sayın hocam genellikle meallerede yasin suresi 6 ayette ataları uyarılmamış diye yazılmış .Aslında “Ataları uyarılmış ama kendileri gaflet içinde kalamayı tercihte bulunan bir toplumu uyarasın diye” şeklinde olması gerekmezmi?Şuara 208 gibi . şu surelerde Secde 32/3; Sebe’ 34/44; Fâtır 35/24 yeri zamanı ve anlatılmak istenenler farklı zanki. Meâllerde de esas alınan mâna burada geçen “mâ” kelimesinin olumsuzluk edatı sayıldığına göre bu kelimenin mahiyeti ve cümledeki rolü konusundaki farklı kanaatlere göre âyetin aynı kısmına “ataları uyarılmış” veya “atalarının uyarıldığı şeyle” anlamı verilmesi gerekmezmi? şuara 208. Biz hiçbir toplumu önceden uyarmadan yok etmemişizdir.
Zeki Çelik.
04-06-2021
Değerli Kardeşim ! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun !
Yasin Suresinin 6. ayetinin orijinalinde yer alan “ kavmen “ sözcüğünün sonundaki “ ma “ olumsuzluk edatına bağlı olarak sizin de değindiğiniz görüş ve öneriniz için benzer şekilkde Taberi, Zemahşeri, İbn Atiyye gibi birçok imam yorum getirmiş, eserlerinde bu ayet için “ Ataları aslında uyarılmış ama kendileri gaflet içerisinde kalmayı tercihte bulunan bir toplumu uyarasın diye “ şeklindeki görüşlere yer vermişler ve “ Bu takdirde geçmiş devirdeki bütün insanlar kastedilmiş olur “ şeklinde hüküm oluşturmuşlardır. Zamanımızın birçok Müfessirinin de bu ayet ile ilgili olarak yaptıkları farklı meal örneklerine dikkat çekmiş olduğunuzdan dolayı size teşekkür ederim. Zamanımızda da neredeyse ikiyüzün üzerinde Kur’an çevirisi meal bulunmaktadır. Yüzyıllardır da bu ayet ile ilgili birçok imam da görüş bildirmiştir. Zamanımızın bazı meal örneklerine bakacak olursak ;
* Elmalılı Hamdi Yazır : Babaları korkutulmamış
* Ömer Nasuhi Bilmen : Onların ataları korkutulmamıştır
* Abdülbaki Gölpınarlı : Ataları korkutulmamış
* Ahmet Varol : Ataları uyarılmamış
* Bayraktar Bayraklı : Ataları uyarılmamış
* Diyanet Vakfı : Ataları uyarılmamış
* Mehmet Okuyan : Ataları uyarılmış ( ancak gerçeklerden ) habersizmiş gibi davranan
* Muhammed Esed : Ataları uyarılmamış
Görüldüğü gibi bazı farklı yorumlar da getirilmiştir. Bize göre de bu ayet ile “ Babalarının ( yani yakın atalarının ) uyarılmamış olduğu nedeniyle o günün toplumunun gaflette oldukları vurgusu yapılmaktadır. Ayette Hakim Kur’anı tebliğ etmek üzere Peygamberimizin mensubu olduğu ve Mekke’de yaşayan Kureyş kabilesine Elçi gönderildiği toplumun durumuna değinilmektedir. Bu toplum ataları ( En çok on ata ) uyarılmadığı için iyice gaflete dalmış, dini, imanı, Allah’ı, ahireti umursamaz olmuş bir toplumdur. Mekke toplumunun çoğunluğunu oluşturan Kureyş’in asıl adının “ Fihr “ veya “ Nadr “ olabileceği belirtilmektedir. Bu bilgilere göre Kinane kabilesinin bir kolu olan Kureyş kabilesi ; Nehfel, Zühre, Mahzum, Esed, Cumah, Sehm, Ümeyye, Haşim, Teym ve Adiy adlarındaki on koldan oluşmuştur ve daha önce dağınık yaşayan bu kabileler ve soylar, bir araya gelerek çok uzun yıllardan bu yana Kureyş adıyla Mekke’de hüküm sürmüşlerdir. Suriye’den getirtilen, kırmızı akitten yapılmış sağ eli kırık bir insan şeklindeki Hübel adındaki puta ve ardından da İsaf ve Naile adlı iki puta tapar, bunların önünde kurbanlar keser olmuşlardır. Allah'ın herhangi bir uyarısı ile de tanışmamışlardır. İşte ayette bize göre on atadan bir araya gelerek toplanmış Mekke’deki Allah’a ortak koşarak yaşamakta olan bu topluma hitaben uyarılarla başlanarak elbette ki sonradan gelecek bütün insanlığa da mesajlar verilmektedir.
Yukarıdaki meal örneklerindeki farklılıklardan dolayı da gördüğümüz gibi, ayetten değişik anlamlar çıkartılması olanağı bulunmaktadır. Fakat yukarıda kısaca da Kureyş kabilesinin yapısına değindiğimizden dolayı, bunların yanı sıra Sebe Suresinin 44. ayetinde “ Ve Biz onlara öyle ders görecekleri kitaplardan vermedik. Kendilerine senden önce bir uyarıcı göndermedik de. “ Yine Secde Suresinin 3. ayetinde “ Yoksa onlar “ Onu kendisi uydurdu “ mu diyorlar. Tam tersi Kur’an kılavuzladıkları doğru yola ulaşırlar diye, senden evvel kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın diye Rabbinden gelen gerçektir. “ ifadelerinde gördüğümüz gibi Kur’anın bütün ayetlerinin en öncelikli muhatabı o günkü Kureyş kabilesidir. Şuara Suresinin 214. ayetinde “ Ve en yakın oymağını uyar. “ İbrahim Suresinin 4. ayetinde de “ Ve Biz onlara açıkça ortaya koysun diye, her peygamberi yalnız kendi toplumun diliyle gönderdik. “ ifadelerinden dolayı doğal olarak bir uyarıcı görevine kendi ailesinden, yakınlarından, halkından, önce kendi bölgesinden başlar. Bu nedenlerle bize göre de bu ayetin mealine “ Ataları uyarılmamış bir toplum “ anlamının verilmesi en yakın bir değerlendirme olarak görülmektedir. Öte yandan elbette ki tarih boyunca birçok peygamber aracılığı ile uyarıldığı halde hiç umursamayan, inkâr eden, gaflet içerisinde kalmış birçok toplum olmuş ve onların da bir çoğu helak edilmiş, tarih sayfasından silinmişlerdir. Bugün de dünya hayatına ve toplumlarına, hatta daha uzağa gitmeyelim kendi toplumumuz içerisinde dahi Kur’anın uyarılarının aksine gaflet içerisinde yaşayan, Kur’anın dışında inancını başka kitaplarla veya kitapsız yaşayan insan yığınları bulunmaktadır. Allah bütün insanlara Kur’anın doğruları ile yaşamayı nasip eylesin. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ve Kur’anın doğruları üzerinize olsun !...
salim K.
04-06-2021
değerli hocam yanıtınıza teşekkür ederim.fakat şöyle düşünelim kainat ayetlerini okumayı, fıtratımıza işlenen vicdanımızı ve iyiyi kötüyü ayırt eden bir kıl verilmişken uyarılmayan biri olması düşünülemez. bence bu işten sadeze akıl dan eksik olanlar muaf .acıkmayı bilen herkes sorumludur,syg.