Merhabalar umarım gününüz iyi geçiyordur. Apateist, agnostik, ateist arkadaşların birçoğu Müslümanlara nisa süresi 34. Ayeti hatırlatıp sürekli olarak "sizin kitabınızda erkeğin daha üstün tutulması durumu ve kadını aşağılayıcı ifadeler var biz böyle eşitsiz davranan bir kitaba ilaha nasıl inanır? kulluk ederiz?" Vb. Şeyler söylemekteler. Nisa suresi 34. Ayetin internetteki çevirileri aklını kullanan insanlar için çok şüphe uyandırabilir özellikte. Çevirilerde kadının duygusal bir varlık olduğu ama erkeğin mantıklı zeki hem duygusal hem de fiziksel olarak daha güçlü bir varlık olduğu ve kadının erkeğe maddi yönden bağımlı olduğunu ayrıca kadını uyarmak için dövebileceği(darp edebileceği) kadını yönetebileceği söylenmiş. Bence bu akıllara durgunluk getiren bir çeviri çünkü hiç bir canlı hiç bir canlıya(hayati tehlike söz konusu değilken) şiddet göstermemeli. Kadınlar ve erkekler zeka mantık gibi konularda aynıyken güç konusunda erkeklerin, empati gibi çok yönlü düşünme fikir yürütme konusunda da kadınların gelişmiş olduğunu zaten deneyler gösteriyor. İki tarafta eşit konumda tutulmalı biri birine psikolojik veya fiziksel şiddet asla uygulamamalı ki adalet kavramı ortadan kalkmasın. Günümüzde de evin gelir kaynağı kesinlikle erkektir gibi bir durum da söz konusu değil. Günümüzün iş hayatında kadın da çalışıyor erkek de. Yani diyeceğim şu ki çeviri kaynaklı bir yanlış mı var? Yoksa başka bir açıklaması mı var?
Zeki Çelik.
28-02-2024
Toplumumuzda yüzyıllardır Kur’anın doğru anlaşılamamasından dolayı, çok yaygın ve yanlış bir anlayış haline gelmiş, adeta “ Kadının sırtından sopayı, elinden sıpayı eksik etmeyeceksin “ yanlış ata sözünü de yaratmış olan, Kur’anımızda da Nisa Sûresinin 34. ayetinin sözcüklerinin birçok müfessir tarafından gerçeğinden çok farklı çevrilmesine bağlı olarak kadının aşağılandığı, ikinci sınıf insan yerine konulduğu ve bu bağlamda Allah, Peygamber, Kur’an ve Din karşıtı birtakım reddiyeci kesimlerin de olumsuz eleştirilerini muhatap yapan kabulleri gündeme getiren sorunuzdan dolayı size teşekkür ederim. Elbetteki dinimizin temel kaynağı Kur'anımıza göre Rabbimiz asla kadın ve erkeği birbirine üstünlüklü ve ayrıcalıklı görmemiş ve hatta yaratılmanın ilk orijini olarak kadını, anneyi esas almıştır. Belirttiğiniz gibi de reddyeci Ateist olsun, Deist, Agnostik veya materyalist olsun hepsi de eleştirmek için bahane aramaktadırlar, sosyal medya zemininde konuşmalarla çok sayıda video çekilmekte, kitaplar yazılmaktadır. Ama bütün bunlar için de Müslüman müfessirlerin çoğunun yüzyılardır yaptığı hatalardan dolayı oldukça fazla malzemeyi de bulabilmektedirler.
Biz aslında Kur’anımızda kadınların ikinci sınıf insan yerine konulmayıp, bilakis erkeklerle aynı statüde eşdeğer yükümlülükler kılınarak hatta bazı konularda da özellikle kadının değerini koruyan ayetlerle sitemizde “ Kur’anda Kadın Hakları “ başlıklı makalemizde oldukça kapsamlı ve ayrıntılı olarak açıklamalarda bulunduk. Bu zeminde de Nisa Sûresinin 34. ayetindeki birçok tefsir ve mealde yapılan yanlış çevirilerle ilgili ayrıntılarda size yardımcı olmaya çalışalım.
Söz konusu Nisa Sûresinin 34. ayeti bağlamında ilk dönemlerde yüzyıllar öncesine dayanan birtakım klasik ve gelenekçi görüşlü müfessirler, ayetleri içinde bulunduğu paragraf bütünlüğünde değil de, tek başına ele alarak Kur’anı sözde daha iyi anlamak ve hizmet etmek amacıyla aslında aynı ayet üzerinde birinin diğerinden farklı anlamların yüklendiği binlerce tefsir ve meal kaleme almışlardır. Bu da insanları, İslam’ı direkt olarak Kur’andan değil de, yanlış da, eksik de olsa bu müfessirlerin eserlerinden öğrenmek zorunda bırakmıştır. Yüzyıllardır toplumun elinde bulunan bu tefsirler, birbirini nakseder / tamamlanmamış, bitmemiş, yanlış olanın eksik yanlarını kendilerinin tamamladığı düşüncesiyle hazırlanmış olsa da, hemen hemen hepsinin yöntemi aynıdır. Hepsinde ayetlerin orijinalindeki Arapça sözcüklere verilen anlamlandırmalar, Kur’anı Kur’an ayetleriyle içinde bulunduğu paragraf bütünlüğüne göre değil de, tam bir ittifak halinde vazgeçilemez sayılan uydurma rivayetler bağlamında anlamlandırmak olmuştur. Böylece İslamı ve Kur’anı karalamak üzere fırsat kollayan inkârcı reddiyecilere de sadece bu ayette değil, daha birçok ayette rahatlıkla aşağılayacakları, eleştirebilecekleri geniş bir malzeme alanı oluşturmuşlardır. Birçok müfessirin yanlış meallendirmesinde olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığının dahi Nisa Sûresinin 34. ayetinin çevirisini aynı anlayış ve yapı içerisinde “ Erkekler, kadınların koruyup kollayanıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta ( ailenin geçimini sağlamakta ) dırlar. İyi kadınlar itaatkârdırlar. ( Evlilik yükümlülüklerini reddederek ) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız onları ( hafifçe ) dövün……. “ ifadeleriyle gereksiz ifadeler de eklenerek yanlış meallendirdiğini görüyoruz. Böylece yüzyıllar içerisinde insanların önüne konulan bu tür yanlış çevirilerle Nisa Sûresinin 34. ayeti, resmen “ Kutsanmış Dayak “ kabulüyle kadını aşağılayan bir yapıya büründürülmüştür. Oysa ayetin orijinal sözcüklerinin ifadeleriyle bizim kabul ettiğimiz anlamlandırmalarına göre bakacak olursak ;
NİSA 34 : Allah’ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından nafaka sağlamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine iyi koruyup iyi gözeticidirler. Hal böyle olunca, Salih kadınlar, Allah’a itaat edicidirler / Allah’ın koyduğu kurala uyanlardır. Allah’ın koruduğu şey nedeniyle henüz gelmediği halde başlarına gelebilecek felâketler için koruyucudurlar. Dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, fil mezaciı vadribu hünn / öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde / kendi yaşanılan yerlerin sınırları içerisinde göç ettirin ve baskı yapın. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa, artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, çok büyüktür.
Bu ayette aslında aile yapısı temelinde toplumdaki mutluluğun, huzurun ve sulh içinde yaşamanın yolları gösterilmektedir. Salih / Allah’ın kitabına yönelerek yaşayan kadınlar ifadesiyle ve de ayetin orijinalinde geçen “ qavvam “ sözcüğü ile onu iyice gözetmek, bütün gayretiyle onu korumak ona nezaret etmek anlamlarıyla aslında kadınların korunmasına, kollanmasına yönelik atıfta bulunulmuştur. Birçok tefsir, meal ve ilmihal kitaplarında burada sözü edilen kadınların, erkeklerin kendi hanımları olduğu iddia edilir. Halbuki burada muhatap olan tek bir koca değil, toplumda yaşayan tüm insanlardır. Bu ayetle yine aslında erkek sadece kendi hanımı üzerine değil, toplumun bütün erkeklerinin, toplumun bütün kadınları / ana, bacı, kız, eş, gelin, hala, teyze, komşu kadını üzerine gözetleyici ve koruyucu olarak tayin edilmektedir. Ayetin “ Allah’ın bazı şeyleri bazısına fazla kılması “ ifadesinin birçok müfessir ve kesim tarafından “ Allah, erkekleri kadınlara üstün kılmıştır. “ diye açıklanması kesinlikle yanlıştır. Burada konu edilen üstünlük, kadın ve erkek arasındaki üstünlük değil, kadın ve erkeğin kendi üzerlerinde fıtrat olarak toplanmış olan ayrı ayrı meziyetleri ve özellikleridir. Örneğin, erkekteki güç, cesaret, soğukkanlılık ve metanet, kadınlardakinden üstündür. Diğer yönden ise haya, merhamet, şefkat, eğiticilik, donanım, sorumluluk, titizlik, yapıcılık ve düzen gibi özellikler de kadınlarda erkeklerden daha üstündür. Ayetin orijinalindeki “ mezaciı “ ifadesinin de gerçek anlamı Diyanetin çevirdiği gibi ayrılacak “ yataklar “ değil, kinaye olarak yan gelinip yatılan, huzur içerisinde yaşanılan yerler ve oralardan uzaklaşılması, ayrılması demektir.
En çok saptırmanın, yanlışların ve gerçek olmayan kadını dövme anlamıyla kabullerin yer aldığı sözcük ise ayetin orijinalinde yer alan “ darb “ sözcüğü olmuştur. Bu sözcük örneğin Musa Peygamber kıssasında asasını suya darbetmesi / vurması, Eyüp Peygamber kıssasında bulunduğu bölgeden ayrılması gibi anlamlarında olduğu gibi, aslında Kur’anda değişik anlamlarıyla birçok ayette yer almaktadır. Kur’an üzerinde çalışan müfessirlerin ise bu sözcüğün geçtiği paragraftaki gerçek anlamını yakalayabilmeleri için sözcük üzerine iyi düşünmeleri gerekmektedir. Bu sözcük “ Bir nesne üzerinde el ile çarpma, sopa kılıç gibi şeylerle bir şeyler oluşturma, kırmak, devirmek, kesmek, yaralamak, çizmek gibi eylemler, herhangi bir metal veya tahta parçası üzerine oyma ve kabartma eylemi, yollarda ayakla iz oluşturmak, rızık aramak, ticaret için yola koyulmak, yağmurun çarpması ile toprakta oluşturduğu çukur, iz, bir yere bir şey dikmek, kalp atışı, nabız vuruşu, suda yüzmek, kavgadan beladan kaçmak, bir yere varıp uzaklaşmak, dikilmek gibi birçok anlamlarda kullanılabilen müteşabih / birçok karşılığı olan bir sözcüktür.
Bu nedenle sözcük, yer aldığı cümledeki paragraf içerisinde söz ve anlam akışı içerisinde dikkatle ele alınarak en yakın ve gerçek karşılığı tercih edilerek anlamlandırılmalıdır. Bize göre de bu ayette “ kadını darb etmek, dövmek “ değil de bu ayetteki en gerçekçi karşılığı da “ bulunduğu yerden uzaklaşmak için bir süre ayrılmak, yola çıkarmak, ayrı kalmak, odaların ayrılması, bunun için pres uygulanması, baskı yapılması gibi önlemlerin uygulanmasıdır. Ama maalesef Müslüman aleminde görevini layıkıyla yerine getiremeyen müfessirler eliyle Kur'anın birçok ayetinde yapılan yanlış ve tutarsız çevirilerden dolayı bugün Kur'anın İslamı, eleştirilere açık olarak çok yanlış inançlarla yaşanmaktadır. Allah doğrusunu en iyi bilendir. Allah’ın selamı, rahmeti ve Kur’anın doğruları sizinle olsun !...