TÜM SORULAR

Soru

Cemre U.   03-04-2024   18

İslam Şeriatındaki anlaşmazlıklarda hukuk önünde bir kadın değil de neden iki kadının şahitliği istenmiştir. Bu kadının aşağılanması olup erkeklerle eşit olması gereken hakkına bir tecavüz değilmidir. Neden böyle olduğunu açıklarsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

Yanıtlar

Zeki Çelik.      07-04-2024  

Değerli  Kardeşim !  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti  üzerinize  olsun !  

Zulüm  görüp  haksızlığa  uğrayanların  yanında  olmak,  adaleti,  hakkı,  hukuku,  güzelliği,  bütün  insanlar  arasında,  kadın,  erkek  ayırmadan  barışı,  huzuru  ve  mutluluğu  sağlamak  üzere  öğüt  olması  için  indirilmiş  olan,  dinimizin  asıl  ve  tek  kaynağı, Yüce  kitabımız  Kur’anda  ve  Allah  katında  en  önemli  olanın,  Hücurat  Sûresinin  13. ayetinde  " Ey  insanlar !  Biz  sizi  bir  erkek,  bir  dişiden  yarattık. Ve  bir  birinizle  tanışmanız  için  sizi  halklar  ve  kabileler  kıldık.  Şüphesiz  Allah  katında  en  üstün  olanınız  takvaca  /  sakınmaca  en  ileride  olanınızdır. "  ifadeleriyle  dile  getirildiği  gibi  takva  / sakınmak  olduğu  bildirilir. Ayette  de  gördüğümüz  gibi,  Rabbimizin  katında  kişinin  boyu  bosu,  güzelliği,  çirkinliği,  gücü,  kuvveti,  erkek,  kadın,  zengin  fakir  olması,  hiç  bir  değer  taşımaz.  Önemli  olan,  onun  davranışları,  insan  olduğunun  farkında  olabilen,  Allah’ın  koyduğu  yasakları  bilen  ve  sakınan,  Hakk  Dinin  hakim  kıldığı  güzel  ahlâka  sahip,  erdemli  bir  insan  olabilmesidir. Rabbimiz, Tin  Sûresinin  5. ve  6. ayetlerinde  de  “ Biz  insanı  en  mükemmel  yarattık,  ama  hak  etmeyeni  de  ardından  aşağıların  aşağısına  indirdik “  derken  yine  kadın  erkek  ayırmadan  insanın,  sorumluluk  bilinciyle  insan  gibi  davranmasını  istemiş,  hak  etmeyen  ve  insan  olamayanın  da  hayvanlardan  beter  bir  hale  getirileceğini  belirtmiştir.

Buna  rağmen  toplumumuza  yanlış  olarak  yerleşmiş  olan  ve  kadınların  birçok  konuda  aşağılandığının  düşünüldüğü  “  iki  kadının  şahitliği “  konusundaki  inanç  da  istismar  edilmekte  sizin  de  “  İslam  Şeriatında  diyerek  soru  olarak  dile  getirdiğiniz  gibi,  çok  eleştiri  alan  bir  konu  olmaktadır.  Buna  da  Bakara  Sûresinin  282.  ayetinde  “  Ey  iman  etmiş  kimseler ! ….. Ve  iyi  tanık  olabilecek  kimselerden  olmak  üzere,  bunlardan  razı  olabileceğiniz  erkeklerinizden  iki  iyi  tanık  tutun….şayet  iki  erkek  tanık  olmazsa,  o  zaman  bir  erkekle  iki  kadın  tanık  olsun…..”  şeklindeki  ifadeler  de  delil  olarak  gösterilir. 

Değerli  kardeşim !  Söz  konusu  “  iki  kadının  şahitliği “  konusunu  İslam  Şeriatı  ifadesiyle  değil  de,  İslam  Dininde  olarak  ele  alırsak,  Dinimiz  adına  çok  daha  gerçekçi  yaklaşımları  elde  edebiliriz. Şura  Sûresinin  13.  ayetinde “ Allah,  dinden  Nuh’a  yükümlülük  olarak  ulaştırdığı  şeyi,  sana  vahyettiğimizi,  İbrahim’e,  Musa’ya  ve  İsa’ya  yükümlülük  olarak  ulaştırdığımız  şeyi  yaşam  yolu  yaptı.  Dini  hayata  geçirin,  ayakta  tutun  ve  onda  ayrılığa  düşmeyin….”  İfadelerinde  gördüğümüz  gibi, çünkü  İslam’da  Şarî  /  hüküm  koyucu  olarak  hüküm,  kural  ve  yükümlülükler,  Din  adına  izlenecek  yollar,  sadece  Yüce  Rabbimiz  Allah  tarafından  konulabilir. Şeriat  ise  :  Takip  edilen  yol  demek  olup,  genel  anlamında   da  terim  olarak  Allah’ın  vahyi  ile  belirlenmiş  olan  inanç,  amel  ve  ahlâki  hükümlerdir,  “ Ameli  hükümler  bütünüdür “  denilse  de,  ancak  inanç  ve  ahlâk  esaslarıyla  ilgili  ifadelerin  yer  alması  gereken  Allah  katındaki  Din  tekdir,  ama !   Değişik  toplumlar  arasında  Din  adamları, Ulema  ve  Fakihler   tarafından  Kur’an  ayetlerinin  uyarısının  hilafına   hükümler,  kurallar  değiştirilebilmekte,  Allah’ın  yerine  hükümler  konulabilmektedir.  Dolayısıyla  Allah  katında  Din  tek  olmasına  rağmen,  Yahudi  Şeriatı,  Hristiyan  Şeriatı,  Müslüman  Şeriatı  tabirleri  ile  birbirlerinden  ayrıştırılabilmektedir.

Kur’anımızın  İslam  Dininde  “  iki  kadının  şahitliği “  konusuna  açıklık  getirmeye  çalışılmadan  önce  halbuki  şu  iyi  bilinmelidir  ki  Bakara  Sûresinin  140. ayetinde “ De  ki :  “  Siz  mi  daha  iyi  bilirsiniz,  yoksa  Allah  mı ? Kendi  yanındaki,  Allah’tan  gelen  bir  şahitliği  saklayandan  kendisine  daha  haksızlık  eden  kim  olabilir ?  Allah,  yaptıklarınıza  bilgisiz,  duyarsız  da  değildir. “  Yine  Nisa  Sûresinin  135. ayetinde  “ Ey  iman  etmiş  kimseler ! Kendiniz,  ana – babanız  ve  yakın  akrabaınız  aleyhine  de  olsa  Allah  için  tanıklık  eden  kimseler  olarak  hakkaniyeti  tümden  ayakta  tutanlar /  gözetenler  olun.  İster  zengin  olsun,  ister  fakir  olsun,  bilin  ki  Allah,  ikisine  de  daha  yakındır.  Artık  adaleti  yerine  getirebilmek  için  boş  iğreti  arzunuza  uymayın.  Eğer  eğip  bükerseniz  veya  geri  durursanız,  biliniz  ki  şüphesiz  Allah  yaptıklarınızdan  haberdardır. “  ifadelerinin  yer  aldığı  ayetlerde  görüleceği  gibi  şahitlik  işlevi,  İslam  dininin  hassasiyetle  üzerinde  durduğu  bir  konudur. Üstelik  de  bu  ayetlerde  kadın  erkek  ayrımı  yapılmadan,  insanların,  bütün  Müslümanların  hepsi  muhatap  alınmıştır.

Şahitlik  müessesesinde  Neden  iki  kadın ?  sorusuna  gelecek  olursak :  Yüce  Rabbimiz  Allah,  hiç  bir  konuda  nedensiz  olarak  bir  hüküm  oluşturmaz.  Bu  sorunun  yanıtını  “  İslam’ın  kadına  bakışında  ve  ayetlerdeki  “  Yazan  ve  şahitlik  eden  bir  zarar  görmesin,  eğer  onlara  zarar  verirseniz  şüphesiz  o  size  dokunacak  bir  fısk /  günah  olur  “  ifadelerinde  aramak  gerekir. Oysa  o  zamanın  koşularında  bu  konuda  da  iki  kadın  olmasının  şahitlik  için  illet  olabilecek,  zorunlu  olabilecek  nedenleri  bulunmaktadır. Zira  burada  asıl  olan  şahitlik  alanın  zarar  görmemesi,  yukarıda  değindiğimiz  ayetlerde  de  gördüğümüz  gibi,  gerçek  adaletin  tecelli  etmesi,  şahitlik  konusunun  riske  atılmamasıdır.  

Aslında   gözetilen  ise,  genellikle  o  dönemde  sosyal  hayattan  uzakta  tutulduğu  için,  iki  kadından  biri  yanılırsa,  şaşırırsa,  unutursa,  diğeri  hatırlasın,  kadın  ve  erkek  tanıklar,  gerektiğinde  tanık  oldukları  olayı,  aralarında  müzakere  etsinler,  olayı  iyice  hatırlasınlar  ve  öyle  şahitlik  yaparak,  hakkın,  hukukun,  adaletin  yanlış  değil,  bilakis  doğru  tecelli  etmesinin  sağlanmasıdır. Aksi  halde  ayetlerde  de  belirtildiği  gibi  günah  işlemiş  olurlar.  Bunun  yanı  sıra   kadının  o  dönemlerde  yalnız  başına  yola  çıkması,  uzağa  gitmesi,  şahitlik  için  gönderilememe,  taciz,  tecavüz,  riskinden  dolayı  erkekler  tarafından  korunma  zorunluluğu  da  vardır.  Ayrıca  erkeklerden  farklı  olarak  kadının  özel  günleri,  ay  halleri,  hamilelik,  lohusalık  durumları  olabilir. Bu  nedenlerden  dolayı  iki  kadından  aslında  sadece  uygun  olanından  biri,  kendi  aralarında  kararlaştırılarak  diğer  erkek  tanığın  yanında  tanıklık  edecektir. Burada  hemen  düz  mantıkla  bir  erkeğin  yanında  iki  kadınla  beraber  üç  kişinin  tanıklık  edeceği  şeklinde  yanlış  bir  algı  düşünülmemelidir. Oysa  ayetlerde  aslında  kadın  aşağılanmamış,  bilakis  şahitlik  müessesesi  de  kadın  da  korunmuştur.  Zaten  artık  bugünkü  hukuk  sistemi  içerisinde  ve  gelişen  medeni  ve  sosyal  hayat,  güven  ortamı,  ulaşım  kolaylıkları  gibi  faktörlerle  bu  konu  kökünden  çözülmüştür.  Sadece  iki  kadının  şahitliği,  veya  sadece  iki  erkeğin  şahitliği,  veya  bir  erkek  bir  kadın  olmak  üzere  iki  kişinin  şahitliği  de  olabilir. Dolayısıyla  bugünkü  dünya  hukuk  sistemlerinde  olduğu  gibi,  bizim  de  ülkemizdeki  şahitlik  müessesesinde  hangi  ikili  oluşumu  olursa  olsun  tek  bir  kadının  şahitliği  yeterli  olmaktadır.  Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğruları  sizinle  olsun.

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET