TÜM SORULAR

Soru

Göksel Ç.   30-05-2025   33

Merhaba Hocam Tekirdağ Çorlu dan selamlar... Son zamanlarda özellikle sosyal medyada bazı akımlar çıktı. Bunlar Sümer Tabletleri Tevrat ve Kuran'dan sözümona delillerle yeni bir inanç biçimi üzerinde duruyorlar.. Rab Allah Rahmân Kadiri mutlak ayrı ayrı varlıklardır. Rab ve Allah kesinlikle kadir Mutlak değildir. İnsanı Allah değil Anunnakiler yarattı.. Bir Galaktik Federasyon var kâinatı bunlar yönetiyor.. İşte Kuran'da zaten buna mele i ala diyor. Sad suresinde bunun delilleri var İnsan yaratılırken bu melekler tartıştı. Şeytan ile Rab husumet etti.. Vs vs şeklinde bence post-modern Mekke müşrikliği paganlık ve şirk olan tezleri var Niye kuran hem O diyor hem biz diyor hdm ben diyor vs.. Madem kuran böyle ayrı ayrı varlıklarla dolu o zaman Muhammed AS kimin elçisi hangi birinden vahy alıyor değil mi.. Bu konular ile ilgili yanıt verir misiniz? Sağolunuz

Yanıtlar

Zeki Çelik.      13-06-2025  

Değerli  Kardeşim !  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti  üzerinize  olsun ! 

Çok  değişik  kavramları,  sosyal  medyada  da  Kur'anı  ve  İslamı  karalama  kampanyaları  içerisinde  olan,  birçok  ayrıntıyı  da  içeren  bir  sorular  zinciri  oluşturmuşsunuz. Kısa  ve  öz  olarak  bunlara  değinmeye  çalışalım. Sorularınızda  değindiğiniz  “  Sümer  tabletleri,  Tevrat,  Rab,  Rahman,  Allah,  Anunnakiler,  Galaktik  federasyon  gibi  ayrıntılar  mitolojik  olarak  insanların  hayal  gücüyle  uydurdukları  hikâyeler  olduğundan  tamamen  Allah  katında  tek  bir  din  olan  İslamla  yakından  uzaktan  ilgisi  yoktur.  Yahudi  hahamları  tarafından  Tekvin,  Tora,  Tannan  kaynaklarında,  Hristiyanların  Apokrif  İncillerinde  insanların  hayal  gücüne  dayanan  ve  gerçek  olmayan  uydurma  senaryolardır.  Sümerlerin  orta  Asya’dan  göç  edip  Mezopotamya’ya  yerleşmelerinden  önce  de  Orta  doğuda  peygamberler  yaşamış  ve  Allah’ın  gerçek  dini  İslam  öğretileri  ortaya  çıkmaya  başlamıştır.  Ama  her  öğreti  zamanla  insanlar  tarafından  saptırılmıştır. Ancak  Orta  Asya'dan  göç  ederek  Mezopotamya'ya   yerleşen  Sümerler,  aslında  o  bölgede  yaşamakta  olan  insanların  kalıntı  da  olsa  inançlarından  ve  kültürlerinden  etkilenmiş  olabilirler. Yazılı  anlatım  şeklini  de  ilk  defa  bulmuş  olduklarından  tabletleri  de  günümüze  sanki  tarihin  ilk  dinleri  gibi  de  yansıtılmaktadır. Oysa  Kur'anın  İslam'ı,  kesin  olmadığı  için  Yahudi  kaynakları  da  dahil  hiç  bir  tarihi  kayda,  belgeye,  tablete,  kitabeye  dayanmamaktadır.

Sözünü  ettiğiniz  “  Melei  Ala “  ifadeleri  delillerinin  de  Amerikan  film  sektörünün  uydurma  Galaktik  Federasyonlarla  bir  ilgisi  yoktur.  Sad  Suresinin  6 -  8.  ayetlerinde  “  Ve  içlerinden  ileri  gelenler  yürüdüler. “  İlahlarınız  üzerinde  direnin  ve  sözünüzden,  kararınızdan  dönmeyin.  Bu  gerçekten,  sizden  beklenen  bir  şeydir.  Biz  bunu  son /  başka  bir  dinde  işitmedik,  bu  ancak  bir  uydurmadır.  Öğüt /  Kitap  aramızdan  o’nun  üzerine  mi  indirildi ? “  Aksine  onlar  Benim  öğüdümden /  Kur’andan  yetersiz  bilgi  içindedirler,  aksine  onlar  henüz  azabımı  tatmadılar.   “  ifadeleriyle  Mekke  müşriklerinin,  Peygamberimizi  küçümseyen  ve  getirdiği  Tevhit /  Allah’ı  birleme,  başka  tanrıları  ortadan  kaldırma  ve  inanmama  emrine  karşı  rahatsız  olan  oranın  zengin  ve  ileri  gelen  söz  sahibi  yöneticilerinin  tavırları  aktarılmaktadır. Ayetlerin  orijinal  lafzı  içerisinde  “  meleü  minhüm….vasbirû  alâ “ şeklinde “  melei  alâ “  kavramı  da  yer  alır.

Mele  :  İleri  gelenler  demektir. (  Toplumun  deneyimli,  erdemli,  bilgi  ve  söz  sahibi,  boş  adam  olmayan  yönlendirebilen  kişileri ) Bu  sözcük  Musa  ve  birçok  peygamber  kıssaları  da  dahil  bu  anlamıyla  Kur’anda  28  kez  yer  almıştır.  Ve  bu  ayet  grubunda  Peygamberin  karşısında  Tevhit  öğretisine  direnen,  tapmakta  oldukları  putlarından,  yardımcı  ilahlarından  vazgeçmek   istemeyen,  reddettikleri  için  Kur’an  bilgisinden  haberleri  olmayan    Mekke  Müşriklerinin  ileri  gelenleri,  zavallı  melelerin  içinde  bulundukları  olumsuz  durum  kastedilmektedir.

Kur’anda  en  etkili  anlatım  ve  mesaj  verme  tekniklerinden  birisi  de  temsili  tiyatro  sahnesindeymiş  gibi  bazen  Ademin,  Meleklerin, Şeytan’ın,  bazen  cehennem  ve  cennetteki  insanların  konuşturulmaları  şeklindedir.  Aslında  bu  konuşturma  sahnelerinin  hiç  birisi  de  gerçek  değildir.  Çünkü  aslında  Allah'la  birebir  konuşabilecek,  O'na  isyan  edebilecek,  hayır  diyebilecek  ortada  yaratılmış  olan  ontolojik  olarak  şeytan  da,  melek  de,  iblis  de,  cinn  de,  kıyamet  kopup  hesap  ve  mahşer  günü  kurulmadığından  cehenneme  veya  cennete  henüz  gitmiş  olan  insan  da  yoktur. Dolayısıyla  sözü  edilen  ayetlerde  insanın  yaratılması  ile  ilgili  değil  de  aslında  ünsiyet  kazanmış  insan  topluluklarının,  hayvanlar  gibi  vahşi  bir  hayat  içerisinde  bilgisiz  yaşamaları  yerine  terfi  ettirilerek  yeryüzüne  halife  yapılmaları  ile  ilgili  olarak  gerçekte  tartışan  melek  de,  husumet  eden  Rabb  da  yoktur.  Ayrıntılarını  “  Adem  Ve  İnsanın  Yaratılışı “  makalemizde  anlattık.

Kur’anda  Allah’ın  varlığı  ve  hükümleri  ile  ilgili  Biz,  Ben,  O,  gibi  ifadeler   şahıs  zamiri  sanatının  bir  parçası  olarak  Kur’anda  değişik  ayetlerde  birçok  kez  Allah’ın  zatı  için  edebi  sanatların  en  güzel  yöntemi  olarak  kullanılır. Örneğin  Kevser  Suresinin  birinci  ayetinde  “  inne “  ifadesiyle  başlayarak  “  Şüphesiz  Biz  sana  bol  nimet  verdik “  ifadesiyle  Allah’ın  azamet /  ululuk  ve  büyüklüğü  kastedilmektedir. Bizler  dahi  günlük  hayatımızda  modern  bir  ifade  olarak  karşımızdaki  büyüğümüze,  ilk  gördüğümüz  insana  “  Siz “  diye  hitap  ederiz.  Bu  da  o  kişilere  duyulan  saygının  sonucudur.  Oysa  bazı  sapkın  zihniyet  sahipleri  Kur’andaki  “  Biz  “  ifadesini,  Allah’ın  yanında,  velilere,  dostlara  da  yakıştırmaktadır.  İşlerini  onlarla  birlikte  yaptığını  ima  etmektedirler. Oysa  aynı  surenin  ikinci  ayetinde  de “  Öyleyse  Rabbin  için  salat  et “  ifadesiyle  de  iltifat  sanatının  en  güzel  örneği  ile  üçüncü  tekil  şahıs  zamirine  dönüştürülerek  “  Rabbin  için “  denilmiştir. Yukarıda  örneklediğimiz  Sad  Suresinin  ayetlerinde  de  “  Ben “  zamiri  kullanılmıştır. Böylece  Kevser  Suresinin  ikinci  ayetinde  de,  diğer  ayetlerde  de  hüküm  zenginliği  sağlanmaktadır. Dolayısıyla  Kur’anda  O,  Ben,  Biz,  Rabb  gibi  zamirlerin  Allah  için  kullanılması  edebi  sanatlar  ve  ifade  zenginliklerinin,  etkinliklerinin  sağlanması  içindir.  Ayrı  ayrı  Allah  yoktur  ve  Muhammed ( a.s. )  da  tek  bir  Allah’ın  elçisidir. Aksini  düşünmek  ise  şirk  olur.  Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğruları  sizinle  olsun !...

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET