 
 Merhaba hocam. Nahl suresindeki dişi bal arısı mucizesine şöyle itiraz var. Lütfen cevaplarmısınız. Ayette ‘bal arısı’ için kullanılan ‘an-nahl’ sözcüğü Hicaz Arapçası’nda -yani Kuran’ın indirildiği dilde-(2) dişildir (müennestir). Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 14/276 (Nahl Suresi, 68-69)Bu kelime (nahl) Hicazlılara göre müennestir. İşte bundan ötürü Allah Teâlâ onu ayette müennes saymıştır. Yani Hicaz Arapçası’nda kelimenin dilbilgisel cinsi dişildir. Ve bundan ötürü Kuran’da dişil olarak geçmiştir. Tıpkı Almanca’da arı anlamına gelen ‘die Biene’ kelimesinin dişil olması ve dolayısıyla söz konusu bilimsel bulgulardan önce yazılmış Almanca metinlerde de kelimenin dişil olarak geçmesi gibi. Kısacası kelimenin dilbilgisel cinsiyle biyolojik cinsiyeti arasında böylesi bir bir bağlantı kurmak mümkün değildir.
 Zeki Çelik.  
   
   04-10-2025
 Zeki Çelik.  
   
   04-10-2025  
               Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun !
Nahl  Sûresinin  68 – 69.  ayetlerinde  "  Ve  Rabbin  ilen  nahli / bal  arısına  dağlarda,  ağaçlarda  ve  yapacakları  çardaklarda  evler /  yuvalar  edinmesini,  sonra  meyvelerin  hepsinden  ye  de,  Rabbinin  kolaylaştırdığı  yollara  gir,  diye  vahyetti.  Onların  karınlarından  şerâbüm / renkleri  çeşitli  bir  içecek  çıkar  ki,  onda  insanlar  için  şifa  vardır.  Şüphesiz  ki  bunda  iyiden  iyiye  düşünen  bir  toplum  için  kesinlikle  bir  alamet /  gösterge  vardır. "  ifadeleriyle  yer  alan  ve  Sûreye  adını  veren  “  Nahl /  Bal  arısı “  sözcüğünün  müzekker /  eril   mi  yoksa  müennes /  dişil  mi  olduğuna  yönelik  oldukça  da  değişik  örnekleri  belirterek  de  bir  soru  oluşturmuşsunuz,  fikir  beyan  etmişsiniz.  Açık  söyleyeyim,  daha  önce  de  ben  Arapça  bilmiyorum  diyerek   bize  ders  verir  gibi  soruyu  oldukça  ayrıntılı  bir  çok  örnekle  sorma  şeklinizden  art  niyet  sezdiğimden,  il  dışı  seyahatim  döneminde  de  gelmiş  olduğundan  dolayı  ve  birçok  okuyucuyu  da  ilgilendirmeyeceği  düşüncesiyle  cevaplamak  veya  cevaplamamak  açısından  önce  tereddütte  kalmıştım  ama  yine  de  cevaplamıştım  ve  neticede  de  üstelik  iki  kez  yönelttiğiniz  soru  cevaplarını  belki  de  görmediğiniz  için  bu  kez  tekrar  yönelttiğiniz  sorunuzu  da   dileyen  okuyucularımızın  da  az  çok  bilgi  edinmesi  açısından  konuyu  ana  hatlarıyla  tekrar  cevaben  aktaralım.
Müzekker :  Lafzen  ve  hükmen  güçlü  ve  ön  planda  olup  dişilik  alameti  taşımayan  ve  eril  sözcüklerdir. Hakiki  veya  mecazi  olarak  sınıflandırılanları  vardır.
Müennes  :  Lafzen  ve  hükmen  dişilik  alameti  taşıyan  sözcüklerdir. Onlar  da  hakiki  müennes /  dişilik  organı  taşıyan  ve  taşımayan  mecazi  müennes  sözcükler  şeklinde  sınıflandırılırlar. Bunlara  da  duruma  göre  kıyasi  ve  semai  gibi  sınıflandırmalar  yapılır. Tabii  bütün  bu  ayrıntılara  bu  zeminde  girmemizin  olanağı  yoktur.
Dünya  yaşamında  bitki,  hayvan  ve  insan  hayatının  devam  edebilmesi  için  Rabbimizin  bütün  canlı  varlıkları  dişi  ve  erkek  olarak  yaratmış  olduğundan  ve  insanlar  tarafından  iletişim  kolaylığını  sağlayan  yazının  bulunması  ile  yazılı  anlatımın  da  kullanılmaya  başlanmasıyla  birlikte  bütün  toplumlarda  ve  medeniyetlerde  birbirinden  gramatik  olarak  ayırt  edilebilen  bir  çok  cinsiyet  kategorisi  tarih  boyunca  İbrani  ve  Arap  dillerinin  de  içinde  bulunduğu  Sami,  Mısır,  Arami  dillerinde  bir  çok  sözcük  üzerinde,  alimler  tarafından  tartışma  konusu  yapılmıştır. Bu  bağlamda  bizim  asıl  konumuz  olan  “  nahl  /  bal  arısı “  sözcüğü  üzerinde  de  aynı  şekilde  yüzlerce  yıldır  birçok  alim  tartışmış  görüşler  bildirmiştir. * Kimileri  Kur’an  Hicaz  lehçesinde  oluştuğu  için  bu  sözcük  “ müennes /  dişi  bal  arısı “  olarak  yer  almıştır. * Kimileri  nahl  sözcüğünün  zamirlerde  de  bu  anlamda  olduğu  için  lafzı  müzekker,  anlamı  ise  müennes  tir. * Kimileri  arılar  müzekker /  eril,  müennes /  dişil  ve  hünsal  /  iki  cinsiyetlidir. *  Kimileri  de  “  nahletün “  şeklindeki  müennes  sözcüğünün  çoğulu  olduğunu  söylemiştir. Kimileri  de  semai  müenneslikten  söz  etmiştir.  Yıllardır  da  tartışa  gelmişlerdir. Bunlara  rağmen  yine  de  Araplar  müzekkerlik  ve  müenneslik  için  “  nahiv /  Tutulacak  yol,  taraf,  yön,  lügat “  ilminin  en  karmaşık  konularından  birisi  olarak  saymasına  rağmen  irab  /  Söz  dizimini  incelemek,  araştırmak  olan  ilimden  daha  fazla  önemli  saymışlardır.  Ancak  bütün  bu  ayrıntıların  ve  tartışmaların  Rabbimizin  seçtiği  sözcüklerin  dişil  veya  eril  olması  ile  bir  ilgisi  yoktur.  Elbette  ki  meal  ve  tefsir  yazacakların  işidir,  en  çok  Kur'an  üzerine  ilim  yapacaklar  için  önem  taşımaktadır.
Bize  göre  ise  de  bu  tartışmalarda  sorunuz  üzerine  önemli  olan !  Kişilerin  sonradan  oluşturduğu  Dil  bilim  ayrıntılarının  farklılığından  ziyade,  insanların  yaptıkları  gramer  dilbilgisi  ayrımlarına  göre  değil  de,   Rabbimizin   erkek  ve  dişi  her  iki  tür  arı  için    "  ilen  Nahli "   sözcüğünü  kullanmış  olmasıdır. Fıtraten  erkek  olmadan  dişinin,  dişi  olmadan  erkek  arının  olamayacağına,  bütün  canlıların  erkekli  dişili  yaratılmış  olduğuna  göre,  sonuçta  da  tartışmacılarca  söz  konusu  ayetlerin  içerisinde  ve  pratikte  dişi  arıların  bal  yaptığına  vurgu  yapan  ilahi  iradenin  bilimsel  bir  mucizesi  olduğunun  kabulünde  hemfikir  olunmasıdır. 
Bu  konularda  en  çok  tartışılan  ayrıntılardan  birisi  de  arıların  neden  bal  peteği  yuvasını  altıgen  yapısında  oluşturduğudur. Bu  konuya  birçok  kişi  değişik  görüş  ile  yaklaşmış,  açıklamalar  getirmiştir  ama  bize  göre  hiç  birisi  de  maddenin  temel  yapısı  ve  özellikleri  ile  ilgili  olarak  kimya  bilimine  vakıf  olmadıkları  için  tutarlı  ve  ikna  edici  olamamıştır. Bu  ayrıntıya  da  belki  de  hemen  hemen  birçok  kişinin  de,  sizin  de  bu  güne  kadar  duymadığı  bir  açıklamayı  kimya  bilimi  bağlamında  biz  yapalım.  Arılar  çevreden  topladıkları  çiçeklerden,  besinlerden  fıtraten  vücut  yeteneklerine  bağlı  olarak  bal  üretmektedirler.  Ayetin  orijinalinde  de  ürettikleri  için  lafız  olarak  “  şerab  /  şerbet “ sözcüğü  yer  alır.  Arının  yaptığı  bu  şerbet  altıgen  yapısındaki  bal  mumu  peteklerinde  saklanır  ve  korumaya  alınır.  Arının  topladığı  besinleri  vücudunda  değişik  evrelerden  geçirdikten  sonra  ürettiği  bal  /  şerbet,  kimyasal  yapı  olarak  resmen  glikozun  bir  türüdür.  Temel  yapı  olarak  bütün  nişasta  ve  karbonhidrat  besinlerin  ana  yapısını  teşkil  eden  Glikoz  molekülü  6  karbon  ve  12  hidrojen  atomundan  oluşur.  Karbon  atomunun  başka  atomlarla  bağlanabilmesi  için  etrafında  dört  adet  bağ  yapabilme   yeteneği,  Yaratan  Rabbimiz  tarafından  kodlanmıştır. Hidrojen  atomu  ise  başka  atomlarla  ancak  tek  bağ  yaparak  bağlanır. Bu  nedenle  toplam  18  atomun  birbirine  bağlanmalarının  en  uygun  enerji  dengesi  ve  geometrik  yapısı  ise,  Önce  altı  karbonun  ikişer  bağı  ile  birbirine  bağlanarak  bir  altıgen  oluşturması  ve  etrafına  da  12  hidrojenin  ikişer  ikişer  bağlanması  sonucunda  altıgen  /  hegzagonal  yapısıdır. İşte  bu  nedenle  arının  oluşturduğu  bal  ve  onu  koruyacak  olan  peteğin  /  aynı  temel  ve  yoğun  glikoz  moleküllerinden  oluşmuş  bal  mumunun  geometrik  yapısı  da  altıgen  şeklinde  olmak  zorundadır. Tabii  sonuçta  Rabbimizin  ilahi  kodlaması, matematiğin  doruğundaki  tasarımın  büyüklüğü  ve  bizim  için  de  mucizelerin  en  ilginçlerinden  birisi  olmasıdır. Böylece  Bal  arısı,  kendisine  yüklenen  /  verilen  görevi  en  iyi  şekilde  yerine  getirmekte,  Allah'a  secde  etmekte  /  teslim  olup  boyun  eğmekte,  Allah'ın  büyüklüğünün  kanıtı  olmaktadır.  Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğruları  sizinle  olsun !...