TÜM SORULAR

Soru

Selami E.   21-01-2024   34

Sayın Hocam. İslamın beş şartından biri denilen Hac ibadeti neden farz kılınmıştır ve kimlere farzdır. Herkes de gitmek mecburiyetinde midir ?

Yanıtlar

Zeki Çelik.      21-01-2024  

Değerli  Kardeşim !  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti   üzerinize  olsun !

Ülkemiz  Müslümanlığında  İslam’ın  şartı   beştir  denir  ve  bu  şartlardan  Hacc   etmek  ibadeti  de  bilhassa  yaşlılar  tarafından  özellikle  sağlık  koşulları,  bu  ibadetin  Kur’ana  göre  nasıl  olması  gerektiği  gibi  alt  yapı  bilgileri  değil  de,  çoğunlukla  ekonomik  koşulları  iyi  olanlar  bu  farz  olan  ibadetin  önceliğini   ve  heyecanını  hayatın  en  önündeki  hedefine  koyarlar. Siz  de  Hacc  ibadetinin  kimlere  ve  neden  farz  olduğu  konusunda  çok  yerinde   bir  soru  oluşturmuşsunuz.  Bu  nedenle  yılın  bazı  aylarında  toplumumuzun  büyük  kesiminde  çok  değişik  ayrıntılarıyla  ilgi  duyulan  ve  gündem  oluşturan  bu  sorunuz  için  teşekkür  ederim.

Öncelikle  şunu  bilmeliyiz  ki,  Kur’anda  farz  olarak  kılınmış  ibadetlerin  hiç  birine  Allah’ın  ihtiyacı  yoktur.  Bütün  farz  olarak  belirtilmiş  ibadetlerin,  yapılan  uyarı  ve  öğütlerin,  gösterilen  dosdoğru  yolun  genç,  yaşlı,  kadın  erkek  ayrımı  gözetilmeden  rüşde  erdikten  ve  akli  dengesi,  melekeleri  yerinde  olan  ve  Müslümanım  diyen  herkesin  muhatap  olacağı,  eğer  Kur’nın  öngörülerine  göre  yerine  getirilmiş  ise  insanların  ve  toplumların  bedensel  ve  ruhsal  sağlık,  mutluluk,  huzur,  barış  ve  esenliklerinin  sağlanmasında  ve  Yaratan  Rabbimize  yakınlaşma  vesilesi  olarak  kendi  yararlarına  olduğu  görülecektir.  Bu  amaçla  sorunuzda  yer  alan  Hacc  ibadeti   konusunun  bütün  ayrıntılarına  da  değinilerek  Kur’anımızda  birçok  ayette  belirtildiği  gibi  Ali  İmran  Sûresinin  96 – 97.  ayetlerinde  de  “  Şüphesiz  insanlar  için  bereketli  ve  alemlere  yol  gösterme  olarak  konulan  ilk  ev  Bekke’dedir /  Mekke’dedir. Onda  apaçık  alametler / göstergeler,  İbrahim  makamı  vardır.  Ve  oraya  kim  girerse  güvende  olmuştur. Ve  yoluna  gücü  yeten  herkesin  Beyt’i / Evi   ilâhiyat  eğitimini  aklına  koyarak  oraya  gitmesi /  Hacc  etmesi,  Allah’ın  insanlar  üzerinde  bir  hakkıdır.  Kim  de  gerçeği  örtbas  ederse  bilsin  ki  şüphesiz  Allah,  bütün  alemlerden  zengindir. “  ifadelerinde  gördüğümüz  gibi  “  gücü  yeten “  ifadesiyle  çok  kapsamlı  bir  anlamlar  içeriğinde  Hacc  ibadeti  Hicretin  9. yılında  bu  ayet  açıklamalarıyla  farz  kılınmıştır.  Bu  farzın  neden  kılındığının  sorusunun  karşılığına  Kur'an  ayetleriyle  yapılan  anlatımlara  bakacak  olursak ;  Aslında   İslam  inancının  temeli  olması  gereken  Tevhit  öğretisi  /  Allah'tan  başka  ilâh  diye  birşey  yoktur  demenin  ve  bilincinin  yerleştirilmesi  için  ilk  defa  bir  okul,  bir  eğitim  mekânının  sembolü  olarak  kurulan  yerin   önemine  ve  işlevine  ait  orada  hacc  adıyla  yapılanların,  Kur'an  bilinci  ve  alt  yapı  donanımıyla  daha  üst  düzeyde  eğitime  hazır  hale  gelmiş  olanlarca,  tekrarlanması,  görülmesi,  yaşanması,  hatırlanması  ve  bu  eğitim  geleneğinin,  İbrahim  peygamber  gibi  hanifleşmek  adına  üst  düzey  eğitimcilerinin  vereceği  konferanslarla  sürdürülmesi  amaçlanmaktadır.  Ama  Haccın  bugünkü  uygulamasında  oraya  gidenlerin  büyük  çoğunluğunun  bu  bilinç  ve  alt  yapı  eğitimine  sahip  ve  hazır  olmadıkları  bir  gerçektir. Üstelik  de  bu  eğitimin  verileceği  organizasyonlar  da  yoktur. Ayette  "  Kim  de  gerçeği  örtbas  ederse  "  uyarısının  yapılmasına  rağmen  maalesef  bugün  Kur'anın  dışında   bambaşka  ritüeller  topluluğu  halinde  yanlışlıklarla  dolu  bir  uygulama  ile  Hacc  farızası  yerine  getirilmeye  çalışılmaktadır.  Kur’anın  öngördüğü  gerçek  Hacc  konusunda   bütün  ayetlerin  ve  kavramların  açıklamaları  ile  ilgili  bilgileri  sitemizde “  Hacc  Farızası  Ve  Hacı  Olmak “  başlıklı  makalemizde  bulabilirsiniz. Biz  de  bu  zeminde  mümkün  olabildiği  ölçüde  ana  hatlarıyla  sorunuza  açıklık  getirmeye  çalışalım.

Hacc  ibadetinin  kimlere  ve  neden  farz  kılındığına,  uygulamasının  nasıl  olacağına  dair  Ulemanın  Kur’an  dışında  ve  ilk  dönemlerdeki  yaşam  ve  gelenek  koşullarına  dayandırarak  uydurduğu,  bu  zeminde  ayrıntılarına  yer  veremeyeceğimiz  birçok  hadis,  rivayet  ve  Fıkıh  kitaplarında   icma  ve  görüş  doğrultusunda   oluşturduğu,  mezheplere  göre  de  değişen   birçok  şartın,  yasaklamanın,  vacibin,  sünnetin,  kıstasın,  engellemelerin  olduğunu  görüyoruz.  Bu  kaynaklara  ana  hatlarıyla  baktığımızda :

* Bir  kimsenin  asli  ihtiyaçları  varsa   borcu  ve  bakmakla  yükümlü  olduğu  insanlar,  nafakası  dışında  hacca  gidip  geleceği  sürede  kendisine  yetecek  kadar  yeme  içme  ve  barınma  giderleriyle  yol  parasına  sahip  olması  durumunda  kendisine  farz  olur.  Ayrıca  nisap  miktarı  kadar  mala  sahip  olması  gerekmez.

* Hacc  müminin  hayatında  adeta  bir  dönüm  noktası  oluşturur.  Orada / Arafat’ta   Allah’a  el  açıp  yalvaran  ve  günahlarından  sıyrılan  bir  Müslüman  bir   daha  kolay  kolay  eski  işlediği  günahlarına  dönmek  istemez.  Bu  yönüyle  hac,  günahkâr  Müslümanlar  için  bir  arındırma  ve  iyileştirme  işlevi  görür.

* Hac  ibadeti  şüphe  yok  ki  Kulların  yararına  farz  kılınmıştır. Hac  ibadetini  layıkıyla  yerine  getiren  kişi  zihnindeki  kötülüklerden  arınır  ve  tevbe  eder.  Hac,  Müslümanlar  için  Allah  ile  yakınlaşmanın  ve  yalnız  Allah’ın  kulu  olduğunu  hatırlatmanın  en  etkili  yollarındandır. ( Peki  oradaki  Hacc  uygulamaları  ve  ritüelleri  gerçekten  adayları  eğitecek  bilgilerin  verilebildiği  bir  uygulama  mıdır ? Yoksa  hiç  bir  şeye  yaramayan  ve  hatta  kişileri  küfre  sokacak  bir  takım  hurafe  ve  saçma  hareketler  midir ? )

* Müslüman  olmak,  akıllı  olmak,  buluğa  ermiş  olmak,  özgür  olmak,  ekonomik  yönden  imkân  sahibi  olmak,  sağlıklı  olmak,  yol  güvenliğinin  bulunması,  haccın  farz  olduğunu  bilmek,  haccın  eda  edildiği  vakte  yetişmek,  kadınların  can  ve  mal   güvenliğinin  sağlanmış  olması,  Hanefi,  Hanbeli  mezheplerine  göre  bir  kadına  haccın  farz  olabilmesi  için  yanında  eşinin,  ya  da  bir  mahreminin  bulunması  gerekir  Yoksa  kadın  hacca  gidemez.  Şafi,  Maliki   mezhebine  göre  ise  bunlar  gerekmez,  kadın  kafileler  içinde  hacca  gidebilir.  Görüşleriyle  de  ana  hatlarıyla  Haccın  farzları  belirlenmektedir.

Kur'anın  dışında  sonradan  Ulema  denilen  klasik  ve  gelenekçi  alimlerin  icma  /  görüş  ile  oluşturduğu  Fıkıh  ve  ilmihal  kitaplarında  Hacc :  “  Yılın  belli  günlerinde ( Kameri  aylardan  Zilhicce  ayında )  kurallarına  uygun  şekilde, (  Hangi  kurallara ?  Yahudi  Haham  uydurması  hurafelere  dayanan  Putperest,  Müşrik  Arapların  İslam  öncesi  uyguladıkları  sapkınlıklara  ve  ulemanın  bunlara  bağlı  olarak  gösterdikleri  ve  Kur'anda  olmayan  ritüellere  göre  mi ? )  ihram  denilen  örtüye  bürünerek,  vakfe  denilip  Arafat’ta  ayakta  durmak  ve  Kâbe’yi  dolanarak  tavaf  etmektir.  Bu  kutsal  yerleri  belirlenmiş  bu  zamanlarda  ziyaret  edene  de  Hacı  denir. “  şeklinde  tanımlanmış,  böylece  Kur’anda  emredilen  “ Hacc “  etme  inanç  ve  yerine  getirilecek  uygulamalarından  eser  dahi  bulunmayan  bambaşka  bir  şekle  sokulmuştur.  Ama  bugün  dünya  toplumlarının  ulaştığı  medeniyet,  teknoloji,  gelişmişlik,  ulaşım  ve  iletişim  koşullarında,  Hacc  ibadeti  için  sonradan  insanlar  tarafından  konulmuş  bu  hükümlerin  büyük  çoğunluğu  geçerliliğini  kaybetmiştir. Üstelik  Hacc  ibadeti  kapsamındaki  uygulamalar  içerisinde  öngörülen  taştan  duvarları  şeytan  diye  taşlama,  tamamen  Yahudi  uydurma  rivayetlerine  dayanan  say  adı  altında  Safa  ve  Merve  tepeleri  arasında  bir  ileri  bir  geri  yüz  metre  koşuşturma  ritüelleri,  Arafat  toplanması  ve  vakfe  denilen  bekleşmelerin  dayandığı  ve  aslında  Kur'anda  olmayan   temelsiz  uygulamalardır.

Neticede  günümüzde  dünyanın  çeşitli  bölgelerinden  gelerek  toplanan  Müslümanlar,  Kur'anın  ve  Allah'ın  vahyinin  yer  almadığı  bu  sınıflamalara  ve  sonradan  icat  edilen  ve  müşrik  Araplarla  pagan  inançlarından  pek  farkı  olmayan  ritüellerin  farz  ve  vaciplerine   göre  “ Hacı “ yapılmakta,  bunların  yanısıra  rehberler  eşliğinde  değişik  mescitler,  mağara,  mezarlık  gibi  çevrede   birçok  yer  gezdirilerek  dolaştırılmakta,  Kâbe  etrafında  döndürülüp  turlar  attırılarak  ve  de  aynen  putperest  müşriklerden   kalma  ritüellerle  ve  zamanla  boyutu  ve  sayısı  değişmiş  beton  duvardan  yapılmış  şeytanlar  taşlattırılarak  sözde  hacı  olmaktadırlar. Küfür  ve  şirkle  dolu  olan  bu  uygulamalar  da  gelenek  ve  dinimizin  gereği  denilerek  kimsenin  umurunda  olmamaktadır.

HACC  26 - 29  :  Ve  hani  Biz  bir  zamanlar  “ Sakın  Bana  hiç  bir  şeyi  ortak  koşma,  dolaşanlar  /  tavaf  edenler,  kıyam  edenler  /  orada  haksızlığa  karşı  baş  kaldıranlar,  Allah’ı  birleyenler,  secde  edenler  /  boyun  eğip  teslimiyet  gösterenler  için  evimi  temiz  et,  kendilerine  ait  birtakım  menfaatlere  tanık  olmaları  ve  Allah’ın  kendilerine  rızık  olarak  verdiği  hayvanlar  üzerinde,  belli  günlerde  O’nun  adını  anmaları  için  insanlar  arasında  ilâhiyat  eğitimi  verileceğini   duyur.  Yürüyerek  veya  yorgun  düşmüş  binekler  üstünde  her  derin  vadiyi  aşarak  sana  gelsinler !  Sonra  kirlerini  giderip  temizlensinler.  Adaklarını  yerine  getirsinler.  Eski  evde  /  özgür  evde  /  Kâbe’de  dolaşsınlar  “ diye  o  evin  /  Kâbe’nin  yerini  İbrahim  için  hazırlamıştık. Siz  de  onlardan  yiyin  ve  zorluk  çeken  fakiri  doyurun.

BAKARA  196  :  Ve  Hacc /  programlı  ilâhiyat  eğitimi  ve  umre’yi  /  kısa  sureli  sempozyum  gibi  eğitimleri  Allah  için  tamamlayın.  

BAKARA  197  :  Hacc  /  Programlı  ilâhiyat  eğitimi  bilinen  aylardadır.  Artık  her  kim  o  aylarda  Haccı  başlayıp  kendisine  farz  ederse  /  mutlaka  yapacağım  derse,  artık  Hacc  süresince  kadına  yaklaşmak,  çirkin  söz  söylemek,  günah  işlemek  ve  kavga  etmek  yoktur. Siz  hayırdan  ne  işlerseniz  de  Allah  onu  bilir.  Ve  azık  edinin. Şüphesiz  ki  azıkların  en  hayırlısı  Allah’ın  koruması  altına  girmedir.  Ve  ey  kavrama  yetenekleri  olanlar,  Benim  korumam  altına  girin.

Ayetlerin  ifadelerinde  gördüğümüz  gibi  Kur’ana  göre  Hacc  farızası,  aslında  Tevhit  / La  ilâhe  illallah / Allah'tan  başka  ilâh  diye  bir  şey  yoktur  deme  ve  bilincini  kavrayarak,  konferanslarla  ilâhiyat  eğitimini  kastederek  sadece  Müslümanlara  değil,  bütün  insanlığa  hedef  olarak  gösterilen  ve  şirkin  /  Allah'a  ortak  koşmanın  asla  yer  almaması  gereken  Allah'ın  hakkı  ve  emridir.  Kur'anda  bir  emir  niteliğinde  yer  aldığı  halde,  fakat  bugün  ülkemizde  ve  dünya  Müslümanlarınca  asıl  içeriği  bilinmediğinden  çok  yanlış,  hatta  küfür  ve  şirk  niteliğindeki  müşrik  Arapların  şirklerle  dolu  aynı  ritüelleriyle  yerine  getirilmesine  rağmen,  çok  saygın  bir  ibadet  olarak  görülmekte,  ekonomik  durumu  müsait  olan  bilhassa  yaşlıların,  en  öncelikli  hedefi  haline  gelmektedir.

Kur'anın  Haccında,  Kâbe'de,  Arafat'ta,  Müzdelife'de  önceden  hazırlanması  gereken  konaklama   ve  eğitim  yerlerinde,  programlı  ve  koordineli  olarak  konferanslarla  Allah'ı  tanıma,  toplu  İlâhiyat  ve Tevhit  eğitiminin  yapılması  vardır.  Kâbe'yi,  Allah'ın  evini  / Beytullahı /  İlâhiyat  ve  Tevhit  öğretisinin  ilk  Yüksek  Okulunu, Peygamberimizin  ilk  tebliğini  başlattığı  Safa  ve  Merve  tepelerinin  alametlerini,  İbrahim  Makamının  gerçek  anlamını  kavramak  vardır.  O  bölgelerde  Peygamberimizin  verdiği  büyük  mücadelenin  bilincini  kazanmak  ve  kendi  hayatımız  için  gereken  dersleri,  öğütleri  öğrenmek  ve  bunları  rehber  edinmek  vardır.  Kur'anın  Haccında,  yasak  savma  gibi  görünen,  birkaç  saatlik  taklidi  Arafat,  Müzdelife  vakfeleri  denilen  bekleşme,  Safa  ve  Merve  tepeleri  arasında  anlamsız  ve  garip  koşuşturmalar,  Mina  bölgesinde  Cemerat  denilen  yerde,  İslam  öncesi  müşrik  Arapların  yaptığı  gibi  taş  duvara  atılan  taşlarla  şeytan kovalama  saçmalığı  ve  yaratılan  izdihamlarla  binlerce  insanın  hiç  uğruna  ölümü  yoktur.  Kur'anın  Haccı,  Kâbe’de  İlâhiyat  eğitim  ve  öğretimini  akla  koyup  / niyet   edip / hedef  yapıp  oraya  gitme,  orada  Tevhit  ile  İbrahimi  eğitim  ve  öğretimle  hanifleşme,  Allah'a  ortak  koşmama  bilincine  ulaşma  ve  yanlışlardan,  şirkten  arınma,  oradaki  Allah’ın  alametlerini  görme,  hem  bu  Dünyada,  hem  de  Ahirette  Allah  katında  insanlığın  yararına  bir  bilinçlenme,  bilgisizliklerden  kurtularak  güçlenme  ve  bu  güçle  ezilmemeyi  öğrenme,  Kurmay  Tevhit   eri  olarak  dönmektir. 

Bugün  Kur’anın  Haccı  ile  yakından  uzaktan  bir  ilgisi  ve  yapısı  olmayan,  üstelik  de  müşrik  ve  pagan  inançlarından  bir  farkı  olmayan  uygulamalarla  yerine  getirilen  Hacc  ibadeti  için  onca  masraf  ve  sıkıntılara  katlanılarak  ve  üstelik  de  bir  çuval  dolusu   şirk  ve  küfür  günahını  yüklenip  gelmektense,  hiç  gitmemek,  sahip  olunan  ekonomik  fazlalığın  ihtiyacı  olanlara,  hayır  ve  eğitim  ve  sosyal  yardım  kurumlarına  verilmesi  insanların  daha  da  yararına  bir  ibadet  olacaktır.  Allah  doğrusunu  en  iyi  bilendir.  Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğruları  sizinle  olsun!...

 

 

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET