TÜM SORULAR

Soru

Kkafir kime denir kâfir sözcüğünün kökeni K.   27-06-2025   29

Kurana göre kafir kimlere denir kelimenin etimolojik kökeni

Yanıtlar

Zeki Çelik.      27-06-2025  

Değerli  Kardeşim !  Allah’ın  selamı  ve  rahmeti  üzerinize  olsun ! 

Pek  çok  kişinin,  Müslümanım  elhamdülillah  diyenlerin  bir  çoğunun  da  gerçek  anlamını  ve  ayrıntılarını  bilmediği,  bu  nedenle  de  farkında  olarak  veya  olmayarak  bir  takım  yanlış  davranış  veya  sözlerle  Allah  katında  çok  şiddetli  bir  azabın  muhatabı  olabilecekleri,  Ahiret  hayatına  eğer  inanıyor  iseler  buna  rağmen  o  hayatı  da  mahvedebilecekleri,  hatta  Kur’anımızda  “  Kul  yâ  eyyühel  kâfirun  * Lâ  abüdü  mâ  tabüdûn * Velâ  entüm  âbüdüne  mâ  abüd  *   Velâ  ene  âbüdüm  mâ  abettüm *  Velâ  entüm  âbidüne  mâ  abüd *  Leküm  dinüküm  ve  liyedin “ (  De  ki  :  Ey  kâfirler /   Allah’ın  ilâhlığını,  Rabliğini  kabul  etmeyen  kişiler !  Ben  sizin  taptıklarınıza  tapmam.  Siz  de  benim  taptığıma  tapıcı  değilsiniz.  Ve  ben  asla  sizin  taptıklarınıza  tapacak  değilim  Siz  de  benim  taptığıma  tapacak  değilsiniz. Sizin  dininiz  sizin  için,  benim  dinim  benim  içindir. )   ifadelerinin  yer  aldığı  ve    “ Kâfirun “  hitabıyla  başlayan  ve  özellikle  kâfirlerin  statülerinin  ana  hatlarıyla  belirtildiği  Sûrenin  bulunduğu  çok  önemli  bir  soruyu  gündeme  getirdiğiniz  için  size  teşekkür  ederim.  İsminizi  de  belirtmiş  olsaydınız  daha  da  yerinde  olacaktı !

Sorunuzu  teşkil  eden  ve  ayette  yer  alan  “ kâfir “  ve  aynı  kökten  türeyen  “  küfr “  sözcüğü  bizim  dilimize  de  başkaları  için  kötü  ve  çirkin  sözleri  sarf  etmek,  hakaret  etmek  anlamıyla   geçmiş  olan,  ama  Din  ve  inanç  açısından  çok  ciddi  uyarıları  içeren  Kur’anın  anahtar  kavramlarından  biridir. Küfr  sözcüğünün  sözlüklerdeki  birincil  anlamı  örtmektir.  Karanlığı  ile  her  şeyi  örttüğü  için  Arap  dilinde  geceye  de  kâfir  /  örten  denildiği  gibi,  erişilen  nimetlere,  görülen  iyiliklere  teşekkür  etmeyerek  yapılan  nankörlüğe  de  küfür  denir. Bu  sözcüğün  terim  anlamı  ise,  Allah’ın  varlığını,  Rabbliğini  ve  birliğini,  peygamberlik  kurumunu  ve  peygamberleri,  kitaplarını  ve  ayetlerini,  din  gününü /  Ahiret  gününü  inkâr  etmektir.  Sahip  olunan  nimetlerin  güzelliklerin,  iyiliklerin  ilk  kaynağının  Allah'tan  olduğunu  kabul  etmemektir.

Tarih  içerisinde  insanlar  arasındaki  iletişimde  ve  anlatımda  önce  resimlerin  kullanılmaya  başlanması,  ardından  resimlerin  harf  sembollerine  indirgenmesi  ile  oluşan  ve  Sümerler  tarafından  ilk  yazının  bulunmasıyla  birlikte,  bu  sözcüğün  kullanımı  ve  yazılı  hale  getirilmeye  başlanması,  etimolojik  olarak  M.Ö.  1300  lü  yıllara  kadar  dayanmaktadır.  Aramice /  Süryanice  kpr  kökünde  örtme,  gizleme,  kafran  :  Tanrı  tanımayan,  kafr :   köy  sözcüklerinden  türemiş  olabileceği  kuvvetli  ihtimal  olarak  görülmektedir.  Latincede  paganus  :  Köylü,  tanrısız,  dinsiz  anlamında  kullanılmıştır. Kfr  kökünden  gelen  sözcük  de  Müslümanlık  öncesinde  Araplarda  bir  terim  olarak  "  çiftçilerin  tohumları  toprağa  gömdüğünü  "  anlatmaktaydı. Ama  kısaca  değindiğimiz  etimolojik  gelişimden  ziyade  öncelikle  ve  bugün  bizi  Kur'anımızda  yer  alan  sözcük  ve  kavramlar   ile  getirdiği  yükümlülükler  ilgilendirmelidir.

Arapçada  Kâfir  sözcüğü  de  kfr  kökünden  gelen  “  kefere “  fiilinin  ism i  fâili  olup  sözlük  anlamı  olarak  “  nimeti  örten,  inkâr  eden,  nimete  nankörlük  eden,  uzak  kalan,  nimetten  kaçınan  kimse “  demektir.  Terim  anlamı  ise  “ İmanı  olmayan,  inkâr  eden “  kimse  demektir.  Yani  küfür  denen  zihinsel  eylemin  faili /  yapıcısı /  işleyicisidir.  Bu  nedenle  asıl  üzerinde  durulması  gereken  sözcük  de  küfür  sözcüğüdür.  Kur’anda  küfür  kavramı  kök  halinde  38  ayette,  40  kez  yer  alır.  Bunun  yanında  bir  çok  ayette  aynı  kökten  türemiş  cuhd / bilerek  inkâr  etmek,  işrak /  ortak  koşmak,  tekzib /  yalanlamak  kavramları  da  küfür  anlamında  kullanılmış,  ayrıca  tugyan / haddi  aşmak,  azmak,  zulm / haksızlık  etmek,  ism / günah  işlemek,  fısk /  sınırı  aşmak,  hak  yoldan  çıkmak  kavramları  da  küfür  ve  inanmayanlar  olarak  nitelendirilen  fiil  ve  isimleri  de  bulunmaktadır. Tarih  boyunca  gerek  ehli  kitap   İbrani,  Yahudi  ve  Hristiyan  semavi  dinlerinde,  gerekse  de  Müslümanlık  inancında  bir  çok  din  uleması  tarafından  değişik  yönleriyle  ele  alınarak,  değişik  görüşler  bildirilerek   tartışıldığı  gibi,  bu  bakımdan  Küfrün ;

* Genel  Küfür  :  Kalbiyle  diliyle  kesinlikle  Allah,  Elçi,  Kur’an,  Ahiret  gibi  inançların  hepsini  bile  bile  tanımamak.

* Cuhd  :   Kalbin  tasdik  etmesine  rağmen  diliyle  bile  bile  reddetmek

* İnadi  :  Kalp  ve  diliyle  reddetmemesine  rağmen  azgınlık  ve  kıskançlıktan  dolayı  bile  bile  reddetmek.

* Nifak :  Kalbiyle  onaylamasa  da  diliyle  inanır  gibi  görünmek,  münafıklık  

* Şirk  :  Aklını  kullanmayarak  aciz  yaratıkları  ve  varlıkları  Allah’a  denk  ve  ortak  tutmak.  Akılsızlık  nedeniyle  Allah’a  ait  nitelikleri  örtmek  ve  bir  başka  canlı  veya  cansız  varlıklara  yakıştırmak  gibi   alt  grupları  vardır.

Kur’anda  küfür  ve  türevleri  bir  çok  ayette  geçmektedir. Örneğin  Bakara  84 – 85.  ve  Nisa  Sûresinin  150 – 151.  ayetlerinde “ Allah’a  ve  elçilerine  inanmayarak  küfreden  / Allah’ın  ilâhlığını  ve  Rabbliğini  bilerek  reddeden,  “ Biz  bir  kısmına  inanırız,  bir  kısmına  inanmayız  “  diyerek  Allah  ve  Elçisinin  arasını  ayırmayı  isteyen  ve  böylece  imanla  küfür  arasında  bir  yol  tutmaya  çalışan  kimseler ;  işte  onlar,  kâfirlerin  ta  kendileridir.  Ve  Biz  kâfirlere  alçaltıcı  bir  azap  hazırlamışızdır. “  ifadelerinde  gördüğümüz  gibi,  ama  özellikle  bilinmelidir  ki  “  İslam’da  iman  konuları  bir  bütünlük  teşkil  ettiği  için,  inanılması  gerekenlerden  birini  bile  inkâr  etmek  küfrün /  kâfirliğin  nedenidir. Örneğin  Bakara  Sûresinin  147. ayetinde  "  Hak  /  gerçek  Rabbindendir.  O  halde  şüpheye  düşenlerden  olma  sakın ! "  ifadeleriyle  yapılan  uyarılara  rağmen  Kur'an  ve  gerçek  dışı  olan  Allah,  Kitap,  peygamber  yoktur  diyen  ateistler,  Allah  vardır  ama  peygamber  ve  kitap  yoktur  diyen  deistler,  Allah'ın  varlığı  da  yokluğu  da  ispat  edilemez  diyen  bilinmezci  agnostikler,  Kur'anda  var  olan  emirleri,  ayetleri  görmemezlikten  gelen  veya  o  ayetlerin  ve  emirlerin  aksini  yapanlar  da  kâfirdir.

Nisa  48,  Tevbe  30,  Maide  17, 72, 73,  ve  bir  çok  ayetle  beraber  Furkan  Sûresinin  55.  ayetinde  de  “  Onlar  da  Allah’ın  astlarından  kendisine  yarar  sağlamayan  ve  zarar  vermeyen  şeylere  tapıyorlar.  Ve  o  kâfir  /  Allah’ın  ilâhlığını  ve  Rabbliğini  bilerek  reddeden  o  kişi,  Rabbinin  aleyhine  arka  çıkandır. /  kullarını  saptırmak  için  çalışandır. “  ifadelerinde  gördüğümüz  gibi,  kişiyi  dinin  sınırları  dışına  atan  küfürlerin  en  kötüsü,  tartışmasız  olarak  Allah  hakkındaki  küfürlerdir.  Allah’ı  yüceliğine  uygun  olmayan  bir  şekilde  nitelemek,  isim,  sıfat  ve  emirlerinin,  Kur’an  ayetlerinin  birisini  bile  hafife  almak,  Allah’a  noksanlık  isnat  etmek  şeklindeki   küfürlerden  en  büyük  olanı  ve  bağışlanmayacağının  bildirildiği  Allah’a  koşulan  ortaklıklardır.  Küfür  ve  kâfirlik  kavramları  örneğinin  Kur’anda  bir  çok  değişik  örneklerle  yer  alması  ile  birlikte  ve  bunların  yanı  sıra  peygamberlik  müessesesini  kabul  etmemek  veya   herhangi  bir  peygamberin  peygamberliğini  inkâr  etmek  de  küfürlerin  en  büyüklerindendir.

Münafıkların  /  İkiyüzlülerin  küfür  sözlerini  telaffuz  etmeleri  suretiyle  Tevbe  Sûresinin  74.  ayetinde “  Onlar  söylemediklerine  Allah’a  yemin  ederler.  Halbuki  onlar,  küfrü /  Allah’ın  ilâhlığını  ve  Rabbliğini  bilerek  reddetme  sözünü  kesinlikle  söylediler.  İslamlaşmalarından  sonra  da  kâfir  oldular….Artık  eğer  hatalarından  dönerlerse  kendileri  için  hayırlı  olur.  Eğer  geri  dururlarsa  da  Allah  onları  dünyada  ve  ahirette  çok  acıklı  bir  azap  ile  azaplandıracaktır. Yeryüzünde  onlar  için  bir  koruyucu,  yol  gösterici  yakın  ve  iyi  bir  yardımcı  da  yoktur. “ ifadelerinde  gördüğümüz  gibi  küfür  sözcüklerinin  ulu  orta  kullanılmasının  kişiyi  imanından  çıkarıp  küfre  sokabileceği  belirtilmektedir. İnsanlar  günlük  hayatında  ama  inançsızlık,  ama  ya  da  dini  değerlere  hakaret  etmek  amacıyla  olmasa  bile  sırf  ağız  alışkanlığıyla  bilinçli  veya  bilinçsiz  olarak  bir  çok  kötü  sözü  sarf  edebilmekte  ve  günah  riskiyle  karşı  karşıya  gelebilmektedir.  Oysa  bilhassa  inanç  açısından  kötü  ve  çirkin  sözlü  olmak  müminlik  sıfatıyla  bağdaşmaz.  İslam  dini,  Allah'ın  varlığına  ve  birliğine,  kitaplarına,  peygamberlerine,  Ahiret  gününe  iman  edilmesi  ve  bu  imana  bağlı  olarak  da  amellerin,  davranışların,  eylemlerin  bu  bağlamda  oluşturulması  gereken,  barış,  esenlik,  huzur  ve  her  türlü  güzellik  dilemenin  ve  Allah’ın  selamı  ile  selamlaşmanın  emredildiği  bir  dindir. Allah’ın  selamı,  rahmeti  ve  Kur’anın  doğrularıyla  küfürden  uzak  bir  dünya  ve  Ahiret  hayatı  sizinle  olsun !...

Yanıtla yada Konuyla ilgili Soru Sor



SEN DE SOR
SORU SOR
Son Sorular
TAKİP ET