İslam Şeriatındaki anlaşmazlıklarda hukuk önünde bir kadın değil de neden iki kadının şahitliği istenmiştir. Bu kadının aşağılanması olup erkeklerle eşit olması gereken hakkına bir tecavüz değilmidir. Neden böyle olduğunu açıklarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Zulüm görüp haksızlığa uğrayanların yanında olmak, adaleti, hakkı, hukuku, güzelliği, bütün insanlar arasında, kadın, erkek ayırmadan barışı, huzuru ve mutluluğu sağlamak üzere öğüt olması için indirilmiş olan, dinimizin asıl ve tek kaynağı, Yüce kitabımız Kur’anda ve Allah katında en önemli olanın, Hücurat Sûresinin 13. ayetinde " Ey insanlar ! Biz sizi bir erkek, bir dişiden yarattık. Ve bir birinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız takvaca / sakınmaca en ileride olanınızdır. " ifadeleriyle dile getirildiği gibi takva / sakınmak olduğu bildirilir. Ayette de gördüğümüz gibi, Rabbimizin katında kişinin boyu bosu, güzelliği, çirkinliği, gücü, kuvveti, erkek, kadın, zengin fakir olması, hiç bir değer taşımaz. Önemli olan, onun davranışları, insan olduğunun farkında olabilen, Allah’ın koyduğu yasakları bilen ve sakınan, Hakk Dinin hakim kıldığı güzel ahlâka sahip, erdemli bir insan olabilmesidir. Rabbimiz, Tin Sûresinin 5. ve 6. ayetlerinde de “ Biz insanı en mükemmel yarattık, ama hak etmeyeni de ardından aşağıların aşağısına indirdik “ derken yine kadın erkek ayırmadan insanın, sorumluluk bilinciyle insan gibi davranmasını istemiş, hak etmeyen ve insan olamayanın da hayvanlardan beter bir hale getirileceğini belirtmiştir.
Buna rağmen toplumumuza yanlış olarak yerleşmiş olan ve kadınların birçok konuda aşağılandığının düşünüldüğü “ iki kadının şahitliği “ konusundaki inanç da istismar edilmekte sizin de “ İslam Şeriatında diyerek soru olarak dile getirdiğiniz gibi, çok eleştiri alan bir konu olmaktadır. Buna da Bakara Sûresinin 282. ayetinde “ Ey iman etmiş kimseler ! ….. Ve iyi tanık olabilecek kimselerden olmak üzere, bunlardan razı olabileceğiniz erkeklerinizden iki iyi tanık tutun….şayet iki erkek tanık olmazsa, o zaman bir erkekle iki kadın tanık olsun…..” şeklindeki ifadeler de delil olarak gösterilir.
Değerli kardeşim ! Söz konusu “ iki kadının şahitliği “ konusunu İslam Şeriatı ifadesiyle değil de, İslam Dininde olarak ele alırsak, Dinimiz adına çok daha gerçekçi yaklaşımları elde edebiliriz. Şura Sûresinin 13. ayetinde “ Allah, dinden Nuh’a yükümlülük olarak ulaştırdığı şeyi, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya yükümlülük olarak ulaştırdığımız şeyi yaşam yolu yaptı. Dini hayata geçirin, ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin….” İfadelerinde gördüğümüz gibi, çünkü İslam’da Şarî / hüküm koyucu olarak hüküm, kural ve yükümlülükler, Din adına izlenecek yollar, sadece Yüce Rabbimiz Allah tarafından konulabilir. Şeriat ise : Takip edilen yol demek olup, genel anlamında da terim olarak Allah’ın vahyi ile belirlenmiş olan inanç, amel ve ahlâki hükümlerdir, “ Ameli hükümler bütünüdür “ denilse de, ancak inanç ve ahlâk esaslarıyla ilgili ifadelerin yer alması gereken Allah katındaki Din tekdir, ama ! Değişik toplumlar arasında Din adamları, Ulema ve Fakihler tarafından Kur’an ayetlerinin uyarısının hilafına hükümler, kurallar değiştirilebilmekte, Allah’ın yerine hükümler konulabilmektedir. Dolayısıyla Allah katında Din tek olmasına rağmen, Yahudi Şeriatı, Hristiyan Şeriatı, Müslüman Şeriatı tabirleri ile birbirlerinden ayrıştırılabilmektedir.
Kur’anımızın İslam Dininde “ iki kadının şahitliği “ konusuna açıklık getirmeye çalışılmadan önce halbuki şu iyi bilinmelidir ki Bakara Sûresinin 140. ayetinde “ De ki : “ Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı ? Kendi yanındaki, Allah’tan gelen bir şahitliği saklayandan kendisine daha haksızlık eden kim olabilir ? Allah, yaptıklarınıza bilgisiz, duyarsız da değildir. “ Yine Nisa Sûresinin 135. ayetinde “ Ey iman etmiş kimseler ! Kendiniz, ana – babanız ve yakın akrabaınız aleyhine de olsa Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar / gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. “ ifadelerinin yer aldığı ayetlerde görüleceği gibi şahitlik işlevi, İslam dininin hassasiyetle üzerinde durduğu bir konudur. Üstelik de bu ayetlerde kadın erkek ayrımı yapılmadan, insanların, bütün Müslümanların hepsi muhatap alınmıştır.
Şahitlik müessesesinde Neden iki kadın ? sorusuna gelecek olursak : Yüce Rabbimiz Allah, hiç bir konuda nedensiz olarak bir hüküm oluşturmaz. Bu sorunun yanıtını “ İslam’ın kadına bakışında ve ayetlerdeki “ Yazan ve şahitlik eden bir zarar görmesin, eğer onlara zarar verirseniz şüphesiz o size dokunacak bir fısk / günah olur “ ifadelerinde aramak gerekir. Oysa o zamanın koşularında bu konuda da iki kadın olmasının şahitlik için illet olabilecek, zorunlu olabilecek nedenleri bulunmaktadır. Zira burada asıl olan şahitlik alanın zarar görmemesi, yukarıda değindiğimiz ayetlerde de gördüğümüz gibi, gerçek adaletin tecelli etmesi, şahitlik konusunun riske atılmamasıdır.
Aslında gözetilen ise, genellikle o dönemde sosyal hayattan uzakta tutulduğu için, iki kadından biri yanılırsa, şaşırırsa, unutursa, diğeri hatırlasın, kadın ve erkek tanıklar, gerektiğinde tanık oldukları olayı, aralarında müzakere etsinler, olayı iyice hatırlasınlar ve öyle şahitlik yaparak, hakkın, hukukun, adaletin yanlış değil, bilakis doğru tecelli etmesinin sağlanmasıdır. Aksi halde ayetlerde de belirtildiği gibi günah işlemiş olurlar. Bunun yanı sıra kadının o dönemlerde yalnız başına yola çıkması, uzağa gitmesi, şahitlik için gönderilememe, taciz, tecavüz, riskinden dolayı erkekler tarafından korunma zorunluluğu da vardır. Ayrıca erkeklerden farklı olarak kadının özel günleri, ay halleri, hamilelik, lohusalık durumları olabilir. Bu nedenlerden dolayı iki kadından aslında sadece uygun olanından biri, kendi aralarında kararlaştırılarak diğer erkek tanığın yanında tanıklık edecektir. Burada hemen düz mantıkla bir erkeğin yanında iki kadınla beraber üç kişinin tanıklık edeceği şeklinde yanlış bir algı düşünülmemelidir. Oysa ayetlerde aslında kadın aşağılanmamış, bilakis şahitlik müessesesi de kadın da korunmuştur. Zaten artık bugünkü hukuk sistemi içerisinde ve gelişen medeni ve sosyal hayat, güven ortamı, ulaşım kolaylıkları gibi faktörlerle bu konu kökünden çözülmüştür. Sadece iki kadının şahitliği, veya sadece iki erkeğin şahitliği, veya bir erkek bir kadın olmak üzere iki kişinin şahitliği de olabilir. Dolayısıyla bugünkü dünya hukuk sistemlerinde olduğu gibi, bizim de ülkemizdeki şahitlik müessesesinde hangi ikili oluşumu olursa olsun tek bir kadının şahitliği yeterli olmaktadır. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun.