Konu Detay

KADİR GECESİ VE KANDİL İNANCI

 06.01.2017
 2208

Kur’anımızda,  peygamberimize  indirilme  /  nüzul  /  vahiy  sırasına  göre  25. sırada,  elimizdeki  Kur’an  Mushaf’ına  göre  de  97. sırada  yer  alan   Kadr  Sûresi  bulunmaktadır. Bu  Sûrenin  ayetlerinin  doğru  anlaşılmasını  engelleyen,  pek  çok  hadis  ve  rivayet  ortaya  atılmıştır.  Sûrenin  asıl  mesajı  bir  tarafa  bırakılarak,  bu  hadis  ve  rivayetlerin  etkisi  ile  de  her  yıl  Ramazan  ayının  27. gecesi,  ülkemizdeki  Müslümanlar  tarafından  Kadir  Gecesi  adı  altında  kandil  olarak  ihya  edildiği  zannedilmektedir.  Kur’an  bütünlüğü  içerisinde  tenkidi,  sorgulaması  yapılmadan,  insanların  önüne  konulmuş  olan  Kütübi  Sitte  kitabı  içerisindeki  bu  yığınla  anlatılan  rivayetler  ve  yönlendirmeler  ile,  Kur'anda  olmadığı  halde  sonradan  icat  edilmiş  bütün  Kandil  gecelerinde  olduğu  gibi,  bu  gecede  de  özel  ibadet  şekilleri,  zikirler,  tespihler,  yüz  rekât,  bin  rekât  namazlar  önerilmekte,  mütedeyyin  insanlar  nasıl  bir  yanlışın  ve  şirkin  içine  bulaştırıldıklarının  farkında  bile  olamamakta,  sakalı  şerif,  hırka i  şerif  öpme  kuyruklarına  sokulmakta,  kendileri  henüz  Kur'an  ayetleriyle  tanışmadıkları  halde  büyük  çoğunluktaki  insanlarca  kandil  kutlamaları  yapılmaktadır.

Bu  gecede   Kur’ana   göre  melek  kavramının  ne  olduğu  bilinmediği  halde,  rivayetlerle  sanki  onları  görmüşler  gibi,  başta  Cebrail  meleği  olmak  üzere  gökte  bulunan  bütün  meleklerin  yeryüzüne  indikleri,  Allah’a  yapacakları  dua  ile  ibadette  olanların  yüzlerini   kanatlarıyla   sıvazlayacakları,  Cennetin  kapısını  aralayacakları  yalanları  anlatılmaktadır. ( Melek  kavramı  ile  ilgili  olarak  Kur’ana  Göre  Melek  İnancı  yazımıza  bakabilirsiniz.) Camilerde  Kur'an  ayetleriyle  ters  düşen  anlatımlarla  dolu  Süleyman  Çelebinin  şiirleri  ile  Mevlitler  okunup,  hiçbir  şey  anlaşılmadan  sadece  Arapça  okunarak  yapılan  Kur'an  hatimleri  ölülerin  ruhlarına  bağışlanmakta,  türbelere  gidilerek  oruçlar  açılmakta,  her  Cemaatin  farklı  ritüeli  ile,  seksen  yıllık   bir  ömrü  bir  gecede  kurtaracak  kutsal  Kadir  Gecesine,  böylece  büyük  bir  önem  verilerek  ihya  edildiği  zannedilmektedir.  Oysa  Rum  Sûresinin 17 -  18. ayetlerinde  “ O  halde,  yapmanız  gereken,  akşama  erdiğinizde,  sabaha  erdiğinizde,  gece  sırasında,  öğleye  erdiğinizde,  her  zaman  Allah'ın  tesbih  edilmesidir. / Tüm  noksan  sıfatlardan  arındırılmasıdır. "  İfadeleriyle  belirtilerek  mecazi  anlatımla   Allah'a   ibadetin  ve  kulluğun  sürekli   olacağına  dikkat  çekildiği  gibi,  İslam  Dininde,  senenin  her  ayında,  her  gününde,  her  gecesinde  ibadetin  ve  kulluğun  sürekliliği  esastır. Esasen  ibadetin  sürekli  ve  samimi  olmasının  gerekliliğini  dile  getiren  Kur'an  ayetlerine  rağmen,  tamamen  Kur'anın  İslam'ına  aykırı  olan  bütün   bu  sonradan  uydurulan  saçmalıkları,  yanlış  inanç  ve  uygulamaları  ortaya  koymadan  ve  Kadr  Sûresiyle  Kur'anın  bize  vermek  istediği  asıl  mesajlarına  geçmeden  önce,  asıl  mesajların  önünde  engel  ve  kanıksanmış  olduğundan  vazgeçilmeyecek  gibi  görünen  gelenek  oluşturan  hadis  ve  rivayetlerden  bazılarına  örneklerle  bir  bakalım ! 

* Bir  gün  peygamberimiz  arkadaşlarına  İsrail  oğullarından  birisinin  Allah  yolunda  bin  ay  silahıyla  cihat  ettiğini  anlatmış.  Arkadaşları,  kendilerinin  de  Allah  yolunda  bin  ay  savaşabileceklerini,  ama  ömürlerinin  o  kadar  uzun  olmadığını  söyleyip  üzülmüşler.  İşte  bu  sûre  onların  üzüntülerini   gidermek  için  inmiş. ( Muvatta  İtikâf  6.  Mücahid )

* Bir  gün   Peygamberimiz  arkadaşlarına  İsrail  oğullarından  dört  kişinin  ( Eyyüp,  Zekeriya,  Hazkıyl  bin  Acuz,  Yuşa  bin  Nun )  seksen  yıl  Allah’a  ibadet  edip  hiç  günah  işlemeden  yaşadıklarını  anlatmış.  Arkadaşları  da  hayretler  içinde  kalmışlar.  Bu  olay  üzerine  bu  sûre  inmiş  ve  “  Bir  Kadir  Gecesi  sizin  için  onların  bin  ayından  daha  hayırlıdır  “  denmiş. ( Ali  bin  Urve )

Bunun   gibi  daha  pek  çok  sebebi  nüzul  rivayetleri  peygamberimize  rüya  göstertilerek,  Peygamberimizin  vefatından  sonra  ortaya  çıkmış  Emevi  saltanatının  bin  ayına  dayandırılarak,  Kevser’i  verdirerek  anlatılanlar,  Kütübi  Sitte  denilen  rivayet  kitaplarında  yer  almaktadır. Böylece  büyük  çoğunlukla   Müslümanlar  da  Sûrenin  bu  nüzul  nedenlerine  ve  anlatılan  rivayetlere  yürekten  inanmışlardır !  Halbuki  Peygamberimiz,  daha  önce  Tevrat,  Zebur  ve  İncil  Kitaplarını  okuyup  yazmadığı  gibi,  bu  kitapların  getirdiği  hükümler  doğrultusunda  bir  inanca,  amele  ve  kültüre  sahip  değildir.  Rivayetlerde  ismi  geçenleri  de  tanıyıp  bilmesi  mümkün  değildir. Çünkü  Kur’anda   Ankebut  Sûresinin  48. ayetinde    Ve  sen  bundan  evvel  herhangi  bir  kitaptan  okumuyordun ;  Sen  Kur’anı  kendiliğinden  yazmıyorsun.  Eğer  böyle  olsaydı,  batıla  inananlar  kesinlikle  kuşku  duyacaklardı. "  ifadesi  ile  belirtildiğinden  dolayı  peygamberimizin  İsrail  oğulları  veya  daha  önceki  kavimlerin  hikâyelerinin  ayrıntılarından  da  bilgisi  yoktur. Gerçi  daha  sonraki  ayetlerle  önceki  peygamberlerin  kıssaları  ile  ilgili  bilgiler  verilmiştir  amma,  Kadir  Sûresi,  peygamberimizin  görevinin  başında  ilk  yıllarda  indirilmiştir. O  dönemde  Kalem  Sûresindeki  bahçe  sahipleri  kıssasından  başka,  geçmişten  herhangi  bir  kıssa  kendisine  anlatılmamıştır. Üstelik  de  o  yıllarda  ve  Mekke'de  iki  yıllık  sürenin  tamamında  baskılardan,  tehditlerden,  ambargolardan,  şiddetten  dolayı  ancak  etrafındaki  birkaç  kişiyle  gece  karanlıklarında  gizli  gizli  buluşmalarından  dolayı  sadece  Kur’an  ayetlerini  öğretecek  kadar  kısıtlı  bir  zaman  sınırlaması  nedeniyle  Peygamberimizin  rahat  bir  ortamda  oturacak,  arkadaşları  ile  sohbet  edecek,  fıkra  anlatacak  zamanı  da  koşulu  da  bulunmamaktadır. Bunlardan  dolayı   arkadaşlarına   İsrail  fıkralarını  anlatması  da  söz  konusu  olamaz.  Kur’ana  mutlak  koşulsuz  inanıyor  isek,  rivayetlerle  bu  anlatılanlar,  başkaları  tarafından  sonradan  kurgulanmış,  peygamberimizin  üstüne  atfedilen  uydurmalardır,  iftiralardır. Çünkü  Şura  Sûresinin  52.  ve  Yusuf  Sûresiniin  3. ayetlerinde  de  peygamberimizin,  daha  önce  kitap  nedir,  iman  nedir,  bilmezdin  denilerek,  kıssalar  hakkında  peygamberlik  görevine  başlamadan  önce  herhangi  bir  bilgisinin  bulunmadığı  da  belirtilmektedir.  Bundan  dolayı, Peygamberimizin  hayatını  ve  Kur'anı  bilen  bir  kimse,  çok  açık  ve  net  olarak  bu  hikâyelerin  sonradan  oluşturulmuş  kurgu  olduğunu  bilir  ve  anlar. Buna  rağmen  maalesef  hiç  bir  klasik  yorumcu  bu  anlatılanların  doğru  olup  olmadığını,  sonradan  kurgulanıp  kurgulanmadığını  sorgulamamıştır,  zamanımızın  gelenekçi  ilâhiyatçı  uleması  da  hiç  sorgulamadan,  araştırmadan  hemen  atalarının  peşine  düşmüşlerdir. Bugün  Kadir  Gecesi  Kandili  ile  ilgili  olarak  rivayetlerle  yerine  getirilen  uygulamaların  tamamının  Kur'an  ve  Peygamberimiz  ile  hiç  bir  ilgisi  yoktur.

Kur'anda  Kadir  Gecesini  anlatan  Sûre  vardır,  fakat  sonradan  ülkemizde  özellikle  Cennet  pazarlamacısı  işportacıları  tarafından  Osmanlı  Devleti  zamanında  Dine  sokulan  Kandil  Gecesi  diye  bir  anlayışın  bulunduğu  promosyonlu,  ikramiyeli  kutsal  bir  gece  yoktur.  Dolayısıyla  Peygamberimizin  zamanında  olmayan  Kandil  uygulamaları  ve  inancı,  Kur’andaki  Kadr  Sûresinin  ayetlerinin   saptırılması  ve  yanlış  meallendirilmesi  sonucunda   Müslümanların  hayatına  sonradan  bir  gelenek  olarak  sokulmuştur. ( Kur'anda  Olmayan  Kandil  Geceleri  başlıklı  yazımıza  bakabilirsiniz.)  Aslında  bizim  için  bir  öğüt  ve  hatırlatma  olan  Kur'anda,  Kadr  Sûresiyle  aslolarak  bize  neler  anlatılmak,  ne  gibi  mesajlar  verilmek  istenmektedir ?  Kadir  Gecesinin  ne  olduğunu,  Sûrenin  içindeki  ayetlerin  gerçek  kavramları  ile  anlamaya  çalışalım.

Bismillâhirrahmânirrahiym.

1  :  İnnâenzelnâhu  fiyleyletil  kadr.  2  :  Vemâ  edrâke  mâ  leyletülkadr.  3  :  Leyletülkadri  hayrumminelfi  şehr.  4  :  Tenezzelül   melâiketü  verrûhu  fîhâ  biizni rabbihim  minkülli  emr.  5  :  Selâmün  hiye  hattâ  matleilfecr.

KADR  1 – 5  :          Rahman  ve  Rahim  Allah  adına .

Şüphesiz  Biz,  onu  /  değerli  sayfalar  içindeki  Kur’anı  Kadr  gecesinde  indirdik.  *  Kadr  gecesi   nedir ;   Sana  ne  bildirdi /  ne  öğretti ?    *  Kadr  gecesi  bin  aydan  daha  hayırlıdır.  *  Melekler  /  Haberci  ayetler,  Allah'ın  vahiyleri  içlerindeki  ruh  /  canlılık  katan,  canlı  tutan  güçler  Rabblerinin  izniyle /  bilgisi  gereği  *  fecre  /  aydınlık  oluncaya,  o  şafak  sökene  kadar  iner  dururlar.  Her  bir  işten  selam !

Ayetin  orijinalinde, “ enzelnâhu “  indirilen  şey  için  “ hu “  ( o )  zamiri  ile  bundan  önce  24. sırada  indirilmiş  olan  Abese  Sûresinin  11. ayetindeki  “ öğüt “  olan,  ve  23.  sırada  indirilmiş  olan  Necm  Sûresinin  59.  ayetindeki  “ hadis “  ( söz )  olan  Kur’an’a  işaret  edilmektedir.  Bundan  dolayı  ( o )  zamiri  ile  bu  Sûrede  indirildiği  ifade  edilmek  istenen  şey  Kur’andır.  Kur’anın  doğru  anlaşılması  ve  yorumlanabilmesi,  paragraf  ve  anlam  bütünlüğü  içerisinde  özne,  yüklem,  tümleç  ve  zamirin  doğru  olarak  yerine  oturtturulabilmesi  için,  nüzul  sırasına  göre  okunup  değerlendirilmesi  gerekir.  Sevap  olur  diye  anlamadan  sadece  Arapçasını  okumayı  yeterli  görenler  ile  hatim  hesaplarıyla  uğraşanların  zaten  böyle  bir  taleplerinin  olduğu  düşünülemez.  Ayetin  orijinalindeki  “ innâ “  ( Biz )  ifadesi  ile  ta’zim  (  saygı )  Allah’ın  büyüklüğü  kastedilmektedir. Bu  ifadeden  sanki  bir  hiyerarşi  düzenindeymiş  gibi,  Allah’ın  işlerini  yardımcıları,  Vekili  ve  aracı  yapılan  Veliler, Üçler, Yediler, Kırklar  ile  yürüttüğü  anlamını  çıkarmak  çok  yanlıştır,  şirktir. Çünkü  Kur'andaki  Tevhit  öğretisine  göre  Rabbimizin,  bir  ve  tek  olduğu,  ortağının  ve  benzerinin  bulunmadığı,  hükmüne  hiç  bir  kimseyi  ortak  etmediği  bir  çok  ayetle  de  sabittir.

Kadr  sözcüğü :  Kıymet,  haysiyet,  şeref  demektir.  Ayette  sözü  edilen  Leyletü'l  Kadr  “  Kadir  Gecesi  “  tamlaması,  ise  o  güne  kadar  Arap  toplumunda  da  bilinen  ve  kullanılan  bir  kavram  değildi.  Bundan  dolayı  ayetten  anlaşılacağı  gibi,  Kadir  Gecesinin  ne  olduğunu,  kendisine  Kur'an  ayetlerinin  ne  zaman,  hangi  günde  indirilmeye  başlandığını  daha  önceden  Peygamberimiz  de  bilmiyordu. Zaten  önünde  çalışma  masası,  üstünde  kayıt  tuttuğu  hazır  A - 4  kâğıdı,  kolunda   saati,  takvimi  ile  ajandası,  bilgisayar  tableti  de  yoktu.  Üstelik  de  Kur'andan  önce  Ramazan  ayında  toplu  olarak  otuz  gün  oruçlu  olunmuyordu.  Herkesin  değişik  zamanlarda  on  veya  bir  kaç  gün  bireysel  olarak  oruç  tutma  geleneği  vardı. Bundan  dolayıdır  ki,  gerek  Peygamberimizin  kendisi,  gerekse  diğer  müminler,  ilk  vahyin  geldiği  Ramazan  ayının  gecelerinden  birinin,  Kadir  Gecesi  olduğunu  ancak  bu  Sûre  indikten  sonra  öğrenmişlerdir.  Kur’anımızda  da  daha  sonra  indirdiği  ayetlerle  Rabbimiz  bize,  bu  Gecenin  Ramazan  ayında  olduğunu  Bakara  Sûresinin  185. ayetinde,  hayırlı  bir  gecede  olduğunu  da  Duhan  Sûresinin  2. ayetinde  bildirmektedir. Yüce  Allah  bu  konuda  ve  hangi  günde  olduğu  ile  ilgili  bize  daha  fazla  bilgi  vermemiştir.  Demek  ki  Kur’anın  inmeye  başladığı  bu  gecenin,  Ramazan  ayının  hangi  gecesinde  olduğunun  bilinmesinin  bir  değeri  bulunmamaktadır.  Bunu  bilmenin  kimseye  bir  faydası  da  yoktur.  Önemli  olan,  Sûrenin  asıl  mesajının  ne  olduğunu  anlamak,  dolayısıyla   kerametin   kutsallaştırılacak  bir  gecede  değil,  indirilende ( Kur’anda ) olduğunun  bilincine  varabilmektir.  Bu  bakış  açısı  ile  önemli  olan,  Kur’an  ile  tanışmaktır. Ve  bu  tanışmanın,  üçüncü  ayette  de  göreceğimiz  gibi,  bin  aydan  ( bir  ömürden ) daha  hayırlı  bir  kazanım  olduğunu  farkedebilmektir.  Ayetteki  "  elf  /  bin "  sayısı  birçok  ayette  çokluktan  kinaye  olarak  kullanılmıştır.

Aslında  ayette  sözü  edilen  "  Leyletü'l  Kadr "  Kadir  Gecesi,  peygamberimizin  gecesidir.  O  gecenin  bir  daha  tekrarı  olmayacaktır.  Peygamberimize  o  gece  Alak  Sûresinin  ilk  ayeti,  "  Yaratan  Rabbinin  adına  oku "  emrinin  yer  aldığı  Kur’an  ayetleri  indirilmeye  başlanmıştır. Peygamberimiz  Kur’an  ile  ve  ayette  de  yer  alan  Yaratan,  Kerem  sahibi  olan  Rabbi  ile  tanışmıştır  ve  çok  ulvi  bir  görev  ile  şereflendirilmiştir. Bu  gece  o  nedenle  kıymetli,  şerefli  bir  gecedir  ve  o  andan,  o  geceden  itibaren  Peygamberimizin  ufku,  hayata  bakışı  değişmiştir. O,  artık  hayatı  Kur’an  ile  yön  bulacak  kişi  olmuştur.  O'nun  üzerine  selam  ( toplumların  esenliği,  huzuru,  barışı,  mutluluğu  ve  Allah  katındaki  kurtuluşu  için  gereken  Allah’ın  vahyi,  rahmeti )  yağmaya  başlamıştır.  Hüküm,  hikmet  ve  öğüt  içeren  Kur’an  ayetleri  ve  haberci  melekler  (  beynine  haber  taşıyan  elektro  manyetik  radyo  dalgaları )  O'nu  ve  insanları  her  türlü  cehaletten,  kötülüklerden  uzaklaştırıp  karanlıktan   aydınlığa   kavuşturuncaya   kadar  sürekli  bir  şekilde  ruh  ( canına  can  katan )  vahiy,  bilgi  taşımaya  başlamışlardır.  Ve  bu  ruhun / bilginin, / canın  / vahyin  taşınması  yıllarca  ve  Peygamberimizin  23. görev  yılında,  karanlıklardan  insanların  aydınlığa  kavuştuğu  ve  Maide  Sûresinin  3. ayetinde  de  Rabbimizin  “  Artık  dininizi  kemale  erdirdim,  size  olan  nimetimi  tamamladım,  size  din  olarak  İslam’ı  seçtim “  dediği  ana  kadar  sürmüştür.  Böylece  o  geceden  sonra   Peygamberimizin  bütün  hayatının  rehberi  Kur’an  olmuştur.  O  günden  sonra   karanlıklar  içinde  bulunan  insanlar,  Kur'an  ayetleriyle  tanıştıkça  aydınlığa,  selamete,  doğruya,  iyiye,  güzele,  huzura  ve  mutluluğa  kavuşacaklardır. İşte  Kur'anda  anlatılan  gece,  bu  mesajlarla  Peygamberimizin  gecesi  olduğuna  göre,  peki  siz  bu  güne  kadar  Kur'an  ile  tanıştınız  mı ?  Kur'anın  içerisinde  nelerin  bulunduğunu  az  çok  öğrenebildiniz  mi  ?  Kur'an  ayetleri  ve  öğütleri  size  de  yol  gösteren  rehberiniz  olmaya  başladı  mı ?  Kur'an  ile  tanıştığınız,  anlayarak  okuyup,  öğüdünü  öğüt  yapmaya  başladığınız,  sizin  Kadir  Geceniz  Ne  Zaman  olacaktır,  ya  da  olmuştur ?..

Sizin  Kadir  Geceniz  de  uydurma  rivayetlerle  belirlenmiş  olan  mutlaka  Ramazan  ayının  27. gecesi  değil,  ister  Ramazan  ayının  herhangi  bir  gündüzünde,  ister  gecesinde,  ister  her  hangi  bir  ayın  gündüzünde  veya  gecesinde,  saatinde,  dakikasında,  ne  zaman  ihtiyaç  duyduğunuzu  düşünerek  Kur’an  ayetleri  ile  tanışırsanız,  Kur’an  ayetlerini  anlayarak  okumaya  başlarsanız,  onlarla  tefekkür  eder,  o  andan  itibaren  hayatınızın  rehberi  yapmaya  karar  verirseniz,  işte  sizin  için  bir  ömürden,  bin  aydan  daha  hayırlı  olacak  olan  Kadir  Geceniz  o  saattir,  o  dakikadır,  o  gündür,  o  gecedir.  O  andan  itibaren  sizin  için  de  Kur’an  ayetleri,  haberci  melekler,  size   can  ve  bilgi  katmak  için  ruh  /  dosdoğru  yolun  bilgileri,  sizi  kokuşmuşluktan,  cehaletten,  karanlıklardan  kurtararak  sabahın  aydınlığına,  insanlık  erdemine   kavuşturuncaya  kadar  iner  de  iner.  Kur’anın  nuru,  aydınlığı,  fazileti,  huzur,  barış  ve  esenlik ( Allah’ın  selamı )  sizinle  olmaya  başlar.  İşte  Kadr  Sûresinin  bizlere  iletmeye  çalıştığı  mesajın  aslı  budur.  Yoksa,  uydurma  rivayetlerle  belirlenmiş  Ramazan  ayının  27. gecesini  bekleyeyim,  iki  rekât  tespih  namazı  kılayım,  bir  mevlit  şirkini dinleyeyim,  peygamberin  sakalını  öpüp  ona  yaklaşayım,  bana  şefaat  etsin  de,  bir  gecelik  promosyonla  böylece   Cennetin  kapısını  aralamış  olayım  demek,  Kur'anın   aksine  yanlış  adreste  yürümekten,  karanlığa  taş  atmaktan,  kendini   avutmaktan  ve  en  ciddi  olanı  da  şirkin  sorumluluğunu  üstlenmekten  başka  hiç  bir  şey  değildir.

Kadir  Sûresinin  asıl  mesajını  anlayamayan  klasik  tefsirciler,  hiç  gereği  olmadığı  halde,  Kadir  Gecesinin  ne  zaman  olduğunu  bulmak  için  bir  hayli  mesai  harcamışlar  ve   pek  çok  saçma  görüş  üretmişlerdir.  Rivayetlerde  anlatıldığına  göre  * İbn  i  Rezin,  Ramazan  ayının  ilk  gecesi  olduğunu  söylemiş,  * Hasan  Basri  27. gecesi  olduğunu  söylemiş,  * Enes’ten  29. gece  olduğu  rivayet  edilmiş, * Şiiler  21. 23. 25. gece  demiş,  kimi  24. gece  demiş,  neredeyse  Ramazanın  her  gününe  birileri  talip  olmuş. * Uydurma  bir  hadise  göre  de  İbn i  Abbas, “  Bu  Sûre  otuz  kelimedir,  “  Hiye “  kelimesi  ise  27. kelimeyi  teşkil  eder. ”  Demiş  ve  ilmi  tartışılarak,  bundan  dolayı  da  Kadir  gecesi  27. gecedir  denilmiştir. * İbn i  Abbas’dan  yine  başka  bir  hadise  göre ;   “ Leyletül  kadr “  Arapça  olarak  dokuz  harftir.  Bu  ifade  Sûrede  üç  defa  geçer.  Dokuzu  üç  ile  çarptığımız  zaman  yirmi  yedi  olur.  Bundan  dolayı  da  Kadir  Gecesi  Ramazanın  27. gecesidir.  Denilmiş. ( Müslim  Şelati'l  Misafirin  179  - 180,   Ebu  Davud  Şehru  Ramazan  2 - 6,  Tirmizi  Şavm  72  )  Daha   buna   benzer  pek  çok  öneri  ve  iddia  ortaya  atılmıştır. Bugün  ülkemizde  büyük  bir  heyecan  ile  ihya  edildiği  zannedilen  Ramazan  ayının  27. gecesindeki  Kadir  Gecesi,  işte  böyle  tutarsız,  saçma  öngörülerle  hesaplanarak  belirlenmiş,   Kur'anın  uyarılarının  aksine  kutsallaştırılmış  bir  gece  oluvermiştir.  Ama  üstelik  de  bu  konudaki  hadislerin  ihtilaflı  olduğu  ve  gerçeği  yansıtmadığı  da  yine  bazı  hadisçilerin  kendilerince  de  dile  getirilmiştir. ( Ebu  Davud  Şehri  Ramazan  2.  Tirmizi  Şavm  72. )  Bu  saçma,  tutarsız  belirlemelere  aslında  hadisçilerin  kendileri  de  inanmamakta  bu  nedenle  de  Peygamberimize  atfedilen   " Kadir  Gecesini  Ramazan  ayının  son  on  gecesinde  arayınız  " (  Buhari  Fazlü  Leyleti'l  Kadr  2 -3  )  hadisine  göre  hareket  edilmesini  de  önermektedirler. Bir  yanlış  başka  yanlışları  doğurmakta  ve  bunların  sonucunda  da  Kur'ana  göre  aslında  "  Tevhit  öğretisi  ve  bilinci  için  Kur'an  ayetlerinin  eğitimi  ile  pekişerek  akif  olmak  amacıyla  belirli  bir  süre  Hacc  esnasında  Mescid i  Haram'da  toplanarak  bir  araya  gelmek  "  olan  itikâf  kavramı,  saptırılarak  bugünün  bazı  Cemaat  mensupları  da  itikâfa  girme  adı  altında,  dünya  işlerinden  vazgeçip,  Ramazan  ayının  son  on  gününü  ibadetle  geçirip  Camilere  kapanmaktadır.  Uydurulan  hadislerin  etkisi  altında  kalarak  Kur'anın  gerçek  mesajlarının  aksine,  on  günden  birinde  olmayan  Kadir  gecesini  yakalamaya  çalışmaktadır. ( Buhari  İtikâf  1. Müslim  İtikâf  1 - 5, Ebu  Davud  Ramazan 3 )

Üstelik  Ramazan  ayının  günleri  her  yıl  Ay  takvimine  göre  10  gün  geriye  doğru  yer  değiştirmektedir. Kesin  olan  tek  bir  şey  vardır,  Kadir  gecesi  Kur’anın  inmeye  başladığı  ilk  gecedir. Bunu  da  tarihte  bir  kez  Peygamberimiz  yaşamıştır. Her  yıl  Kur’an  bir  kez  daha  inmez. Sadece  Kur’anın  indiği  Ramazan  ayının  yıl  dönümleri  olur.  Belki  de  bu  nedenle  din  görevlileri  Ramazan  ayı  Kur’an  ayıdır,  bu   ayda   Kur’ana   daha  sıkı  sarılalım  diyorlar.  Doğru  da  diyorlar  amma  hiç  biri  ardından  açık  ve  net   olarak  insanların  Kur’ana   nasıl  sarılmaları  gerektiğine,  anladığı  dilden  Kur’anın   mealinin  ve  Tebyin’inin  okunması  gerektiğine  değinmiyorlar.  Bundan  dolayı  Kur’ana  sarılmak,  sadece  Arapça  olarak  imamın  okuduğu,  insanların  da   hiç  bir  şey  anlamadan  dinledikleri,  gelenekselleşmiş  mukabele  etme  anlayışından  öteye  gitmemekte,  insanlarımız  Kur’anın  içinde  neyin  olduğunu  bilmemekte  ve  promosyonlu  gecelerin  peşine  düşmektedirler. Üzücü  ve  endişe  verici  olanı  da,  Din  görevlileri,  Ulema,  İlâhiyatçı  Akademisyen  denilenlerin,  imamların   çoğunlukla  bu  yanlış  ve  geleneksel  uygulamaların  peşinden  hala  büyük  bir  heyecanla  gidiyor  ve  bu  yanlışa  sahip  çıkıyor  olmalarıdır.  Yanlış  olarak  kutsallaştırılmış  olan  Kadir  Gecesi  kavramı  da  bu  nedenlerle  çoğunlukla  Müslümanların  gerçekten  Kadir  Gecesi  olamamaktadır. 

Kadr  Sûresinin  4. ayetinde  “  tenezzelül “  sözcüğü  ile  meleklerin  “ hulul “  ettiği,  sonra  yine  indiği,  sürekli  olarak  indiği  ifade  edilmektedir. Halk  kültüründe  özellikle  melekler,  Kur’an  dışı  kanatlı  gök  varlıkları  olarak  kabul  edildiğinden,  bu  ayette  meleklerin  gökten  indikleri  tasavvur  edilmektedir.  Bu  konuda  da  hayal  ürünü  ve  zanlarla  pek  çok  rivayet  uydurulmuştur.  Sûrenin  doğru  anlaşılabilmesi  için  melek,  melaike ruh  kavramlarının  doğru  bilinmesi  gerekir. Bu  ayette  belirtilen  melekler,  haberci  elçilerdir  / elektro  manyetik  radyo  dalgalarıdır.  Melekler,  bu  doğa  güçleri  ve  enerjiler  zaten  yeryüzündedir,  Evrenin  her  yerindedir,  kıyamet  anına  kadar  Evrende,  yeryüzündeki  her  türlü  oluşumu,  Allah'ın  kanunlarıyla  kodlanmış,  programlanmış  olarak  yerine  getireceklerdir. Melekler,  Kâinatın  oluşturulması  ile  birlikte  Kâinatın  yönetilmesi  için  yaratılmış  Allah'ın  yönetim  güçleridir,  kanunları,  ilkeleri  ve  hükümleridir,  Sünnetullah'tır.  Melekler,  uydurma  rivayetlerle  öyle  tasavvur  edildiği  gibi,  biri  yerin  yedi  kat  altında,  diğeri  de  yerin  yedi  kat  üstünde  kanatları  olan,  arşı  sırtında   taşıyan,  gözlerini  kırpıştırarak  zikir  çeken,  uzayda  namaz  kılan,  şekilden  şekle  giren,  insan  gibi  görünüp  konuşabilen  başka  bir  boyutta  yaratılmış  meta  fizik /  fizik  ötesi  varlıklar  değildir. Evrende,  madde,  enerji  ve  yönetim  güçleri  olarak  yaratılmış  varlıklardan  ve  Metafizik  olarak  Allah'tan  başka  hiç  bir  şey  yoktur. Ruh  kavramı  için  de  halk  kültüründe  Cebrail  meleği  olarak  bilinen  çok  yanlış  inançlar  bulunmaktadır. Kur’ana  göre  ise  ruh,  bilgidir,  vahiydir,  candır. Bu  ayette  de  aslında  Kur’an  ile  indirilen  vahiyden,  bilgiden  ve  candan,  Peygamberimize  katılan  canlılıktan  söz  edilmektedir. ( " Madde  ve  Ruh "  başlıklı  yazımızda   geniş  bilgi  bulabilirsiniz )

Bu  bağlamda  Kur’an  dışı  çoğu  dini  kitaplarda  Kadir  Gecesi,  İslam  inancına  göre  Kur’anın  Allah  tarafından  Cebrail  meleğinin  aracılığıyla   Muhammed ( a.s. ) a  vahyedilmeye  başlandığı  gece  diye  tanımlanır.  Bunun  ardından  da  meşhur  Hira  mağarası  rivayeti  devreye  sokulur.  İyi  de  Kur’an  ile  Necm  Sûresinin  ayetlerine  bakıldığı  zaman,  peygamberimize  vahiy  ile  ilk  seslenişin,  mağarada  değil  de  “ Sidreti  münteha “ denilen  Mekke  çevresindeki  Haram  bölgesinin  sınırındaki  uzak  Mescid /  Mescidi  Aksa  kulübesinin  bahçesindeki  son  sedir  ağacının  önünden,  kozmik  bir  perdenin  ardından  yapıldığı,  ayetlerin  orijinalinde  zaten  olmayan  Cebrail  meleğinin  değil  de  5.  6. ayetlerin  orijinalinde  "  Kaviyyun,  Şedidül  kuva,  İstiva  eden,  Zümira  "   ifadeleri  ile,  çok  güçlü  olan,  kuvvetli  olan,  arşa   kurulmuş  ve  bütün  Kâinatın,  Evrenin  egemenliğini  elinde  tutar  olan,  üstün  akıl  sahibi  olan  sıfatları  ile  tarif  edilen  Allah’ın  bizzat  Kendisinin  Kur’an  ayetlerini  indirdiğini  görüyoruz. Hani  rivayetçiler  uydurma  hadislerle  “  Kur’anı  peygamberimize  Cebrail  öğretti,  her  Ramazan  ayında  da  onu  tekrar  dinleyerek  mukabele  ederlerdi  “  derler  ya !  Ama  Rahman  Sûresinin  1 - 2. ayetinde  de  buna  karşın  “  Errahman  Allemel  Kur’an “  denilerek  Kur’anı  bizzat   Allah’ın  öğrettiği  belirtilmektedir. Biz  şimdi  Dinimizin  asıl  kaynağı  olan  Kur’anımız  dururken,  Peygamber  adına  kimin  uydurduğu  belli  olmayan dilden  dile  dolaşan  ve  çelişkilerle  dolu  rivayetlere  mi  inanmalıyız ?  O  zaman  bu,  Allah'ı  inkâr  etmek,  yalancı  yerine  koymak,  küfür  ve  şirk  olmaz  mı ?

Rivayet  ve  uydurma  hadislerin  mekanizması, Kadir  Gecesinin  ihya  edilmesi, faziletleri, ibadet  şekilleri,  kazanılacak  sevaplar,  meleklerin  duaları  ve  o  gecede  neler  yaptıkları  konularında  mütedeyyin  Müslümanların  önüne  çok  ayrıntılı  uydurma  rivayetler  koymaktadır.  Müslümanlar  Kur’anı  kendileri  anlamak  için  okumadıklarından  önerilen,  anlatılan  bu  uydurma  rivayetleri  bir  din  ve  inanç  olarak  kabul  etmekte  ve  o  gecelerde  büyük  bir  heyecanla  yerine  getirmeye  çalışmaktadırlar.  Bu  rivayetlerde  Kur'anın  bir  çok  ayeti  ile  ve  üstelik  de  birbirleriyle  çelişkiye  düştükleri  anlatımlara,  ana  hatları  ile  bir  bakalım.

* Kadir  gecesinin  ihya  edilmesi  ile  ilgili  olarak  peygamberimizden,  bir  dua  haricinde  herhangi  bir  ibadet  şekli  tavsiye  edilmemiştir.  Aişe’nin  bildirdiğine  göre “  Allah’ın  elçisi,  Ramazan  ayında  diğer  aylardan  daha  çok  ibadet  ederdi.  Son  on  günde  ise  ibadetlerini  biraz  daha  arttırır,  geceleri  ibadetle  ihya  eder,  ailesini  de  geceyi  ihya  etmeleri  için  uyandırırdı. ( Buhari  Leyletü'l  Kadr 3 )  ( Ama  aynı  eserlerin  başka  hadislerinde  de  bu  hadisle  çelişkiye  düşülerek,  ne  kadar  değişik  ve  çok  ibadetin  bu  gecede  yapılmasının  önerildiğini  de  göreceğiz.  Son  on  günde  arama  hadisi  de  aslında  peygamberimizin  vefatından  sonra  uydurulmuştur.)

* Rivayet  edildi  ki,  her  kim  Kadir  Gecesinde  iki  rekât  namaz  kılar  da  her  bir  rekâtında  bir  Fatiha  ve  yedi  kere  İhlas  okursa  ve  selam  verdikten  sonra  da  yetmiş  kere  tevbe  istiğfar  ederse,  Allah’u  Teala  kendisini,  anne  ve  babasını  affetmedikçe  yerinden  kalkmaz.  Allah’u  Teala  cennete  melekler  gönderir,  de  onlar  onun  için  ağaçlar  dikerler,  köşkler  yaparlar  ve  ırmaklar  akıtırlar. Kendisi  de  bunları  görmedikçe  dünyadan  çıkmaz. ( Gunye,  Dürre  tül  vaziizn ) (  Bu  kişi  belli  ki  Allah’ın  zamandan  ve  mekândan  münezzeh  olduğunu  bilmemekte,  Allah’ı  gökyüzünde  bir  koltuğa  oturtturmakta,  ara  sıra  yeryüzünde  dolaştığını  zannetmektedir.  Herhalde  kendisi  de  kıyamet  kopmadığı  halde  henüz  yaratılmamış  olan  Cennete  bir  uğrayıp  oradaki  yapılaşma  çalışmalarını  görmüştür.)

* Rivayet  edildi  ki,  Kadir  Gecesi  namazının  en  azı  iki  rekât,  ortası  yüz  rekât,  en  çoğu  bin  rekâttır. Yüz  rekât  kılınacaksa,  Fatiha’dan  sonra  bir  kere  Kadr  Sûresi,   üç  kere  ihlas  Sûresi  okunur.  İki  rekâtta  bir  selam  verilir. Selamdan  sonra  Resulullah’a  salavat  getirilir. (  Şir’at  ül  İslam,  Ruhul  beyan )

* Ayrıca  bu  gece  için,  4  rekât  şu  namaz  kılınır ;  Her  rekâtta   Fatiha’dan  sonra  dönüşümlü  olarak  3  Kadr  Sûresi  ve  3  ihlas  Sûresi  okunur.  Namazdan  sonra  bir  defa  tekbir  getirilir. Selamdan  sonra  100  defa  İnşirah  Sûresi, 100  defa  Kadr  Sûresi  okunur,  ve  100  defa  da  tevbe  istiğfar  edilir.  Kandil  gecesi  olmasından  dolayı  da  ardından  bir  de  tespih  namazı  kılınır. ( Mekasidat  Talibin ) (  Peki  bu  okumaları  yapanlar  okuduklarının  anlamını  bilmekte  midirler ? )

Kadir  gecesi  ile  ilgili  ibadet,  işte  böyle  aklına  esen  tarafından   zamlandırıldıkça   zamlandırılmış. Hani  bu  gece  için  özel  bir  ibadet  şekli  yoktu ?  Bu  eserlerde  Kadir  Gecesinin  önemi  de  çok  değişik  rivayetlerde  anlatılan  bazı  örneklerine  de  bir  bakalım ;  * Allah,  Kadir  Gecesini  sadece  benim  ümmetime  hediye  etmiş,  ondan  önce  kimselere  vermemiştir. ( Deylemi ) ( Bu  arkadaş  Allah'ın  el  Adl  sıfatını  yerle  bir  etmiş  olduğundan  habersiz  herhalde !  ) * Kadir  gecesini  kim  sevabına  inanıp,  onu  kazanmak  ümidiyle  ihya  ederse  geçmiş  günahları  affedilir. ( Buhari,  Müslim, Tirmizi ) * Hz. Aişe’den  nakledilmiştir,  Resulullah  şöyle  buyurdu :  “  Her  kim  Kadir  gecesini  ihya  eder,  içinde  iki  rekât  namaz  kılar,  bu  gecede  istiğfar  ederse,  Allah’u  Teala  kendisini  bağışlar,  Allah’ın  rahmetine  dalar,  Cebrail  ( a.s. )  kendisini  kanatları  ile  sıvazlar. Cebrail ( a.s. )  kimi  kanatları  ile  sıvazlarsa  o  Cennete  girer. ( Gazali,  Kalplerin  Keşfi )

Yüzlerce  olan  bu  rivayetlerin  hepsini  burada  örneklememiz  mümkün  değildir. O  kadar  çoktur  ki,  ciltlerle  dolusu  kitaplarda  anlatılarak,  ister  istemez  inananların  aklını  istila  etmektedir.  Çünkü  ardından  da  bu  Hacivat  işportacılar  tarafından  Cennet  pazarlanmaktadır. Üstelik  de  insanlarımız  Kur’anı  anladığı  dilden  okumayıp  terk  etmiş  bir  durumda  olduğundan,  bunları  test  edip  sorgulayamamaktadır.  Oysa  Müslümanlar  Kur’anı  okuyup  anlayarak  bir  baksa,  Tarikatın  /  Allah’a  giden  yolun  da,  marifetin  / amelin  de,  hakikatin  /  imanın  da,  Cennete  giden  yolun  da  Kur’anın  içinde  olduğunu,  Kur’anda  bir  gecelik  promosyonlu  ibadetlerin  olmadığını,  ibadetin  az  ve  öz  de  olsa  samimi  ve  sürekli  olması  gerektiğini  göreceklerdir. Kur’anda  Cennete  giden  yolun  (  Bakara  177. ) ( Kalem  34. ) ( Ali  İmran  92. ) ( Ankebut  1 – 5. ) ( Müminun  1 – 11 )  ve  daha  pek  çok  ayette  anlatıldığı  gibi ;  Cennetin  bedeli  ve  fiyatının  promosyonlu  özel  gecelerde  değil ; * Sağlam  ve  şirke  bulaşmamış  iman, *  Tevhit  bilinci  ile  Birr  ve  takva  / Yasaklardan  sakınma  ölçüsünde  amel, * Allah  yolunda  salihatı  işlemek /  yanlışlardan  düzeltme  için  canla  başla  harcanacak  çaba  ve  tüketilecek  can, * Allah  yolunda  harcanacak  mal  ve  servet  ile  Salat  etme,  paylaşma,  destekleşme,  dayanışma  ile  yapılacak  infakta  olduğu  görülecektir.

Asıl  ve  gerçek  Hakk  Din  ve  Kadr  Sûresinin  Kur’an  ile  anlatılan  mesajı  ortada  kesin  ve  net  iken,  Kur'anda  kutsal  Kandil  Gecesi  diye  bir  ibadet  ve  inanç  ritüeli  bulunmamakta  iken,  falan  yerde,  falan  gece  bilmem  kaç  rekât  nafile  namaz  kılan,  önerilen  Sûreleri  anlamını  da  bilmeden  Arapça  papağan  gibi  100  defa,  bin  defa  okuyun,  ya  da  şu  kadar  bin  kere  tespih  çekin  diyen,  kimin  rüyaları  ile  icat  ettiği  belli  olmayan  hezeyanları,  ritüelleri  yapanlar,  bir  gecede  kolaycacık  Cennete  girer  denilen  aldatmacalar,  en  hafif  deyimi  ile  Allah’a  saygısızlıktır,  hükmünün  yerine  hüküm  icat  etmektir. Çünkü  Cennetin  ve  hükmün  sahibi  Allah'tır. Bu  yapılanlar  ise  Kur'anın  pek  çok  ayetindeki  uyarılarını  inkâr  ederek  küfre  ve  şirke  girmektir.  Aynı  zamanda  Kur'anı  anladığı  dilden  okumayanlar  için  Zuhruf  Sûresinin  44. ayetinde  “  Ve  şüphesiz  sana  vahyedilen  /  Kur’an /  senin  için  de,  toplumun  için  de  gerçekten  bir  öğüttür.  Siz  ondan  sorgulanacaksınız. “  ifadeleriyle  belirtildiği  gibi,  hepimiz  de  Kur’anın  içeriğinden  sorgulanacağız.  Oysa  insanların  Kur’anı  bir  tarafa  bırakarak,  açgözlülükle  önüne  konulan  saçmalıkların  peşinden  gitmesi,  kendisini  aldatması  ve  aynı  zamanda   Ahiretini  tehlikeye  atması  demektir.  Müslümanlar  bir  an  önce  önlerinde  vakit  varken,  dinimizin  yegâne  kaynağı  Kur’ana  anlayacağı  dilden  okuyarak  sarılmalı,  aklını  kullanmalı,  bu  yanlış  yönlendirmelerden  kendisini  kurtararak,  Peygamberimiz  gibi  sadece  Kur’anı  hayatlarının  rehberi  yaparak  bin  aydan,  bir  ömürden  daha  hayırlı  olan  Kendilerinin  Kadir  Gecesine  kavuşmaya  çalışmalıdırlar.  Sadece  lafla  "  Kandiliniz  mübarek  olsun  "  demekle  hiç  bir  şey  mübarek  olmaz. Bilakis  ancak  Kur'an  ile,  anlayarak  okuyup  rehber  edinebildiğiniz  Allah'ın  ayetleriyle  birlikte  olabildiğiniz  zaman  mumunuz  mübarek  olabilir,  gününüzde,  gecenizde,  hayatınızda  ve  Ahiretinizde  size  ışık  olarak  yansıyabilir !.. Allah'ın  selamı  ve  rahmeti  üzerinize  olsun. Her  karanlık  geceniz  Kur'anın  nuru  ve  fazileti  ile  aydınlık  olsun !...

ALLAH  DOĞRUSUNU  EN  İYİ  BİLENDİR ! RAHMETİ  VE  KUR'AN  BİZE  YETER !..

Temel Kaynak : HAKKI YILMAZ ( Tebyin ül Kur'an )

 

 

 

PDF GÖRÜNTÜLE PDF İNDİR

BAŞLIKLAR
TAKİP ET