaratılması değil, hepsinin yaratılmasında konulmuş olan ölçülerin, hesapların olduğu, rastgele yaratılmadığı, belli kuralların, ölçülerin ve kanunların var olduğudur. Bu kurallar, kanunlar gözle görülemez, elle tutulamaz, ancak sonuçlarıyla varlıkları hissedilir ve anlaşılır. İşte bütün bu kurallar, kanunlar ve güçler Allah’ın melekleridir. Bu yaratılmış Evren düzeninin sürekliliğinin ve yaşamının sağlayıcılarıdır. Fizik, Kimya, Biyoloji, Astro Fizik ve Uzay kanunlarının tümüdür. Bütün bu kanunlar da ayetlerde mecazi olarak “ secde etme ” ifadesiyle aktarıldığı gibi, aklını ve zekâsını geliştiren insanlara boyun eğmişler ve bu kanunları, kuralları kullanabilen insanların hizmetinde olmuşlar, suyun ve havanın kaldırma gücünden, sıcaklığın ve basıncın etkisinden, rüzgârın kuvvetinden, elektrik ve ateşin bulunarak etkilerinden yararlanılmasıyla medeniyetin gelişmesinin aracıları olmuşlardır.
Yüce Rabbimiz Allah, Evreni, Kâinatı, Dünyamızı ve üzerinde bulunan canlı cansız, görülebilen, görülemeyen bütün varlıkları madde ve enerji olmak üzere iki kökenden yaratmıştır. Evrendeki bütün hayatın akışı ile olaylar da bu iki kökenin birbiri ile etkileşmeleri, dönüşümleri ile ve bu dönüşümler de Allah'ın koyduğu hüküm, kanun, ilke, kural, ölçü ve tek cümle Sünnetullah ile yürümektedir. Her bir değişim, her bir olay, her bir etki, bir sonraki olayın nedeni olmaktadır. Dolayısıyla ilkel dönemlerden başlayarak yüzyıllardır anlatılan uydurma rivayetlere bağlı olarak halk arasında insanların inandığı gibi Allah'ın hükümlerine ortak olacak melek adı verilen ontolojik / varlıksal ve metafizik / fizik ötesi / doğa üstü zaman zaman da üç boyutlu fiziksel ve nesnel olarak görünebilen, uydurma rivayetlerde anlatılan insan gibi konuşan, ibadet eden, namaz kılan varlıklar yoktur.
Doğada bulunan bütün kanunları ve o kanunların gerektirdiği değişimleri yerine getiren güçler ( sıcaklık, ısınma, yanma, genleşme, basınç, rüzgar, yağmur, fırtına, boran, kaldırma kuvveti, mıknatıslanma, manyetik alan etkileşimleri, elektrik akımı enerjisi ve dönüşümleri..... ) hepsi de Allah'ın oluşturduğu yönetim güçleridir, melekleridir. Bugünkü teknolojinin geldiği noktada, akıllı telefonlarla sesli ve görüntülü iletişimi sağlayan ve uzay boşluğunda bulunan atom altı parçacıklarının ve karşıt maddelerin oluşturduğu ve ulaştırdığı elektro manyetik radyoaktif dalgalar da, insan beynine fıtri olarak yerleştirilmiş olan bellek hücreleri de Allah'ın oluşturduğu haberleşme ve iletişim kolaylığını sağlayan melekleridir. Bu konuda sitemizde " Kur'anda Melek Kavramı " başlıklı yazımızda Kur'an ayetleri ile birlikte çok daha kapsamlı ve ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz. Allah'ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !...