Hocam hayırlı günler benim sorum cennet ve cehennem var cehenneme gidenler hep orda mı kalacaklar yoksa belli bir süre cezalarını çekip cennete girebileceklermi şimdiden sagolun hocam
Zeki Çelik.
24-07-2019
Değerli kardeşim ! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun !
Bütün Müslümanların bildiği ve inandığı, Enbiya Suresinin 35. ayetinde de “ Her kimliği olan varlık ölümü tadıcıdır “ denildiği gibi dünya hayatı ölümlüdür ve sonludur. İnsanın yaşamının sonunda ölümle beraber maddi yapıdaki bedeni kabre girecek, çürüyerek toprağa karışacak, fakat fıtri yapısındaki ruhu ( canı ) ( özbenliği ) ise kıyamete kadar bilinçsiz bir şekilde kapalı bir bilgisayar disketi gibi kabzedilecek, ahiret hayatı için ise tekrar bilinçlendirilerek mahşerde Allah’ın huzurunda toplanacak ve dünya yaşamında kendisine verilen nimetlerin nasıl kullanıldığının hesabı sorulacaktır. Yüce Allah, bize göre sınırsız ve çok çeşitli nimetlerle donattığı yeryüzünde, bu nimetlerden yararlansın ve belli bir süre yaşasın, Yaratan Rabbini ve O'nun tevhit dinini tanısın diye insanoğlunu da yaratmıştır. Ancak diğer varlıklardan farklı olarak, insana yaşama ve yeryüzündeki verdiği nimetlerden yararlanma becerilerinden başka, en önemlisi akıl, irade ve bunlara bağlı olarak da düşünme ile seçme özgürlüğünü de bahşetmiştir. Dünya üzerinde yaratılmış olan diğer varlıklarda olmayan bu nimetten dolayı da insanoğlu, Allah tarafından yeryüzünde başıboş bırakılmamıştır. Elçi olarak görevlendirdiği Peygamberler ve onların aracılığı ile indirdiği kitaplarla doğru yolu göstererek insanı eğitmeye çalışmaktadır. Mülk Suresinin 1 – 2. ayetlerinde “ O, hanginizin amelce daha iyi ( güzel ) olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı oluşturdu. ” İfadeleriyle belirtildiği gibi elbette ki bu eğitimin sonunda, dünya yaşamının bir denetlemesi ve sorgulaması olacaktır. Bu sorgulama bir çok ayette değişik ayrıntıları ile dile getirilip nasıl olacağı canlandırılan, Evreni ve bütün yaşamı sonlandıran kıyamet ile Ahiret hayatı da başlayacaktır. Ve ardından da Mahşer gününün toplanmaları, ölmüş olan bütün insanların tekrar diriltilerek ( haşr edilerek ) Allah’ın huzurunda bir araya getirilip hesaplarının görüleceği Din günü yaşanacaktır. Artık orada adalet terazisi kurulmuş olarak hesaplar görülecektir. O gün ağızlar konuşmayacak, eller ayaklar, melekler, tüm peygamberler kendi ümmetleri için tanıklık edecek, terazisi ağır basan kendisini kurtaracak, hemen orada ebedi kalmak üzere Cennete sevkedilecek, hafif çekenler ise kendilerine yazık etmiş olacak ve sürekli kalmak üzere Cehennemin yoluna koyulacaklardır. Allah da hesabı çok çabuk görecektir. Bunun ardından da kimileri için Cehennem veya kimileri için de Cennetteki ebedi ahiret denilen hayatlar başlayacaktır. Dolayısıyla siz de her insanın sürekli olarak ve zaman zaman kendi sonunun, bu cennet veya cehennem hayatının nasıl olacağı tedirginliğinin ve kaygılarının yaşandığı önemli bir konuya dikkat çekmiş bulunmaktasınız. Biz de aslında çok kapsamlı olan bu konuya kısa ve mümkün olduğu kadar öz olarak Kur’an ayetleriyle ışık tutmaya çalışalım.
Cennet, Allah’a inanmış, bütün benliğiyle O’na yönelmiş, peygamberlerine, kitaplarına ve ahiret gününe iman etmiş, insanlık adına paylaşma, dayanışma, yardımlaşma ile salatı yerine getirmiş, salihatı işleyerek doğruyu hedef kılmış, hayatı boyunca emir ve yasaklarına uymuş, Allah yolunda malı ve canı ile mücadele etmiş, her türlü fenalıklardan sakınma sorumluluğunu şiar edinmiş takva sahibi kullarına Allah’ın vaat ettiği ahiret hayatındaki ödülüdür. Cehennem ise dünya hayatında aklını kullanmayan, vicdanı dumura uğramış, zulmü ve zalimliği kendine yol edinmiş, inatçı, Allah’a ortak koşan müşrik ve ayetlerini yalanlayarak inkar eden kafirlerin cezalarını çekecekleri ebedi yurtlarıdır.
Rabbimizin ebedi olarak yaşamak üzere kimlerin Cennete girebilecekleri veya cehennem azabını hak edecekleri, Kur’an ayetleri ile bildirdiği ifadeleri gayet açık ve net olmasına rağmen, 800 lü yıllarda dar olanaklarla ve yetersiz bilgilerle çeviri ve tefsir yapan müfessirlerce, Kur’ana aykırı ve yanlış bir anlayış ile Cennet ve Cehennem konusunda uydurulan pek çok gerçek dışı rivayet ortaya atılmıştır. Bu çerçevede bazı rivayetlerde “ Günahları miktarı kadar Cehennem azabı görenler, daha sonra günahlarından arınmış olarak Cennete girerler “ denilmiş, Allah'ın bağışlayıcılığı, rahmeti ve Tevvablığı tamamen göz ardı edilmiş, bazı rivayetlerde de imanlı imansız herkesin, hatta peygamberlerin bile önce Cehenneme uğrayacağı ve daha sonra Cennete gidecekleri söylenmiştir. Birbiriyle çelişen bu rivayetler ve aynı türde uydurulan bu görüşler, Meryem Suresinin 71. ayetinde “ Ve Rabbinin üzerine almış olduğu kesinleşmiş bir hüküm olarak, içinizden cehennemim dış kenarına ( toplanma yerine ) uğramayacak hiç kimse yoktur. “ denilen ifadeler bu iddialara malzeme yapılmış, pek çok çeviri mealinde ayetin orijinalindeki " Cehennemin dış kenarı " ( toplanma yeri ) şeklindeki ifade, aslından farklı olarak doğrudan “ Cehennem “ şeklinde yer almıştır. Halbuki yine bu ayetle ve bundan önceki 66. ve 72. ayetler grubunda da haşr esnasında Peygamberler de dahil olmak üzere tüm insanların, şeytanlarla ( kendi benliklerinde yer alan olumsuz düşünce ve duyguları olan iblisleriyle ) birlikte Cehennemin dış kenarındaki bulunan Mahşer alanında toplanacakları ve herkesin tanıkları ile birlikte hesap vermek üzere sorgulanacakları belirtilmektedir. Sözü edilen alan Cehennemin içi değildir. Buradaki toplanma, Cehennemin hemen dışındaki mahşer yerinde olup, hesap vermek içindir. Ayette de belirtildiği gibi Haşr, Allah’ın kesin olarak aldığı asla değişmez bir kararıdır. Burası girilecek bir yer değildir. Görülecek hesap sonrasında, Cehenneme veya Cennete sevkin yapılacağı yerdir. Bu ayetlerde haşrdaki ( toplanma anındaki ) ürpertici tablolar müminleri asla korkutmamalıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz Allah, Enbiya Suresinin 101 – 102. ayetlerinde “ Şüphesiz tarafımızdan kendilerine “ en güzel “ hazırlanan kimseler ; İşte onlar Cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar Cehennemin uğultusunu duymazlar. Onlar nefislerinin istediği şeyler içinde sürekli kalıcıdırlar. “ ifadeleriyle müminlerin mahşer alanında güvende olacaklarını ve çok çabuk da ebedi olarak kalmak üzere Cennete sevk edileceklerini bildirmektedir.
Bazı uydurma rivayetlerde de “ Herkes mutlaka cehenneme girecek “ iddiaları bulunmakta, buna göre bütün insanların önce dünyada işlemiş oldukları günahlarından dolayı, Cehenneme atılacaklarını ve orada belli bir zaman azap çektikten sonra, günahlarından arınmış olarak Cennete gideceklerini söylemektedirler. Kur’an ayetlerine aykırı ve Yahudi inancının bir sonucu olan bu iddia asılsız olan pek çok uydurma rivayetle de desteklenerek toplumda yaygınlaştırılmıştır. Yahudi eski ahit kaynaklarından çalıntı yapmaya alışmış olan bu zihniyetteki insanlar, rivayetlerle dinin içine bu inancı yerleştirmekte de başarılı olmuşlardır. Halbuki itikatta zan ile hüküm vermenin yeri yoktur. Kur’andan onay almayan hiç bir inanç da din olamaz. Çünkü bir çok ayetle beraber örneğin Nahl Suresinin 27. ayetinde “ Sonra kıyamet günü Allah onları rezil rüsva edecek ve “ Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede ? “ diyecektir. Kendilerine bilgi verilmiş olan kimseler “ Şüphesiz ki bugün rezillik rüsvalık ve kötülük kafirler, ( Allah’ın ilahlığını ve Rabliğinin bilerek reddedenler ) üzerinedir “ diyecekler. “ ifadeleriyle Cehenneme kimlerin ve niçin gireceği Kur’an ayetleri ile çok net ve ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bu kişiler ise pek çok ayrıntılarla açıklanmış olan kafirler ve Allah’a ortak koşan müşriklerdir.
Tabii ki bunların ardından “ Günahkar Müslümanların durumu hesap gününde ne olacak ? “ sorusu karşılığında da bir takım kişilerin iddia ettikleri gibi önce Cehenneme girip, günahları kadar azap çektikten sonra arınıp, ondan sonra Cennete girecekler rivayetleri de devreye girmektedir. Eğer öyle olacaksa Kur’anda pek çok ayette, Allah’ın tevbe edin emrinin bir anlamı kalmaz. Yüce Rabbimiz Allah, tevbe kapılarını ardına kadar açmış, tevbeleri çokça kabul eden Tevvab olduğunu bir çok ayetle dile getirmiş, her fırsatta tevbe etmemizi, cahillikle işlediğimiz günahlarımızı bağışlayacağını bildirmiştir. Ankebut Suresinin 7. ayetinde de “ Ve inanan ve düzeltmeye yönelik işler yapan ( salihatı işleyen ) kimseler, onların kötülüklerini elbette örteceğiz ve kesinlikle onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz. “ ifadeleriyle bundan dolayı da şirke bulaşmamış Müslümanların günahlarını affedeceği ve onları Cehenneme koymadan Cennetine koyacağı belirtilmektedir.
Kur’an ayetleriyle, bu dünya hayatının geçici ve bir eğlenceden ibaret olduğu, Ahiret hayatının ise ebedi ve daha hayırlı olduğu defalarca tekrar edilmiş ve Ahiret yurdu ( Dar ı Beka ) kalıcı yurt olarak nitelendirilmiştir. Bundan dolayı da Ahiret hayatında müminlerin mükafatlandırılacağı Cennet ile, isyan edenlerin, kafirlerin, müşriklerin cezalandırılacağı Cehennem birer ebedilik yurdudur. Kur’anın bir çok ayetinde olduğu gibi Hud Suresinin 108. ayetinde de “ Ve şu mutlu olanlara gelince, onlar da gökler ve yer durdukça, ardı arkası kesilmeyen bir ikram olarak cennetin içinde sürekli olmak üzere kalacaklardır. “ ifadeleriyle belirtildiği gibi müminlerin Cennette, Bakara Suresinin 38. ayetinde de “ Ve küfretmiş ( Allah’ın ilahlığını ve Rabliğini bilerek reddetmiş ) ve ayetlerimizi yalanlamış kimseler, işte onlar ateşin ashabıdır. Onlar orada temelli kalıcıdırlar. “ ifadeleriyle belirtildiği gibi kafirlerin ise Cehennemde ebedi kalacakları bildirilerek açıkça ortaya konmaktadır. Cehenneme girenlerin oradan çıkacaklarına dair, Kur’anda en ufak bir işaret dahi yoktur.
Bazı müfessirler de Cehennem ebedi ama azap sürekli midir ? Sorgulamasına takılmakta, tarih boyunca bu konuyu tartışmaktadırlar. Çeşitli gerekçelerle de azabın ebedi olmadığını savunmaktadırlar. Buna benzer şekilde Yahudiler de, Musa Peygamberin Allah’la sözleşip aralarından ayrıldığı 40 günde işledikleri günahlardan ve altına tapmaktan dolayı, “ 40 gün yanacağız “ başka günlerde bizi ateş tutmaz demişlerdir. Ve buna istinaden de ne kadar suç işlenirse, Cehennemde de ancak o kadar süre kalınır inancı oluşmuştur. Bu mantık ise Yüce Rabbimiz tarafından Kur’anda Ali İmran Suresinin 24. ayetinde “ Bu onların “ ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır “ demeleri nedeniyledir. Onların uydurmuş oldukları şeyler de dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. “ ifadelerinde görüldüğü gibi “ Uydurulmuş bir yalan “ olarak nitelendirilmiştir.
Bu dünyada da, Ahiret hayatında da kurtuluş, Yüce Kitabımız Kur’ana gerçek manada yönelmek, herkesin kapasitesi ölçüsünde samimi olarak az veya çok onu anlayabildiği dilde okuyarak anlamak, hayatının rehberi yaparak hükümlerine harfiyen uymak ve aklı egemen kılmakla ancak mümkün olabilecektir. Peygamberler de dahil hatasız, günahsız elbette ki kul olmaz. Ancak bu hataların ve günahların farkına varıp da tevbe edip Allah’ın rahmetine sığınmak ve o yanlışlardan vazgeçmek te Allah’ın rahmeti ve bağışlayıcılığı ile, insanların hesap günündeki tartı terazisini artıya dönüştürebilir. Bu inançla yapacağı tevbenin ardından da dünyasını Kur’an ve Allah’ın ayetleriyle güzelleştirenlerin benim sonum Cennet mi ? yoksa Cehennem mi ? olacak, oralarda ebedi mi ? kalacağım, yoksa bir süre Cehennemi mi ? göreceğim diye endişe etmesine hiç gerek kalmayacaktır. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, Kur’anın doğruları ve Cennetle ödüllendirilmiş bir hayat sizlerle olsun !.. Allah doğrusunu en iyi bilendir ! Rahmeti ve bağışlayıcılığı sınırsız olandır !
Hakan K.
24-07-2019
Hocam çok sagolun allah sizden razı olsun