TÜM SORULAR

Soru

Şehmuz D.   30-09-2025   12

İyi günler Hocam ! Biz kendimize Müslümanız elhamdülillah diyoruz, yabancılar bize Müslim diyor, son zamanlarda da sosyal medyada Kur'anda çelişkiler olduğunu iddia edenler çoğaldı. Kur'anda Müslüman diye bir kelimenin olmadığını söylüyorlar. Bu nasıl bir iştir. Bizi aydınlatır mısınız. Selamun aleyküm.

Yanıtlar

Zeki Çelik.      30-09-2025  

Değerli  Kardeşim !  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti  üzerinize  olsun ! 

Sosyal  medya  alanında  Kur’anın  gerçek  vahyini,  anlatım  teknikleri  ve  Arap  dili  kurallarını  bilmeyen,  ayetleri  tedebbür  ve  tertili  ile  anlamak  üzere  Kur’an  ve  paragraf  bütünlüğünde  okuyup  gerçeği  bilmediği  belli  olan  birçok  art  niyetli  tarafından  ulu  orta  çelişkiler  bahanesiyle  yapılan  eleştiri  ve  aşağılamaları  görüyoruz. Siz  de  bu  haksız  ve  bilinçsiz  aşağılamalardan  birine  değinmişsiniz.

Son  peygamber  olan  Muhammed ( a.s. )  ile  indirilen  son  Kitap  olan  Kur’anımızda  Allah’a  has  kılınmış  Hakk  Dinin  adının  Ali  İmran  Sûresinin  19. ayetinde  “  Şüphesiz  Allah  katında  din  İslam’dır. “  ifadesiyle  İslam  olduğu  belirtilmekle  beraber  85. ayetinde  de “ Kim  İslam’dan  başka  bir  din  ararsa,  bilsin  ki,  o  din  ondan  kabul  edilmeyecek  ve  o  âhirette  hüsrana  uğrayanlardan  olacaktır. “  denilmektedir. Dolayısıyla  ilk  Peygamber  Adem  ( a.s. )  dan  itibaren,  son  Peygamber  olan  Muhammed ( a.s. ) a  kadar  gelmiş,  geçmiş  bütün  peygamberlerin  hepsinin  getirdiği  dinin  adı  da   İslam’dır.  Bu  dine  yönelmiş  bütün  önceki  peygamberler  ve  onların  ümmetleri  de  Müslümandır. Ancak  günümüze  gelinceye  kadar  yaşanan  Semavi  dinlere  İbrani,  Musevi,  İsevi,  Nasrani,  Yahudi,  Hristiyan  gibi  isimleri  insanlar  o  inançtakilere  kendileri  koymuştur.  Tarih  boyunca  ismi  ne  olursa   olsun  Allah'ın  varlığına,  birliğine  ve  kitaplarına,  peygamberlerine,  meleklerine  ve  ahiret  gününe  de  inanmış  olanların  hepsi  de  Müslümandır.  

İslam  sözcüğü   “ silm “  kökünden  türemiş  if’al  kalıbında  mastar  bir  sözcük  olup  isim  ve  mastar  olarak  kullanılır. Bu  sözcük,  sağlamlaştırma  / dertten,  tasadan,  korkudan,  mutsuzluktan,  savaştan,  zulümden,  acıdan,  sızıdan,  maddi  ve  manevi  her  türlü  olumsuzluklardan  uzaklaştırma  demektir.  Bundan  dolayı  İslam  dini,  insanları  sağlamlaştıran,  huzura  selâmete  kavuşturan  dindir.  Sağduyunun,  akli  selimin,  mükemmelliğin  hakimiyetidir. Bu  bağlamda  bu  dine  yönelmiş  olan  gerçek  Müslüman  da,  her  şeyi  sağlamlaştıran,  mükemmelleştiren,  olumsuzlukları  olumluya  çeviren,  zulmü  ortadan  kaldıran,  dinamik,  çalışkan,  üreten  ve  canlı  olan  kişidir. Bu  kavramları  içeren  Müslüman  sözcüğü  gerçekte  bu  şekliyle  Kur’anda  yer  almaz  ama  Arapçada  aynı  silm  kökünden  türemiş  olan “  Müslim,  Müslimine,  Müsliminun “  şekillerinde  yer  alır.

Dini  inancımız  içerisine  peygamber,  namaz,  oruç,  abdest  gibi  birçok  sözcük  bize  Farsçadan  geçmiş  olduğu  gibi,  Müslüman  sözcüğü  de  bizim  dilimize  Farsçadan  geçmiştir. Bu  sözcüğün  “  silm “  kökünden  türemiş  olan  ismi  faili  Arapçada  Müslim  sözcüğüdür.  O  da  İslamlaşan  demektir. Hacc  Sûresinin  77 – 78.  ayetlerinde “ Ey  iman  etmiş  kimseler !  Zafer  kazanmanız,  durumunuzu  korumanız  için  Allah’ı  birleyin,  vescüdû  /  secde  edip  /  boyun  eğip  teslimiyet  gösterin.  Rabbinize  kulluk  edin.  İyilik  yapın  ve  Allah  uğrunda  gerektiği  gibi  gayret  gösterin.  O  sizi  seçti  ve  dinde  atanız  İbrahim’in  dininde /  yaşam  tarzında  sizin  için  bir  zorluk  oluşturmadı.  O,  daha  önce  ve  işte  Kur’anda  Elçi’nin /  Kur’anın  size  şahit  olması,  sizin  de  insanlara  şahit  olmanız  için  sizi  müslimine  /  Müslümanlar  olarak  isimledi……”  ifadelerinde  gördüğümüz  gibi  Arapçada  Müslim  sözcüğünün  çoğulu  da  “  Müslimûn “  dur. Ve  inananlara  bu  ismi  bizzat  Rabbimiz  koymuştur.

Zümer  Sûresinin  11 – 12. ayetlerinde  “  De  ki :  Ben  kesinlikle  dini  yalnızca  Kendisine  özgü  kılarak  Allah’a  kulluk  etmekle  emrolundum.  Ve  bana  evvelel  müslimîn / Müslümanların  ilki  olmam  için  emir  verildi. “  ifadelerinde  belirtildiği  gibi,  Kur’anın  nuru  ile  aydınlatılan,  fazileti  ile  taçlandırılan,  vahyin  öğretileri  ile  eğitilmiş  ve  yoğrulmuş  olan,  sadece  Allah'ın  Hakk  Dini  İslam'a  özgü  yaşayan  Peygamberimiz  de  Kur’anın  ilk  Müslümanıdır.  Birçok  ayette  sözü  edildiği  gibi  Bakara  Sûresinin  111 -  112.  ayetlerinde  de “ Bir  de  insanları  Yahudileştirmek,  Hristiyanlaştırmak  isteyenler,  “  Yahudi  ve  Hristiyanlardan  başka  asla   cennete  giremeyecek “  dediler.  Bu  onların  kendi  kuruntularıdır.  De  ki  :  “  Eğer  doğru  kimseler  iseniz,  delilinizi  getirin.  Hayır  aksine  kim  esleme /  Müslüman  / iyileştiren,  güzelleştiren  biri  olarak  kendisini  Allah  için  İslamlaştırırsa,  işte  onun,  Rabbi  katında  ödülü  vardır.  Onlara  hiçbir  korku  da  yoktur  ve  onlar  üzülmezler  de.”  İfadelerinde  gördüğümüz  gibi  Müslüman  olmak,  Cennete  girebilmenin  şartlarından  biri  olarak  gösterilmektedir.

Ancak  geçen  yüzyıllarca  zaman  içerisinde  Kur’anın  dışında  Sünnetinden  vazgeçemeyiz  deyip  çoğunlukla  Kur'anı  anlamak  için  hiç  okutulmayan,  geri  planda  bırakılan,  içinde  nelerin  olduğunu  çoğunlukla  bilmeyen,  uydurma  hadis  ve  rivayetlerle  donatılarak,  Mezhep,  Tarikat,  Cemaat  denilip  paramparça  edilip  gruplara  ayrılarak  yapısı  bozulan  ve  saptırılan  Kur'anın  İslam'ı  ve  Peygamberimizin  Müslümanlığı  acaba  mütedeyyin  insanlarımıza  hangi  ölçülerde  yansıyabilmiştir ? !...Çünkü  Kur'anın  dışında  birtakım  Evliya,  Mürşit  denilen  kişilerce  oluşturulan  Tarikat  ve  Cemaatlerde  Müslüman  sözcüğü  de  pek  özellikle  kullanılmamakta  ihvan,  kardeş,  ensar,  ölümlüler,  zuhurat  kardeşliği  gibi  sembolik  sözcükler  kullanılmaktadır.

Halbuki  bu  nedenlerle  bugün  ülkemizde  yaşanılan,  tanık  olunan  Dine  baktığımız  zaman ;  Kur’anın  tanımlamalarına  göre  Kur'anı  anlamak  üzere  okuyup  ayetleriyle  bilgilenen,  sorgulayan,  araştıran,  düşünen,  tahkiki  iman  sahibi  olmuş  az  da  olsa,  belki  de  ancak  yüzde  bir  oranında   gerçek  Müslüman  var,  çoğunlukla  anlamak  üzere  okumadığı  için  Kur'andan  hiç  bilgisi  olmayan,  sorgulamayan,  aklını  kullanmayan,  kulaktan  dolma  başkalarının  naklettiği  bilgilerle  taklidi  imanla  yaşayan  Müslüman  var,  gerektiği   zamanda  ve  zeminde  bir  öyle  bir  böyle  olan  münafık (  iki  yüzlü )  gösteriş  içerisinde  yaşayan  riyakâr  Müslüman  var,  Allah’ın  ayetlerini  görmemezlikten  gelen  veya  inkâr  eden,  ortak  koşarak  şirk  batağının  içine  gömülmüş,  Mezhep,  Tarikat,  Cemaat   bölünmeleriyle  Dinde  ayrılığa  düşmüş  olduğunun  bile  farkında  olmayan  büyük  çoğunlukta  kâfir  Müslüman  var.  Bu  nedenle  Yüce  Kitabımız  Kur’anda  öğüt  verilerek  eğitilecek  olan  insanlara  hiç  bir  ayette  “  Ey  Müslümanlar ! “  diye  değil  de, “  Ey  insanlar !,  Ey  iman  edenler !   Ey  kâfirler !  Ey  Ademoğulları "  şeklinde  hitap  edilmektedir.  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti  Kur’anın  doğrularıyla  gerçek  Müslüman  olmayı  başarabilenlerin  üzerine  olsun !...

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET