TÜM SORULAR

Soru

Yağmur B.   28-02-2024   206

Merhabalar umarım gününüz iyi geçiyordur. Apateist, agnostik, ateist arkadaşların birçoğu Müslümanlara nisa süresi 34. Ayeti hatırlatıp sürekli olarak "sizin kitabınızda erkeğin daha üstün tutulması durumu ve kadını aşağılayıcı ifadeler var biz böyle eşitsiz davranan bir kitaba ilaha nasıl inanır? kulluk ederiz?" Vb. Şeyler söylemekteler. Nisa suresi 34. Ayetin internetteki çevirileri aklını kullanan insanlar için çok şüphe uyandırabilir özellikte. Çevirilerde kadının duygusal bir varlık olduğu ama erkeğin mantıklı zeki hem duygusal hem de fiziksel olarak daha güçlü bir varlık olduğu ve kadının erkeğe maddi yönden bağımlı olduğunu ayrıca kadını uyarmak için dövebileceği(darp edebileceği) kadını yönetebileceği söylenmiş. Bence bu akıllara durgunluk getiren bir çeviri çünkü hiç bir canlı hiç bir canlıya(hayati tehlike söz konusu değilken) şiddet göstermemeli. Kadınlar ve erkekler zeka mantık gibi konularda aynıyken güç konusunda erkeklerin, empati gibi çok yönlü düşünme fikir yürütme konusunda da kadınların gelişmiş olduğunu zaten deneyler gösteriyor. İki tarafta eşit konumda tutulmalı biri birine psikolojik veya fiziksel şiddet asla uygulamamalı ki adalet kavramı ortadan kalkmasın. Günümüzde de evin gelir kaynağı kesinlikle erkektir gibi bir durum da söz konusu değil. Günümüzün iş hayatında kadın da çalışıyor erkek de. Yani diyeceğim şu ki çeviri kaynaklı bir yanlış mı var? Yoksa başka bir açıklaması mı var?

Yanıtlar

Zeki Çelik.      28-02-2024  

Toplumumuzda  yüzyıllardır  Kur’anın  doğru  anlaşılamamasından  dolayı,  çok  yaygın  ve  yanlış  bir  anlayış  haline  gelmiş,  adeta  “  Kadının  sırtından  sopayı,  elinden  sıpayı  eksik  etmeyeceksin “  yanlış  ata  sözünü  de  yaratmış  olan,  Kur’anımızda  da  Nisa  Sûresinin  34.  ayetinin  sözcüklerinin  birçok  müfessir  tarafından  gerçeğinden  çok  farklı  çevrilmesine  bağlı  olarak  kadının  aşağılandığı,  ikinci  sınıf  insan  yerine  konulduğu  ve  bu  bağlamda  Allah,  Peygamber,  Kur’an  ve  Din  karşıtı  birtakım  reddiyeci  kesimlerin  de  olumsuz  eleştirilerini  muhatap  yapan  kabulleri  gündeme  getiren  sorunuzdan  dolayı  size  teşekkür  ederim. Elbetteki  dinimizin  temel  kaynağı  Kur'anımıza  göre  Rabbimiz  asla  kadın  ve  erkeği  birbirine  üstünlüklü  ve  ayrıcalıklı  görmemiş  ve  hatta  yaratılmanın  ilk  orijini  olarak  kadını,  anneyi  esas  almıştır. Belirttiğiniz  gibi  de  reddyeci  Ateist  olsun,  Deist,  Agnostik  veya  materyalist  olsun  hepsi  de  eleştirmek  için  bahane  aramaktadırlar,  sosyal  medya  zemininde  konuşmalarla  çok  sayıda  video  çekilmekte,  kitaplar  yazılmaktadır.  Ama  bütün  bunlar  için  de  Müslüman  müfessirlerin  çoğunun  yüzyılardır  yaptığı  hatalardan  dolayı  oldukça  fazla  malzemeyi  de  bulabilmektedirler.

Biz  aslında  Kur’anımızda  kadınların  ikinci  sınıf  insan  yerine  konulmayıp,  bilakis  erkeklerle  aynı  statüde  eşdeğer  yükümlülükler  kılınarak  hatta  bazı  konularda  da  özellikle  kadının  değerini  koruyan  ayetlerle  sitemizde  “  Kur’anda  Kadın  Hakları “  başlıklı  makalemizde  oldukça  kapsamlı  ve  ayrıntılı  olarak  açıklamalarda  bulunduk. Bu  zeminde  de  Nisa  Sûresinin  34.  ayetindeki  birçok   tefsir  ve  mealde  yapılan  yanlış  çevirilerle  ilgili  ayrıntılarda  size  yardımcı  olmaya  çalışalım.

Söz  konusu  Nisa  Sûresinin  34. ayeti  bağlamında  ilk  dönemlerde  yüzyıllar  öncesine  dayanan  birtakım  klasik  ve  gelenekçi  görüşlü  müfessirler,  ayetleri  içinde  bulunduğu  paragraf  bütünlüğünde  değil  de,  tek  başına  ele  alarak  Kur’anı  sözde  daha  iyi  anlamak  ve  hizmet  etmek  amacıyla  aslında  aynı  ayet  üzerinde  birinin  diğerinden  farklı  anlamların  yüklendiği  binlerce  tefsir  ve  meal  kaleme  almışlardır. Bu  da  insanları,  İslam’ı  direkt  olarak  Kur’andan  değil  de,  yanlış  da,  eksik  de  olsa  bu  müfessirlerin  eserlerinden  öğrenmek  zorunda  bırakmıştır. Yüzyıllardır  toplumun  elinde  bulunan  bu  tefsirler,  birbirini  nakseder  /  tamamlanmamış,  bitmemiş,  yanlış  olanın  eksik  yanlarını  kendilerinin  tamamladığı  düşüncesiyle  hazırlanmış  olsa  da,  hemen  hemen  hepsinin  yöntemi  aynıdır. Hepsinde  ayetlerin  orijinalindeki  Arapça  sözcüklere  verilen  anlamlandırmalar,  Kur’anı  Kur’an  ayetleriyle  içinde  bulunduğu  paragraf  bütünlüğüne  göre  değil  de,  tam  bir  ittifak  halinde  vazgeçilemez  sayılan  uydurma  rivayetler  bağlamında  anlamlandırmak  olmuştur. Böylece  İslamı  ve  Kur’anı  karalamak  üzere  fırsat  kollayan  inkârcı  reddiyecilere  de  sadece  bu  ayette  değil,  daha  birçok  ayette  rahatlıkla  aşağılayacakları,  eleştirebilecekleri  geniş  bir  malzeme  alanı  oluşturmuşlardır. Birçok  müfessirin  yanlış  meallendirmesinde  olduğu  gibi  Diyanet  İşleri  Başkanlığının  dahi  Nisa  Sûresinin  34. ayetinin  çevirisini  aynı  anlayış  ve  yapı  içerisinde  “  Erkekler,  kadınların  koruyup  kollayanıdırlar.  Çünkü  Allah  insanların  kimini  kiminden  üstün  kılmıştır.  Bir  de  erkekler  kendi  mallarından  harcamakta ( ailenin  geçimini  sağlamakta )  dırlar.  İyi kadınlar  itaatkârdırlar. ( Evlilik  yükümlülüklerini  reddederek )  başkaldırdıklarını  gördüğünüz  kadınlara  öğüt  verin,  onları  yataklarında  yalnız  bırakın.  Bunlar  fayda  vermez  de  mecbur  kalırsanız  onları  ( hafifçe )  dövün……. “  ifadeleriyle  gereksiz  ifadeler  de  eklenerek  yanlış  meallendirdiğini  görüyoruz.  Böylece  yüzyıllar  içerisinde  insanların  önüne  konulan  bu  tür  yanlış  çevirilerle  Nisa  Sûresinin  34.  ayeti,  resmen    Kutsanmış  Dayak “  kabulüyle  kadını  aşağılayan  bir  yapıya  büründürülmüştür. Oysa  ayetin  orijinal  sözcüklerinin  ifadeleriyle  bizim  kabul  ettiğimiz  anlamlandırmalarına  göre  bakacak  olursak ;

NİSA  34  :  Allah’ın,  bazı  şeyleri  bazısına  fazla  kılması  ve  erkeklerin  mallarından  nafaka  sağlamaları  nedeniyle  erkekler,  kadınlar  üzerine  iyi  koruyup  iyi  gözeticidirler.  Hal  böyle  olunca,  Salih  kadınlar,  Allah’a  itaat  edicidirler  /  Allah’ın  koyduğu  kurala  uyanlardır.  Allah’ın  koruduğu  şey  nedeniyle  henüz  gelmediği  halde  başlarına  gelebilecek  felâketler  için  koruyucudurlar.  Dik  kafalılık  yaparak  kendisini  taciz  ve  tecavüz  riskine  atmasından  korktuğunuz  kadınlara  da,  fil  mezaciı  vadribu  hünn /  öğüt  verin  ve  yan  gelip  yattıkları  yerlerde /  kendi  yaşanılan  yerlerin  sınırları  içerisinde  göç  ettirin  ve  baskı  yapın.  Bunun  üzerine  size  saygılı  davranırlarsa,  artık  onlar  aleyhine  başka  bir  yol  aramayın.  Allah  çok  yücedir,  çok  büyüktür.

Bu  ayette  aslında  aile  yapısı  temelinde  toplumdaki  mutluluğun,  huzurun  ve  sulh  içinde  yaşamanın  yolları  gösterilmektedir. Salih  /  Allah’ın  kitabına  yönelerek  yaşayan  kadınlar  ifadesiyle  ve  de  ayetin  orijinalinde  geçen  “  qavvam “   sözcüğü  ile  onu  iyice  gözetmek,  bütün  gayretiyle  onu  korumak  ona  nezaret  etmek  anlamlarıyla  aslında  kadınların  korunmasına,  kollanmasına  yönelik  atıfta  bulunulmuştur. Birçok  tefsir,  meal  ve  ilmihal  kitaplarında  burada  sözü  edilen  kadınların,  erkeklerin  kendi  hanımları  olduğu  iddia  edilir.  Halbuki  burada  muhatap  olan  tek  bir  koca  değil,  toplumda  yaşayan  tüm  insanlardır. Bu  ayetle  yine  aslında  erkek  sadece  kendi  hanımı  üzerine  değil,  toplumun  bütün  erkeklerinin,  toplumun  bütün  kadınları / ana,  bacı,  kız,  eş,  gelin,  hala,  teyze,  komşu  kadını  üzerine  gözetleyici  ve  koruyucu  olarak  tayin  edilmektedir. Ayetin  “ Allah’ın  bazı  şeyleri  bazısına  fazla  kılması  “  ifadesinin  birçok  müfessir  ve  kesim  tarafından  “  Allah,  erkekleri  kadınlara  üstün  kılmıştır. “  diye  açıklanması  kesinlikle  yanlıştır.  Burada  konu  edilen  üstünlük,  kadın  ve  erkek  arasındaki  üstünlük  değil,  kadın  ve  erkeğin  kendi  üzerlerinde  fıtrat  olarak  toplanmış  olan  ayrı  ayrı  meziyetleri  ve  özellikleridir.  Örneğin,  erkekteki  güç,  cesaret,  soğukkanlılık  ve  metanet,  kadınlardakinden  üstündür.  Diğer  yönden  ise  haya,  merhamet,  şefkat,  eğiticilik,  donanım,  sorumluluk,   titizlik,  yapıcılık  ve  düzen  gibi  özellikler  de  kadınlarda  erkeklerden  daha  üstündür. Ayetin  orijinalindeki  “ mezaciı “  ifadesinin  de  gerçek  anlamı  Diyanetin  çevirdiği  gibi   ayrılacak  “  yataklar “  değil,  kinaye  olarak  yan  gelinip  yatılan,  huzur  içerisinde  yaşanılan  yerler  ve  oralardan  uzaklaşılması,  ayrılması  demektir.

En  çok  saptırmanın,  yanlışların  ve  gerçek  olmayan  kadını  dövme  anlamıyla  kabullerin  yer  aldığı  sözcük  ise  ayetin  orijinalinde  yer  alan  “  darb “  sözcüğü  olmuştur. Bu  sözcük  örneğin  Musa  Peygamber  kıssasında  asasını  suya  darbetmesi  /  vurması,  Eyüp  Peygamber  kıssasında  bulunduğu  bölgeden  ayrılması  gibi  anlamlarında  olduğu  gibi,  aslında  Kur’anda  değişik  anlamlarıyla  birçok  ayette  yer  almaktadır. Kur’an  üzerinde  çalışan  müfessirlerin  ise  bu  sözcüğün  geçtiği  paragraftaki  gerçek  anlamını  yakalayabilmeleri  için  sözcük  üzerine  iyi  düşünmeleri  gerekmektedir. Bu  sözcük  “  Bir  nesne  üzerinde  el  ile  çarpma,  sopa  kılıç  gibi  şeylerle  bir  şeyler  oluşturma,  kırmak,  devirmek,  kesmek,  yaralamak,  çizmek  gibi  eylemler,  herhangi  bir  metal  veya  tahta  parçası  üzerine  oyma  ve  kabartma  eylemi,  yollarda  ayakla  iz  oluşturmak,  rızık  aramak,  ticaret  için  yola  koyulmak,  yağmurun  çarpması  ile  toprakta  oluşturduğu  çukur,  iz,  bir  yere  bir  şey  dikmek,  kalp  atışı,  nabız  vuruşu,  suda  yüzmek,  kavgadan  beladan  kaçmak,  bir  yere  varıp  uzaklaşmak,  dikilmek  gibi  birçok  anlamlarda  kullanılabilen  müteşabih  /  birçok  karşılığı  olan  bir  sözcüktür. 

Bu  nedenle  sözcük,  yer  aldığı  cümledeki  paragraf  içerisinde  söz  ve  anlam  akışı  içerisinde  dikkatle  ele  alınarak  en  yakın  ve  gerçek  karşılığı  tercih  edilerek  anlamlandırılmalıdır. Bize  göre  de  bu  ayette  “  kadını  darb  etmek,  dövmek  “  değil  de  bu  ayetteki  en  gerçekçi  karşılığı  da  “  bulunduğu  yerden  uzaklaşmak  için  bir  süre  ayrılmak,  yola  çıkarmak,  ayrı  kalmak,  odaların  ayrılması,  bunun  için  pres  uygulanması,  baskı  yapılması  gibi  önlemlerin  uygulanmasıdır. Ama  maalesef  Müslüman  aleminde  görevini  layıkıyla  yerine  getiremeyen  müfessirler  eliyle  Kur'anın  birçok  ayetinde  yapılan  yanlış  ve  tutarsız  çevirilerden  dolayı  bugün  Kur'anın  İslamı,  eleştirilere  açık  olarak  çok  yanlış  inançlarla  yaşanmaktadır.  Allah  doğrusunu  en  iyi  bilendir.  Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğruları  sizinle  olsun !...

 

 

 

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET