Kur’anımızda, peygamberimize indirilme / nüzul / vahiy sırasına göre 25. sırada, elimizdeki Kur’an Mushaf’ına göre de 97. sırada yer alan Kadr Sûresi bulunmaktadır. Bu Sûrenin ayetlerinin doğru anlaşılmasını engelleyen, pek çok hadis ve rivayet ortaya atılmıştır. Sûrenin asıl mesajı bir tarafa bırakılarak, bu hadis ve rivayetlerin etkisi ile de her yıl Ramazan ayının 27. gecesi, ülkemizdeki Müslümanlar tarafından Kadir Gecesi adı altında kandil olarak ihya edildiği zannedilmektedir. Kur’an bütünlüğü içerisinde tenkidi, sorgulaması yapılmadan, insanların önüne konulmuş olan Kütübi Sitte kitabı içerisindeki bu yığınla anlatılan rivayetler ve yönlendirmeler ile, Kur'anda olmadığı halde sonradan icat edilmiş bütün Kandil gecelerinde olduğu gibi, bu gecede de özel ibadet şekilleri, zikirler, tespihler, yüz rekât, bin rekât namazlar önerilmekte, mütedeyyin insanlar nasıl bir yanlışın ve şirkin içine bulaştırıldıklarının farkında bile olamamakta, sakalı şerif, hırka i şerif öpme kuyruklarına sokulmakta, kendileri henüz Kur'an ayetleriyle tanışmadıkları halde büyük çoğunluktaki insanlarca kandil kutlamaları yapılmaktadır.
Bu gecede Kur’ana göre melek kavramının ne olduğu bilinmediği halde, rivayetlerle sanki onları görmüşler gibi, başta Cebrail meleği olmak üzere gökte bulunan bütün meleklerin yeryüzüne indikleri, Allah’a yapacakları dua ile ibadette olanların yüzlerini kanatlarıyla sıvazlayacakları, Cennetin kapısını aralayacakları yalanları anlatılmaktadır. ( Melek kavramı ile ilgili olarak Kur’ana Göre Melek İnancı yazımıza bakabilirsiniz.) Camilerde Kur'an ayetleriyle ters düşen anlatımlarla dolu Süleyman Çelebinin şiirleri ile Mevlitler okunup, hiçbir şey anlaşılmadan sadece Arapça okunarak yapılan Kur'an hatimleri ölülerin ruhlarına bağışlanmakta, türbelere gidilerek oruçlar açılmakta, her Cemaatin farklı ritüeli ile, seksen yıllık bir ömrü bir gecede kurtaracak kutsal Kadir Gecesine, böylece büyük bir önem verilerek ihya edildiği zannedilmektedir. Oysa Rum Sûresinin 17 - 18. ayetlerinde “ O halde, yapmanız gereken, akşama erdiğinizde, sabaha erdiğinizde, gece sırasında, öğleye erdiğinizde, her zaman Allah'ın tesbih edilmesidir. / Tüm noksan sıfatlardan arındırılmasıdır. " İfadeleriyle belirtilerek mecazi anlatımla Allah'a ibadetin ve kulluğun sürekli olacağına dikkat çekildiği gibi, İslam Dininde, senenin her ayında, her gününde, her gecesinde ibadetin ve kulluğun sürekliliği esastır. Esasen ibadetin sürekli ve samimi olmasının gerekliliğini dile getiren Kur'an ayetlerine rağmen, tamamen Kur'anın İslam'ına aykırı olan bütün bu sonradan uydurulan saçmalıkları, yanlış inanç ve uygulamaları ortaya koymadan ve Kadr Sûresiyle Kur'anın bize vermek istediği asıl mesajlarına geçmeden önce, asıl mesajların önünde engel ve kanıksanmış olduğundan vazgeçilmeyecek gibi görünen gelenek oluşturan hadis ve rivayetlerden bazılarına örneklerle bir bakalım !
* Bir gün peygamberimiz arkadaşlarına İsrail oğullarından birisinin Allah yolunda bin ay silahıyla cihat ettiğini anlatmış. Arkadaşları, kendilerinin de Allah yolunda bin ay savaşabileceklerini, ama ömürlerinin o kadar uzun olmadığını söyleyip üzülmüşler. İşte bu sûre onların üzüntülerini gidermek için inmiş. ( Muvatta İtikâf 6. Mücahid )
* Bir gün Peygamberimiz arkadaşlarına İsrail oğullarından dört kişinin ( Eyyüp, Zekeriya, Hazkıyl bin Acuz, Yuşa bin Nun ) seksen yıl Allah’a ibadet edip hiç günah işlemeden yaşadıklarını anlatmış. Arkadaşları da hayretler içinde kalmışlar. Bu olay üzerine bu sûre inmiş ve “ Bir Kadir Gecesi sizin için onların bin ayından daha hayırlıdır “ denmiş. ( Ali bin Urve )
Bunun gibi daha pek çok sebebi nüzul rivayetleri peygamberimize rüya göstertilerek, Peygamberimizin vefatından sonra ortaya çıkmış Emevi saltanatının bin ayına dayandırılarak, Kevser’i verdirerek anlatılanlar, Kütübi Sitte denilen rivayet kitaplarında yer almaktadır. Böylece büyük çoğunlukla Müslümanlar da Sûrenin bu nüzul nedenlerine ve anlatılan rivayetlere yürekten inanmışlardır ! Halbuki Peygamberimiz, daha önce Tevrat, Zebur ve İncil Kitaplarını okuyup yazmadığı gibi, bu kitapların getirdiği hükümler doğrultusunda bir inanca, amele ve kültüre sahip değildir. Rivayetlerde ismi geçenleri de tanıyıp bilmesi mümkün değildir. Çünkü Kur’anda Ankebut Sûresinin 48. ayetinde “ Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun ; Sen Kur’anı kendiliğinden yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı, batıla inananlar kesinlikle kuşku duyacaklardı. " ifadesi ile belirtildiğinden dolayı peygamberimizin İsrail oğulları veya daha önceki kavimlerin hikâyelerinin ayrıntılarından da bilgisi yoktur. Gerçi daha sonraki ayetlerle önceki peygamberlerin kıssaları ile ilgili bilgiler verilmiştir amma, Kadir Sûresi, peygamberimizin görevinin başında ilk yıllarda indirilmiştir. O dönemde Kalem Sûresindeki bahçe sahipleri kıssasından başka, geçmişten herhangi bir kıssa kendisine anlatılmamıştır. Üstelik de o yıllarda ve Mekke'de iki yıllık sürenin tamamında baskılardan, tehditlerden, ambargolardan, şiddetten dolayı ancak etrafındaki birkaç kişiyle gece karanlıklarında gizli gizli buluşmalarından dolayı sadece Kur’an ayetlerini öğretecek kadar kısıtlı bir zaman sınırlaması nedeniyle Peygamberimizin rahat bir ortamda oturacak, arkadaşları ile sohbet edecek, fıkra anlatacak zamanı da koşulu da bulunmamaktadır. Bunlardan dolayı arkadaşlarına İsrail fıkralarını anlatması da söz konusu olamaz. Kur’ana mutlak koşulsuz inanıyor isek, rivayetlerle bu anlatılanlar, başkaları tarafından sonradan kurgulanmış, peygamberimizin üstüne atfedilen uydurmalardır, iftiralardır. Çünkü Şura Sûresinin 52. ve Yusuf Sûresiniin 3. ayetlerinde de peygamberimizin, daha önce kitap nedir, iman nedir, bilmezdin denilerek, kıssalar hakkında peygamberlik görevine başlamadan önce herhangi bir bilgisinin bulunmadığı da belirtilmektedir. Bundan dolayı, Peygamberimizin hayatını ve Kur'anı bilen bir kimse, çok açık ve net olarak bu hikâyelerin sonradan oluşturulmuş kurgu olduğunu bilir ve anlar. Buna rağmen maalesef hiç bir klasik yorumcu bu anlatılanların doğru olup olmadığını, sonradan kurgulanıp kurgulanmadığını sorgulamamıştır, zamanımızın gelenekçi ilâhiyatçı uleması da hiç sorgulamadan, araştırmadan hemen atalarının peşine düşmüşlerdir. Bugün Kadir Gecesi Kandili ile ilgili olarak rivayetlerle yerine getirilen uygulamaların tamamının Kur'an ve Peygamberimiz ile hiç bir ilgisi yoktur.
Kur'anda Kadir Gecesini anlatan Sûre vardır, fakat sonradan ülkemizde özellikle Cennet pazarlamacısı işportacıları tarafından Osmanlı Devleti zamanında Dine sokulan Kandil Gecesi diye bir anlayışın bulunduğu promosyonlu, ikramiyeli kutsal bir gece yoktur. Dolayısıyla Peygamberimizin zamanında olmayan Kandil uygulamaları ve inancı, Kur’andaki Kadr Sûresinin ayetlerinin saptırılması ve yanlış meallendirilmesi sonucunda Müslümanların hayatına sonradan bir gelenek olarak sokulmuştur. ( Kur'anda Olmayan Kandil Geceleri başlıklı yazımıza bakabilirsiniz.) Aslında bizim için bir öğüt ve hatırlatma olan Kur'anda, Kadr Sûresiyle aslolarak bize neler anlatılmak, ne gibi mesajlar verilmek istenmektedir ? Kadir Gecesinin ne olduğunu, Sûrenin içindeki ayetlerin gerçek kavramları ile anlamaya çalışalım.
Bismillâhirrahmânirrahiym.
1 : İnnâenzelnâhu fiyleyletil kadr. 2 : Vemâ edrâke mâ leyletülkadr. 3 : Leyletülkadri hayrumminelfi şehr. 4 : Tenezzelül melâiketü verrûhu fîhâ biizni rabbihim minkülli emr. 5 : Selâmün hiye hattâ matleilfecr.
KADR 1 – 5 : Rahman ve Rahim Allah adına .
Şüphesiz Biz, onu / değerli sayfalar içindeki Kur’anı Kadr gecesinde indirdik. * Kadr gecesi nedir ; Sana ne bildirdi / ne öğretti ? * Kadr gecesi bin aydan daha hayırlıdır. * Melekler / Haberci ayetler, Allah'ın vahiyleri içlerindeki ruh / canlılık katan, canlı tutan güçler Rabblerinin izniyle / bilgisi gereği * fecre / aydınlık oluncaya, o şafak sökene kadar iner dururlar. Her bir işten selam !
Ayetin orijinalinde, “ enzelnâhu “ indirilen şey için “ hu “ ( o ) zamiri ile bundan önce 24. sırada indirilmiş olan Abese Sûresinin 11. ayetindeki “ öğüt “ olan, ve 23. sırada indirilmiş olan Necm Sûresinin 59. ayetindeki “ hadis “ ( söz ) olan Kur’an’a işaret edilmektedir. Bundan dolayı ( o ) zamiri ile bu Sûrede indirildiği ifade edilmek istenen şey Kur’andır. Kur’anın doğru anlaşılması ve yorumlanabilmesi, paragraf ve anlam bütünlüğü içerisinde özne, yüklem, tümleç ve zamirin doğru olarak yerine oturtturulabilmesi için, nüzul sırasına göre okunup değerlendirilmesi gerekir. Sevap olur diye anlamadan sadece Arapçasını okumayı yeterli görenler ile hatim hesaplarıyla uğraşanların zaten böyle bir taleplerinin olduğu düşünülemez. Ayetin orijinalindeki “ innâ “ ( Biz ) ifadesi ile ta’zim ( saygı ) Allah’ın büyüklüğü kastedilmektedir. Bu ifadeden sanki bir hiyerarşi düzenindeymiş gibi, Allah’ın işlerini yardımcıları, Vekili ve aracı yapılan Veliler, Üçler, Yediler, Kırklar ile yürüttüğü anlamını çıkarmak çok yanlıştır, şirktir. Çünkü Kur'andaki Tevhit öğretisine göre Rabbimizin, bir ve tek olduğu, ortağının ve benzerinin bulunmadığı, hükmüne hiç bir kimseyi ortak etmediği bir çok ayetle de sabittir.
Kadr sözcüğü : Kıymet, haysiyet, şeref demektir. Ayette sözü edilen Leyletü'l Kadr “ Kadir Gecesi “ tamlaması, ise o güne kadar Arap toplumunda da bilinen ve kullanılan bir kavram değildi. Bundan dolayı ayetten anlaşılacağı gibi, Kadir Gecesinin ne olduğunu, kendisine Kur'an ayetlerinin ne zaman, hangi günde indirilmeye başlandığını daha önceden Peygamberimiz de bilmiyordu. Zaten önünde çalışma masası, üstünde kayıt tuttuğu hazır A - 4 kâğıdı, kolunda saati, takvimi ile ajandası, bilgisayar tableti de yoktu. Üstelik de Kur'andan önce Ramazan ayında toplu olarak otuz gün oruçlu olunmuyordu. Herkesin değişik zamanlarda on veya bir kaç gün bireysel olarak oruç tutma geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki, gerek Peygamberimizin kendisi, gerekse diğer müminler, ilk vahyin geldiği Ramazan ayının gecelerinden birinin, Kadir Gecesi olduğunu ancak bu Sûre indikten sonra öğrenmişlerdir. Kur’anımızda da daha sonra indirdiği ayetlerle Rabbimiz bize, bu Gecenin Ramazan ayında olduğunu Bakara Sûresinin 185. ayetinde, hayırlı bir gecede olduğunu da Duhan Sûresinin 2. ayetinde bildirmektedir. Yüce Allah bu konuda ve hangi günde olduğu ile ilgili bize daha fazla bilgi vermemiştir. Demek ki Kur’anın inmeye başladığı bu gecenin, Ramazan ayının hangi gecesinde olduğunun bilinmesinin bir değeri bulunmamaktadır. Bunu bilmenin kimseye bir faydası da yoktur. Önemli olan, Sûrenin asıl mesajının ne olduğunu anlamak, dolayısıyla kerametin kutsallaştırılacak bir gecede değil, indirilende ( Kur’anda ) olduğunun bilincine varabilmektir. Bu bakış açısı ile önemli olan, Kur’an ile tanışmaktır. Ve bu tanışmanın, üçüncü ayette de göreceğimiz gibi, bin aydan ( bir ömürden ) daha hayırlı bir kazanım olduğunu farkedebilmektir. Ayetteki " elf / bin " sayısı birçok ayette çokluktan kinaye olarak kullanılmıştır.
Aslında ayette sözü edilen " Leyletü'l Kadr " Kadir Gecesi, peygamberimizin gecesidir. O gecenin bir daha tekrarı olmayacaktır. Peygamberimize o gece Alak Sûresinin ilk ayeti, " Yaratan Rabbinin adına oku " emrinin yer aldığı Kur’an ayetleri indirilmeye başlanmıştır. Peygamberimiz Kur’an ile ve ayette de yer alan Yaratan, Kerem sahibi olan Rabbi ile tanışmıştır ve çok ulvi bir görev ile şereflendirilmiştir. Bu gece o nedenle kıymetli, şerefli bir gecedir ve o andan, o geceden itibaren Peygamberimizin ufku, hayata bakışı değişmiştir. O, artık hayatı Kur’an ile yön bulacak kişi olmuştur. O'nun üzerine selam ( toplumların esenliği, huzuru, barışı, mutluluğu ve Allah katındaki kurtuluşu için gereken Allah’ın vahyi, rahmeti ) yağmaya başlamıştır. Hüküm, hikmet ve öğüt içeren Kur’an ayetleri ve haberci melekler ( beynine haber taşıyan elektro manyetik radyo dalgaları ) O'nu ve insanları her türlü cehaletten, kötülüklerden uzaklaştırıp karanlıktan aydınlığa kavuşturuncaya kadar sürekli bir şekilde ruh ( canına can katan ) vahiy, bilgi taşımaya başlamışlardır. Ve bu ruhun / bilginin, / canın / vahyin taşınması yıllarca ve Peygamberimizin 23. görev yılında, karanlıklardan insanların aydınlığa kavuştuğu ve Maide Sûresinin 3. ayetinde de Rabbimizin “ Artık dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım, size din olarak İslam’ı seçtim “ dediği ana kadar sürmüştür. Böylece o geceden sonra Peygamberimizin bütün hayatının rehberi Kur’an olmuştur. O günden sonra karanlıklar içinde bulunan insanlar, Kur'an ayetleriyle tanıştıkça aydınlığa, selamete, doğruya, iyiye, güzele, huzura ve mutluluğa kavuşacaklardır. İşte Kur'anda anlatılan gece, bu mesajlarla Peygamberimizin gecesi olduğuna göre, peki siz bu güne kadar Kur'an ile tanıştınız mı ? Kur'anın içerisinde nelerin bulunduğunu az çok öğrenebildiniz mi ? Kur'an ayetleri ve öğütleri size de yol gösteren rehberiniz olmaya başladı mı ? Kur'an ile tanıştığınız, anlayarak okuyup, öğüdünü öğüt yapmaya başladığınız, sizin Kadir Geceniz Ne Zaman olacaktır, ya da olmuştur ?..
Sizin Kadir Geceniz de uydurma rivayetlerle belirlenmiş olan mutlaka Ramazan ayının 27. gecesi değil, ister Ramazan ayının herhangi bir gündüzünde, ister gecesinde, ister her hangi bir ayın gündüzünde veya gecesinde, saatinde, dakikasında, ne zaman ihtiyaç duyduğunuzu düşünerek Kur’an ayetleri ile tanışırsanız, Kur’an ayetlerini anlayarak okumaya başlarsanız, onlarla tefekkür eder, o andan itibaren hayatınızın rehberi yapmaya karar verirseniz, işte sizin için bir ömürden, bin aydan daha hayırlı olacak olan Kadir Geceniz o saattir, o dakikadır, o gündür, o gecedir. O andan itibaren sizin için de Kur’an ayetleri, haberci melekler, size can ve bilgi katmak için ruh / dosdoğru yolun bilgileri, sizi kokuşmuşluktan, cehaletten, karanlıklardan kurtararak sabahın aydınlığına, insanlık erdemine kavuşturuncaya kadar iner de iner. Kur’anın nuru, aydınlığı, fazileti, huzur, barış ve esenlik ( Allah’ın selamı ) sizinle olmaya başlar. İşte Kadr Sûresinin bizlere iletmeye çalıştığı mesajın aslı budur. Yoksa, uydurma rivayetlerle belirlenmiş Ramazan ayının 27. gecesini bekleyeyim, iki rekât tespih namazı kılayım, bir mevlit şirkini dinleyeyim, peygamberin sakalını öpüp ona yaklaşayım, bana şefaat etsin de, bir gecelik promosyonla böylece Cennetin kapısını aralamış olayım demek, Kur'anın aksine yanlış adreste yürümekten, karanlığa taş atmaktan, kendini avutmaktan ve en ciddi olanı da şirkin sorumluluğunu üstlenmekten başka hiç bir şey değildir.
Kadir Sûresinin asıl mesajını anlayamayan klasik tefsirciler, hiç gereği olmadığı halde, Kadir Gecesinin ne zaman olduğunu bulmak için bir hayli mesai harcamışlar ve pek çok saçma görüş üretmişlerdir. Rivayetlerde anlatıldığına göre * İbn i Rezin, Ramazan ayının ilk gecesi olduğunu söylemiş, * Hasan Basri 27. gecesi olduğunu söylemiş, * Enes’ten 29. gece olduğu rivayet edilmiş, * Şiiler 21. 23. 25. gece demiş, kimi 24. gece demiş, neredeyse Ramazanın her gününe birileri talip olmuş. * Uydurma bir hadise göre de İbn i Abbas, “ Bu Sûre otuz kelimedir, “ Hiye “ kelimesi ise 27. kelimeyi teşkil eder. ” Demiş ve ilmi tartışılarak, bundan dolayı da Kadir gecesi 27. gecedir denilmiştir. * İbn i Abbas’dan yine başka bir hadise göre ; “ Leyletül kadr “ Arapça olarak dokuz harftir. Bu ifade Sûrede üç defa geçer. Dokuzu üç ile çarptığımız zaman yirmi yedi olur. Bundan dolayı da Kadir Gecesi Ramazanın 27. gecesidir. Denilmiş. ( Müslim Şelati'l Misafirin 179 - 180, Ebu Davud Şehru Ramazan 2 - 6, Tirmizi Şavm 72 ) Daha buna benzer pek çok öneri ve iddia ortaya atılmıştır. Bugün ülkemizde büyük bir heyecan ile ihya edildiği zannedilen Ramazan ayının 27. gecesindeki Kadir Gecesi, işte böyle tutarsız, saçma öngörülerle hesaplanarak belirlenmiş, Kur'anın uyarılarının aksine kutsallaştırılmış bir gece oluvermiştir. Ama üstelik de bu konudaki hadislerin ihtilaflı olduğu ve gerçeği yansıtmadığı da yine bazı hadisçilerin kendilerince de dile getirilmiştir. ( Ebu Davud Şehri Ramazan 2. Tirmizi Şavm 72. ) Bu saçma, tutarsız belirlemelere aslında hadisçilerin kendileri de inanmamakta bu nedenle de Peygamberimize atfedilen " Kadir Gecesini Ramazan ayının son on gecesinde arayınız " ( Buhari Fazlü Leyleti'l Kadr 2 -3 ) hadisine göre hareket edilmesini de önermektedirler. Bir yanlış başka yanlışları doğurmakta ve bunların sonucunda da Kur'ana göre aslında " Tevhit öğretisi ve bilinci için Kur'an ayetlerinin eğitimi ile pekişerek akif olmak amacıyla belirli bir süre Hacc esnasında Mescid i Haram'da toplanarak bir araya gelmek " olan itikâf kavramı, saptırılarak bugünün bazı Cemaat mensupları da itikâfa girme adı altında, dünya işlerinden vazgeçip, Ramazan ayının son on gününü ibadetle geçirip Camilere kapanmaktadır. Uydurulan hadislerin etkisi altında kalarak Kur'anın gerçek mesajlarının aksine, on günden birinde olmayan Kadir gecesini yakalamaya çalışmaktadır. ( Buhari İtikâf 1. Müslim İtikâf 1 - 5, Ebu Davud Ramazan 3 )
Üstelik Ramazan ayının günleri her yıl Ay takvimine göre 10 gün geriye doğru yer değiştirmektedir. Kesin olan tek bir şey vardır, Kadir gecesi Kur’anın inmeye başladığı ilk gecedir. Bunu da tarihte bir kez Peygamberimiz yaşamıştır. Her yıl Kur’an bir kez daha inmez. Sadece Kur’anın indiği Ramazan ayının yıl dönümleri olur. Belki de bu nedenle din görevlileri Ramazan ayı Kur’an ayıdır, bu ayda Kur’ana daha sıkı sarılalım diyorlar. Doğru da diyorlar amma hiç biri ardından açık ve net olarak insanların Kur’ana nasıl sarılmaları gerektiğine, anladığı dilden Kur’anın mealinin ve Tebyin’inin okunması gerektiğine değinmiyorlar. Bundan dolayı Kur’ana sarılmak, sadece Arapça olarak imamın okuduğu, insanların da hiç bir şey anlamadan dinledikleri, gelenekselleşmiş mukabele etme anlayışından öteye gitmemekte, insanlarımız Kur’anın içinde neyin olduğunu bilmemekte ve promosyonlu gecelerin peşine düşmektedirler. Üzücü ve endişe verici olanı da, Din görevlileri, Ulema, İlâhiyatçı Akademisyen denilenlerin, imamların çoğunlukla bu yanlış ve geleneksel uygulamaların peşinden hala büyük bir heyecanla gidiyor ve bu yanlışa sahip çıkıyor olmalarıdır. Yanlış olarak kutsallaştırılmış olan Kadir Gecesi kavramı da bu nedenlerle çoğunlukla Müslümanların gerçekten Kadir Gecesi olamamaktadır.
Kadr Sûresinin 4. ayetinde “ tenezzelül “ sözcüğü ile meleklerin “ hulul “ ettiği, sonra yine indiği, sürekli olarak indiği ifade edilmektedir. Halk kültüründe özellikle melekler, Kur’an dışı kanatlı gök varlıkları olarak kabul edildiğinden, bu ayette meleklerin gökten indikleri tasavvur edilmektedir. Bu konuda da hayal ürünü ve zanlarla pek çok rivayet uydurulmuştur. Sûrenin doğru anlaşılabilmesi için melek, melaike, ruh kavramlarının doğru bilinmesi gerekir. Bu ayette belirtilen melekler, haberci elçilerdir / elektro manyetik radyo dalgalarıdır. Melekler, bu doğa güçleri ve enerjiler zaten yeryüzündedir, Evrenin her yerindedir, kıyamet anına kadar Evrende, yeryüzündeki her türlü oluşumu, Allah'ın kanunlarıyla kodlanmış, programlanmış olarak yerine getireceklerdir. Melekler, Kâinatın oluşturulması ile birlikte Kâinatın yönetilmesi için yaratılmış Allah'ın yönetim güçleridir, kanunları, ilkeleri ve hükümleridir, Sünnetullah'tır. Melekler, uydurma rivayetlerle öyle tasavvur edildiği gibi, biri yerin yedi kat altında, diğeri de yerin yedi kat üstünde kanatları olan, arşı sırtında taşıyan, gözlerini kırpıştırarak zikir çeken, uzayda namaz kılan, şekilden şekle giren, insan gibi görünüp konuşabilen başka bir boyutta yaratılmış meta fizik / fizik ötesi varlıklar değildir. Evrende, madde, enerji ve yönetim güçleri olarak yaratılmış varlıklardan ve Metafizik olarak Allah'tan başka hiç bir şey yoktur. Ruh kavramı için de halk kültüründe Cebrail meleği olarak bilinen çok yanlış inançlar bulunmaktadır. Kur’ana göre ise ruh, bilgidir, vahiydir, candır. Bu ayette de aslında Kur’an ile indirilen vahiyden, bilgiden ve candan, Peygamberimize katılan canlılıktan söz edilmektedir. ( " Madde ve Ruh " başlıklı yazımızda geniş bilgi bulabilirsiniz )
Bu bağlamda Kur’an dışı çoğu dini kitaplarda Kadir Gecesi, İslam inancına göre Kur’anın Allah tarafından Cebrail meleğinin aracılığıyla Muhammed ( a.s. ) a vahyedilmeye başlandığı gece diye tanımlanır. Bunun ardından da meşhur Hira mağarası rivayeti devreye sokulur. İyi de Kur’an ile Necm Sûresinin ayetlerine bakıldığı zaman, peygamberimize vahiy ile ilk seslenişin, mağarada değil de “ Sidreti münteha “ denilen Mekke çevresindeki Haram bölgesinin sınırındaki uzak Mescid / Mescidi Aksa kulübesinin bahçesindeki son sedir ağacının önünden, kozmik bir perdenin ardından yapıldığı, ayetlerin orijinalinde zaten olmayan Cebrail meleğinin değil de 5. 6. ayetlerin orijinalinde " Kaviyyun, Şedidül kuva, İstiva eden, Zümira " ifadeleri ile, çok güçlü olan, kuvvetli olan, arşa kurulmuş ve bütün Kâinatın, Evrenin egemenliğini elinde tutar olan, üstün akıl sahibi olan sıfatları ile tarif edilen Allah’ın bizzat Kendisinin Kur’an ayetlerini indirdiğini görüyoruz. Hani rivayetçiler uydurma hadislerle “ Kur’anı peygamberimize Cebrail öğretti, her Ramazan ayında da onu tekrar dinleyerek mukabele ederlerdi “ derler ya ! Ama Rahman Sûresinin 1 - 2. ayetinde de buna karşın “ Errahman Allemel Kur’an “ denilerek Kur’anı bizzat Allah’ın öğrettiği belirtilmektedir. Biz şimdi Dinimizin asıl kaynağı olan Kur’anımız dururken, Peygamber adına kimin uydurduğu belli olmayan dilden dile dolaşan ve çelişkilerle dolu rivayetlere mi inanmalıyız ? O zaman bu, Allah'ı inkâr etmek, yalancı yerine koymak, küfür ve şirk olmaz mı ?
Rivayet ve uydurma hadislerin mekanizması, Kadir Gecesinin ihya edilmesi, faziletleri, ibadet şekilleri, kazanılacak sevaplar, meleklerin duaları ve o gecede neler yaptıkları konularında mütedeyyin Müslümanların önüne çok ayrıntılı uydurma rivayetler koymaktadır. Müslümanlar Kur’anı kendileri anlamak için okumadıklarından önerilen, anlatılan bu uydurma rivayetleri bir din ve inanç olarak kabul etmekte ve o gecelerde büyük bir heyecanla yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Bu rivayetlerde Kur'anın bir çok ayeti ile ve üstelik de birbirleriyle çelişkiye düştükleri anlatımlara, ana hatları ile bir bakalım.
* Kadir gecesinin ihya edilmesi ile ilgili olarak peygamberimizden, bir dua haricinde herhangi bir ibadet şekli tavsiye edilmemiştir. Aişe’nin bildirdiğine göre “ Allah’ın elçisi, Ramazan ayında diğer aylardan daha çok ibadet ederdi. Son on günde ise ibadetlerini biraz daha arttırır, geceleri ibadetle ihya eder, ailesini de geceyi ihya etmeleri için uyandırırdı. ( Buhari Leyletü'l Kadr 3 ) ( Ama aynı eserlerin başka hadislerinde de bu hadisle çelişkiye düşülerek, ne kadar değişik ve çok ibadetin bu gecede yapılmasının önerildiğini de göreceğiz. Son on günde arama hadisi de aslında peygamberimizin vefatından sonra uydurulmuştur.)
* Rivayet edildi ki, her kim Kadir Gecesinde iki rekât namaz kılar da her bir rekâtında bir Fatiha ve yedi kere İhlas okursa ve selam verdikten sonra da yetmiş kere tevbe istiğfar ederse, Allah’u Teala kendisini, anne ve babasını affetmedikçe yerinden kalkmaz. Allah’u Teala cennete melekler gönderir, de onlar onun için ağaçlar dikerler, köşkler yaparlar ve ırmaklar akıtırlar. Kendisi de bunları görmedikçe dünyadan çıkmaz. ( Gunye, Dürre tül vaziizn ) ( Bu kişi belli ki Allah’ın zamandan ve mekândan münezzeh olduğunu bilmemekte, Allah’ı gökyüzünde bir koltuğa oturtturmakta, ara sıra yeryüzünde dolaştığını zannetmektedir. Herhalde kendisi de kıyamet kopmadığı halde henüz yaratılmamış olan Cennete bir uğrayıp oradaki yapılaşma çalışmalarını görmüştür.)
* Rivayet edildi ki, Kadir Gecesi namazının en azı iki rekât, ortası yüz rekât, en çoğu bin rekâttır. Yüz rekât kılınacaksa, Fatiha’dan sonra bir kere Kadr Sûresi, üç kere ihlas Sûresi okunur. İki rekâtta bir selam verilir. Selamdan sonra Resulullah’a salavat getirilir. ( Şir’at ül İslam, Ruhul beyan )
* Ayrıca bu gece için, 4 rekât şu namaz kılınır ; Her rekâtta Fatiha’dan sonra dönüşümlü olarak 3 Kadr Sûresi ve 3 ihlas Sûresi okunur. Namazdan sonra bir defa tekbir getirilir. Selamdan sonra 100 defa İnşirah Sûresi, 100 defa Kadr Sûresi okunur, ve 100 defa da tevbe istiğfar edilir. Kandil gecesi olmasından dolayı da ardından bir de tespih namazı kılınır. ( Mekasidat Talibin ) ( Peki bu okumaları yapanlar okuduklarının anlamını bilmekte midirler ? )
Kadir gecesi ile ilgili ibadet, işte böyle aklına esen tarafından zamlandırıldıkça zamlandırılmış. Hani bu gece için özel bir ibadet şekli yoktu ? Bu eserlerde Kadir Gecesinin önemi de çok değişik rivayetlerde anlatılan bazı örneklerine de bir bakalım ; * Allah, Kadir Gecesini sadece benim ümmetime hediye etmiş, ondan önce kimselere vermemiştir. ( Deylemi ) ( Bu arkadaş Allah'ın el Adl sıfatını yerle bir etmiş olduğundan habersiz herhalde ! ) * Kadir gecesini kim sevabına inanıp, onu kazanmak ümidiyle ihya ederse geçmiş günahları affedilir. ( Buhari, Müslim, Tirmizi ) * Hz. Aişe’den nakledilmiştir, Resulullah şöyle buyurdu : “ Her kim Kadir gecesini ihya eder, içinde iki rekât namaz kılar, bu gecede istiğfar ederse, Allah’u Teala kendisini bağışlar, Allah’ın rahmetine dalar, Cebrail ( a.s. ) kendisini kanatları ile sıvazlar. Cebrail ( a.s. ) kimi kanatları ile sıvazlarsa o Cennete girer. ( Gazali, Kalplerin Keşfi )
Yüzlerce olan bu rivayetlerin hepsini burada örneklememiz mümkün değildir. O kadar çoktur ki, ciltlerle dolusu kitaplarda anlatılarak, ister istemez inananların aklını istila etmektedir. Çünkü ardından da bu Hacivat işportacılar tarafından Cennet pazarlanmaktadır. Üstelik de insanlarımız Kur’anı anladığı dilden okumayıp terk etmiş bir durumda olduğundan, bunları test edip sorgulayamamaktadır. Oysa Müslümanlar Kur’anı okuyup anlayarak bir baksa, Tarikatın / Allah’a giden yolun da, marifetin / amelin de, hakikatin / imanın da, Cennete giden yolun da Kur’anın içinde olduğunu, Kur’anda bir gecelik promosyonlu ibadetlerin olmadığını, ibadetin az ve öz de olsa samimi ve sürekli olması gerektiğini göreceklerdir. Kur’anda Cennete giden yolun ( Bakara 177. ) ( Kalem 34. ) ( Ali İmran 92. ) ( Ankebut 1 – 5. ) ( Müminun 1 – 11 ) ve daha pek çok ayette anlatıldığı gibi ; Cennetin bedeli ve fiyatının promosyonlu özel gecelerde değil ; * Sağlam ve şirke bulaşmamış iman, * Tevhit bilinci ile Birr ve takva / Yasaklardan sakınma ölçüsünde amel, * Allah yolunda salihatı işlemek / yanlışlardan düzeltme için canla başla harcanacak çaba ve tüketilecek can, * Allah yolunda harcanacak mal ve servet ile Salat etme, paylaşma, destekleşme, dayanışma ile yapılacak infakta olduğu görülecektir.
Asıl ve gerçek Hakk Din ve Kadr Sûresinin Kur’an ile anlatılan mesajı ortada kesin ve net iken, Kur'anda kutsal Kandil Gecesi diye bir ibadet ve inanç ritüeli bulunmamakta iken, falan yerde, falan gece bilmem kaç rekât nafile namaz kılan, önerilen Sûreleri anlamını da bilmeden Arapça papağan gibi 100 defa, bin defa okuyun, ya da şu kadar bin kere tespih çekin diyen, kimin rüyaları ile icat ettiği belli olmayan hezeyanları, ritüelleri yapanlar, bir gecede kolaycacık Cennete girer denilen aldatmacalar, en hafif deyimi ile Allah’a saygısızlıktır, hükmünün yerine hüküm icat etmektir. Çünkü Cennetin ve hükmün sahibi Allah'tır. Bu yapılanlar ise Kur'anın pek çok ayetindeki uyarılarını inkâr ederek küfre ve şirke girmektir. Aynı zamanda Kur'anı anladığı dilden okumayanlar için Zuhruf Sûresinin 44. ayetinde “ Ve şüphesiz sana vahyedilen / Kur’an / senin için de, toplumun için de gerçekten bir öğüttür. Siz ondan sorgulanacaksınız. “ ifadeleriyle belirtildiği gibi, hepimiz de Kur’anın içeriğinden sorgulanacağız. Oysa insanların Kur’anı bir tarafa bırakarak, açgözlülükle önüne konulan saçmalıkların peşinden gitmesi, kendisini aldatması ve aynı zamanda Ahiretini tehlikeye atması demektir. Müslümanlar bir an önce önlerinde vakit varken, dinimizin yegâne kaynağı Kur’ana anlayacağı dilden okuyarak sarılmalı, aklını kullanmalı, bu yanlış yönlendirmelerden kendisini kurtararak, Peygamberimiz gibi sadece Kur’anı hayatlarının rehberi yaparak bin aydan, bir ömürden daha hayırlı olan Kendilerinin Kadir Gecesine kavuşmaya çalışmalıdırlar. Sadece lafla " Kandiliniz mübarek olsun " demekle hiç bir şey mübarek olmaz. Bilakis ancak Kur'an ile, anlayarak okuyup rehber edinebildiğiniz Allah'ın ayetleriyle birlikte olabildiğiniz zaman mumunuz mübarek olabilir, gününüzde, gecenizde, hayatınızda ve Ahiretinizde size ışık olarak yansıyabilir !.. Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun. Her karanlık geceniz Kur'anın nuru ve fazileti ile aydınlık olsun !...
ALLAH DOĞRUSUNU EN İYİ BİLENDİR ! RAHMETİ VE KUR'AN BİZE YETER !..
Temel Kaynak : HAKKI YILMAZ ( Tebyin ül Kur'an )
PDF GÖRÜNTÜLE PDF İNDİR