Peygamberimizin vefatından sonra, İslam’ı küçük düşürmek, zayıf ve değersiz göstermek, karşısında olup aşağılamak isteyenler, her dönemde olduğu gibi bugün de Peygamberimizin hayatına saldırmaktadırlar. Peygamberimizin vefatından sonra ona iftiralar ile saldırıda bulananların başında Yuhanna ed Dimeşki adında bir kilise papazı ( M.S. 655 - 753 ) gelir. " İslam Hristiyanlığın etkisiyle oluşmuş sahte bir dindir. Muhammed kadın düşkünüdür, evlatlığının eşiyle evlenmiştir. " demiştir. ( Jean Damascene a. g.e. s. 221 ) Buhari ve o dönemin hadis toplayıcıları da ondan aşağı kalmamış sözüm ona peygamberi öveceğiz derken " Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti. Peygamber bir gecede dokuz hanımıyla ayrı ayrı cinsel ilişki kurardı. " ( Buhari Muhtasarı Tecid - i Sarih ha. no 192 ) diyerek O'nun ahlâkı ve kişiliği ile hiç bağdaşmayan ve tamamen O'na hakaret niteliğinde olan uydurulmuş hadis ve rivayetler malzeme olarak kullanılmakta, Peygamberimizin çok eşliliği ve aile hayatı, aslı astarı ve nedenleri bilinmeden, Ateistler, Deistler, Agnostikler ve İslam dışı yaşayanlarca sorgulanmaya, hayıflanmaya çalışılmaktadır. Bunun için de Kur’anı Kerim’i Peygamberimizin kendi aklından uydurduğu, ayetleri kendi nefsine göre uyarladığı, kendisine sınırsız evlilik ve ilişki hakkının öngörüldüğü, evliliklerinin ahlâki olmadığı, çok eşliliğinin sebeplerinin ne olduğu, hediye edilen eşlerle ilgili ilişkileri gibi pek çok soru da ortaya atılmaktadır. O zamanın Arap kültüründeki gelenek, görenek ve yaşam koşullarına göre makul nedenleri olan bu evlilikler, yüzyıllar sonra bugünkü dünyanın kabul ettiği tek eşlilik anlayışına göre kıyaslandığında doğal olarak yadırganmaktadır. Halbuki bu durumu kendi tarihsel bağları, gerçek nedenleri ve koşullarıyla değerlendirmek ve anlamaya çalışmak gerekmektedir. Yüz yıllardır ülkemizde Türkçe meali ile ve bütün dünyada Kur'an kendi dillerinde anlaşılarak okunmadığından, Müslümanların çoğunluğu da konuya vakıf olamamakta, Peygamberimizi yeterince tanıyamamakta ve oluşan bu karşı sorgulama ve suçlamalara gereken cevabı verememektedir.
Tarih boyunca bütün peygamberlerin ardından, onları aşağılamaya çalışan iftiralar atılmış, karalamaya çalışılmıştır. Örneğin ; Yahudi kaynaklarında, Kitabı Mukaddes’te Nuh, Lut, Davud peygamberler gibi bazı peygamberlerin eşlerinin ahlâkı, Adem peygamberin aynı batında doğan çocuklarının diğer batında doğan çocukları ile evlenerek, insanların ensest ilişkilerle çoğaldığı, Süleyman peygamberin yüzlerce eşi olduğu, Lut’un kızlarının soylarını devam ettirebilmek için babalarını içki ile uyutup cinsel ilişkiye girdikleri gibi, çirkin ve iğrenç iddialar dahi yer almaktadır. İnsanoğlunun bu nefsi çirkinliklerinden dolayı, geçmişin hatalarının tekrar yapılmaması, peygamberimizin de böyle çirkinliklerle muhatap edilmemesi, insanların uydurma hadislerle, rivayetlerle sapkınlığa düşmemesi, peygamberimizin daha doğru tanınabilmesi için, Yüce Kitabımız Kur’anda, aile hayatları ile ilgili pek çok ayrıntıya yer verilmiştir. Şunu önemle dile getirelim ki, Kur’anın vahyedildiği dönemde, ne çevredeki bulunan komşu ülkelerde, ne de Arabistan'da kendileri bizzat çok eşlilikle gelenek oluşturarak yaşadıkları halde müşrikler, peygamberimize mecnun demişlerdir, sihirbaz demişlerdir, Kur'anı kendisi uyduruyor demişlerdir, ama hiç bir zaman ahlâksız dememişlerdir. Peygamberimiz, erkeklerin 12 - 14 yaşları arasında ergenliğe eriştiği sıcak bir iklimde doğup büyümüştür. O dönemde çevresinde zina ve fuhşun yaygın olmasına, iffetsizliğin had safhada olmasına rağmen, peygamberimiz gayet mazbut bir hayat sürmüş, onun iffetsiz, kadına düşkün, şehvetperest davranışlarda bulunduğu hiç görülmemiş, duyulmamıştır. Peygamberimizin bu özellikleri, bütün tarihçiler ve araştırmacılar tarafından da kabul edilmiştir. Üstelik Kur’anı peygamberimizin Kendisinin uydurmadığı, hevasından herhangi bir şeyi ekleyemeyeceği ayetlerle de vurgulanmaktadır. Bu konulara ilişkin olarak Kur’anda Kalem Sûresinin 4. ayetinde " Ve kesinlikle sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin. " denilmekte, Peygamberimizin hanımlarının giyimleri, davranışları, evlatlığının boşadığı hanımla neden evlendiği, hanımlarının sorumlulukları, hakları, peygamberimiz öldükten sonra hanımlarının başka kimseyle evlenmelerinin yasaklanması, boşanma sebepleri gibi bilgiler ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
AHZAB 50 : Ey peygamber ! Şüphesiz Biz, mehirlerini / bedellerini verdiğin eşlerini, Allah’ın ganimet olarak sana verdiklerinden, sözleşme ile malik olduğunu / savaş esirlerinden himayene verilmiş bayanları, amcanın, halanın dayının ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları ve kendisini peygambere hibe eden peygamber’in de nikâhlamak istediği Mümin kadını sadece sana özgü olarak sana helal kıldık. Biz kendi eşleri ve sözleşmelerinin malik oldukları şeyler konusunda senin dışındaki müminlere neyi farz kıldığımızı kesinlikle bildik, daha önce açıkladık. Bu durum : sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler, senin için bir güçlük olmasın diyedir. Ve Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır. Engin merhamet sahibidir.
AHZAB 51 : Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende artık senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah her şeyi bilendir, çok yumuşak davranandır.
AHZAB 52 : Bundan sonra kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek / güzellikleri hoşuna gitse bile sana helal olmaz. Ancak yeminin malik olduğu / Harp esiri olup da senin himayene verilen başka ; Onu nikâhlayabilirsin. Allah her şeyi gözetleyip denetleyendir.
Bu ayetlerde, aile hukuku kapsamında peygamberimize özgü, diğer müminleri ilgilendirmeyen kurallar konu edilmektedir. Buna göre ; * Peygambere mehirlerini ( evlilik bedellerini ) verdiği eşleri * Savaş esirlerinden himayesine verilmiş bayanlar * Amcasının, halasının, dayısının kızlarından kendisiyle birlikte hicret etmiş olanlar, * Kendisini O’na hibe etmiş olanlardan peygamberin de nikâhlamak istediği mümin kadınlar sadece peygambere özgü olmak üzere helâl kılınmıştır. Bu ayrıcalık görevinde peygamber için güçlük olmasın, dilediği eşi ile beraber olabilsin, bunlardan ayrıldığı eşi ile tekrar birleşebilsin ve bundan sonra da herhangi bir kadınla evlenemesin, sadece himayesine verilmiş harp esiri kadını nikâhlaması serbest olsun diyedir. Böylece bu ayetlerde, Resulullah’ın çok eşliliği, himaye ve siyasi faydaya bağlanmaktadır. Ayette akraba kızlarının sayılması ve onlarla evliliğin hicret kaydına bağlanması, onların mümin olması ve korunmaya alınması, hicret etmeyenlerin mümin sayılmamasından kaynaklanmaktadır.
52. ayetteki ifadelerle de hem peygamberin eşlerini boşamasına engel getirilmekte, hem de bir cahiliye geleneği ortadan kaldırılmaktadır. Cahiliye dönemi Araplarının bu geleneğinde ; Biri diğerine, “ Sen benim hanımımı al, bana da senin hanımını ver “ dediği bir uygulama vardı. İşte bu ayetteki ifadelerle böyle bir uygulama, peygamberimize ve dolayısıyla Müslümanlara yasaklanmaktadır.
Normal şartlarda İslam’da çok eşlilik yoktur. Ancak peygamberimizin içinde bulunduğu ortamda zaten geleneksel olarak çok eşliliğin yaygın olduğu bir yaşam şeklinden gelinmektedir. Üstelik de savaşların, saldırıların, öldürülmelerin çok fazla olduğu bir ortamda sahipsiz, himayesiz kalan kadınların, yetim kalan çocukların sahiplenilebilmesi durumu ister istemez böyle bir çok eşlilik şartını doğal olarak beraberinde getirmektedir. Çok eşliliğin İslam'da, ancak olağanüstü koşullarda Kamu otoritesinin kararıyla uygulanacak özel bir durum olduğu, Nisa Sûresinden anlaşılmaktadır.
NİSA 2 – 3 : Ve yetimlerinize mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Bunu yapmak kesinlikle büyük bir suçtur. Ve eğer ki yetimleriniz konusunda hakkaniyetsizlikten korktuysanız ; O takdirde yetimlere bakmak zorunda kalan kadınlardan, sizin için hoş olanlardan ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikahlayın. Şayet o takdirde de adedi gözetemeyeceğinizden korkuyorsanız, bir tanesini ya da yasalar çerçevesinde himayenizde bulunan kadını nikâhlayın. Bu haksızlığa sapmamanız için en uygunudur.
Bu ayetlerdeki ifadeler, rivayet ve uydurma hadislerle saptırılmış, asıl anlatılmak istenilen mecrasından başka bir anlamla Müslümanların belleğine yerleştirilmiştir. Ayette yer alan “ ikişer, üçer, dörder, “ sözcükleri sayı sıfatları olup, bu ifadelerle “ Yetimlerin annelerinden ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlayın “ denmek istenmiş, yani savaşlardan, ölümlerden dolayı sahipsiz ve korumasız kalan toplumdaki yetimlere karşı adalet sağlanamamış ve yetimler ortada, mağdur durumda ise, toplanacaksınız ve yetimlere bakmakla mükellef olan kadınları ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlamak üzere bir kampanya düzenleyeceksiniz. Böylece yetimler, üvey çocuklarınız, yetimlere bakmakla yükümlü olan kadınlar da eşleriniz olacak, onlarla akraba olacaksınız, akrabalık hak ve hukukunu uygulayacaksınız. Bu ayetlerde kesinlikle ikinci bir kadını, ya da üçüncü bir kadını, dördüncü bir kadını nikâhlayabilirsiniz denilmek istenmemiştir. Ayet, olağanüstü hallerde, yetimlerin mağduriyetleri söz konusu olduğunda başvurulması gereken, adeta toplu bir evlendirme kampanyasından bahsetmektedir. Ve yetimlerin ve annelerinin sahiplenilmesi ve koruma altına alınması için insanları böyle bir kampanyaya katılmaya mecbur kılmaktadır.
Peygamberimizin çok eşliliği ise, bu ayetlerle belirtilen genel hükümlerin dışında bazı özel ayrıcalıklara dayanmaktadır. Fakat Müslümanlar bu konuyu yeterince araştırmamış ve doğru bilgiye ulaşamamışlardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da uydurma rivayetler hükmünü yürütmüş ve pek çok kimse, çok eşli olması delil gösterilerek, peygamberimizin otuz erkek gücünde olduğu yalanına inandırılmıştır. Peygamberimizi üstün bir erkek olarak göstermek adına uydurulan bu tip yalanlar neticesinde gayri Müslimler peygamberimizi, kadın düşkünü şehvetperest biri olarak değerlendirmişlerdir.
Peygamberimiz ilk evliliğini 25 yaşında bir genç iken, kendisinden 15 yaş büyük olan Hatice validemiz ile yapmıştır. 25 yıl devam eden bu beraberlik esnasında peygamberimiz başka bir kadınla evlenmemiş, evliliğini tıpkı bekârlığında olduğu gibi iffetine toz kondurmadan lekesiz olarak sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine elçilik görevi verildiğinde, davasından vazgeçmesi için kendisine krallık, servet ve Mekke’nin en güzel zengin kızları teklif edilmiş, bütün bunları elinin tersi ile itmiştir. Müşriklere “ Bir elime ay’ı, bir elime güneş’i koysanız, yine de davamdan vazgeçmem. “ demiştir. Hatice validemiz öldükten sonra yapayalnız kalan peygamberimizin üzerindeki ağır elçilik görevine, bir de öksüz kalan kız çocuklarının sorumluluğu eklenmiştir. Peygamberimizin bundan sonraki evlilik hayatı ise, üstlendiği görevin gereklerine bağlı olarak, kendi iradesi dışında çok eşli hale dönüşmüş, ama bu durumdan ne kendisi ne de eşleri mutlu olmuşlardır. Peygamberimizin hem kendisinin hem de eşlerinin özverilerini gerektiren bu çok eşli hayatı, en doğru şekilde Kur’andan öğrenilebilir. Bunun için de öncelikle Müslümanların evliliklerini düzenleyen evlilik hakkındaki genel kuralların ele alındığı ayetlere bakmamız gerekir.
NİSA 22 : Ve kadınlarınızdan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak geçen geçmiştir. Şüphesiz bu, çirkin bir hayasızlıktır ve öfke duyulan bir iğrençliktir. Ne kötü bir yoldu o ! 23 : Size anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız, kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları, nikâhlı kadınlar da haram kılındı. 24 : Öyleyse onlardan ne ile yararlandıysanız, zorunlu bir görev olarak mehirlerini / bedellerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, en iyi bilen ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler koyandır.
BAKARA 221 : Ve ortak koşan kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş, kâfirlerin himayesindeki bir köle kadın, sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. Ortak koşan erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın. Ortak koşanlar ateşe çağırırlar. Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve bağışlamaya çağırır. O öğüt alıp düşünürler diye insanlara ayetlerini ortaya koyar.
Peygamberimizin çok eşle evliliğinin nedenlerinden biri de siyasal güçlükler ve zorunluluklardır. Bu nedenle kendinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş, farklı kabile ve milletlere bağlı kadınlarla, zorunlu olarak yaptığı evlilikler suretiyle, o farklı kabile ve milletlerle akrabalık bağları oluşturmuştur. Bu nedenle hem bir barış ortamı sağlamış, hem de İslam’ın en uzak noktalara kadar ulaşmasına vesile olmuştur. Eğer kendi iradesine kalsaydı, çok eşli olmayı asla istemezdi. Çünkü o çok eşlilik hayatından mutlu olmamış, eşlerinin kıskançlık ve kaprisleri kendisini hep üzmüştür. Örneğin, Ahzab Sûresinin 51. ayeti inince eşi Aişe “ Görüyorum ki Rabbin senin hevana hizmet ediyor “ diyerek, durumundan memnun olmadığını iğneleyici bir dille belirtmiştir. Ayrıca Tahrim Suresinin 3 – 5 ayetlerinden de eşlerinin peygamberimizi üzdükleri açıkça belli olmaktadır. Hatta Peygamberimiz, Ömer’in kızı Hafsa’yı, geçimsizliği nedeniyle bir ara boşamış, sonra da tekrar nikâhlamıştır.
TAHRİM 3 : Bir de hani Peygamber, eşlerinden bazılarına bir olayı sırlaştırmıştı. Sonra eşlerinden biri bunu haber yapınca ve Allah, Peygambere bunu açığa vurunca, Peygamber bir olayın kısmını belirlemiş, bir kısmından mesafelenmişti. Sonunda o eşe bunu kendisi haber verince o eş : “ Bunu sana kim haber verdi “ dedi. Peygamber, “ Bana iyi bilen, iyi haber alan haber verdi “ demişti.
TAHRİM 4 : Ey Peygamberin iki eşi ! Hatalarınızdan Allah’a dönerseniz sizin için iyi olur. Çünkü kesinlikle ikinizin kalpleri kaydı. İnançlarınız bozuldu, sapıklığa düştünüz. Yok eğer Peygambere karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, O’na mevladır. / Yardımcıdır, destekçidir, koruyucudur, yol göstericidir. Cibril / Kur’an ve iman edenlerin Salihleri de ve bunlardan sonra inecek ayetler de O’na arka çıkarlar.
TAHRİM 5 : Eğer O sizi boşarsa, Rabbinin, kendisine sizden daha hayırlı Müslime, mümine, sürekli saygı duyan, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler vermesi umulur.
Bu ayet grubunda Resulullah’ın özel hayatına ait bazı olaylar ve sıkıntılar ifşa edilmektedir. Eşlerinin hatalı davranmaları dile getirilmektedir. Ayette yer alan sırrın ifşa edilmesine dair pek çok rivayet anlatılmıştır. Bu rivayetlerde sözü edilen iki eşin, Ömer’in kızı Hafza ve Ebu Bekir’in kızı Aişe olduğu dile getirilmektedir. Peygamberimizin eşleri yüzünden üzülmesi sadece eşlerinin kıskançlık ve geçimsizliklerinden kaynaklanmamıştır. Peygamberimizin eşleri, bulundukları konumun ağırlığını fark edememişler, sıradan kimseler gibi başlarına buyruk yaşamaya yönelmişlerdir. Çevrenin de etkisiyle lüks bir hayat yaşamayı arzulamışlardır. Bu durumdan hoşlanmayan ve üzülen Peygamberimiz, onların bu davranışlarına tepki olarak onları zaman zaman evlerinde yalnız bırakmış, bir ay yanlarına uğramamıştır. İşte bu gibi olgu ve olaylar, Yüce Allah’ın müdahalesini gerekli kılmış ve Rabbimiz, peygamberimizin eşlerine münhasır ve sadece onları ilgilendiren ayetler indirmiştir.
AHZAB 28 – 29 : Ey peygamber ! Eşlerine söyle : “ Eğer siz basit dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin size boşanma bedeli ödeyeyim ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim. Eğer siz Allah’ı, elçisini ve son yurdu istiyorsanız, artık hiç şüphesiz Allah, sizden iyileştirenler / güzelleştirenler için çok büyük bir ecir hazırlamıştır.
AHZAB 30 – 31 : Ey peygamber’in kadınları ! Sizden kim açık, bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, suçun cezası iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah’a göre pek kolaydır. Sizden kim de Allah’a ve elçisine sürekli saygıda bulunursa ve salihi işlerse, ona da ecrini iki kere veririz. Ve Biz ona üstün bir rızk da hazırlamışızdır.
AHZAB 32 – 34 : Ey peygamberin kadınları ! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz. Eğer Allah’ın koruması altına giriyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki sonra kalbinde hastalık bulunan, zihniyeti bozuk kimse tamah eder. Sözü örfe uygun / herkesçe kabul gören bir şekilde söyleyin. Evlerinizde vakarlı olun, ilk cahiliyet gösterişi halinde gösteriş yapmayın, salatı ikame edin, zekâtı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey ehlibeyt ! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve sizi temizlemek ister. Ve evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri hatırlayın. Hiç şüphesiz Allah, çok lütfedicidir, gizliyi bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir.
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Peygamberimizin eşlerine verilen görev, yatak odası ile mutfak arasında hayat geçirmekten ibaret değildir. Onların görevi ; Bu işe baş koymak, bu büyük davaya özveri ile hizmet etmek, bu davanın neferi olmak, fitne ve fesada fırsat vermemek, evlerinde duydukları ayet ve hikmetleri insanlara anlatıp öğretmektir. Kısaca Peygamberimizin eşleri, hem sekreter, hem de kadınlara karşı sözcüsü olmak durumundadır.
Sırası ile Peygamberimizin eşlerine ve özelliklerine baktığımız zaman ; Hatice, Huveylid kızı olup, ticaretle uğraştığından “ tacire “, temiz kalpli olduğundan da “ tahire “ diye anılan Mekkeli bir kadındır. Daha önce iki evlilik yapmış, birinci evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinden de bir kızı dünyaya gelmiştir. Peygamberimizin kendisinden 15 yaş büyük olan bu itibarlı kadınla yaptığı evlilik, eşi 65 yaşında ölene kadar 25 yıl sürmüştür. Peygamberimize iman eden ilk insan ve kadın olan eşi Hatice, büyük ve ağır görevinde O’na hep destek olmuş, her zaman O’nun yanında yer almıştır. Bütün malını, varlığını ve zenginliğini bu yolda harcamıştır. Sevde, Mekkeli olup, ilk Müslüman olanlardan Zema’nın kızıdır. Putperest müşriklerin baskısı sonucu kocasıyla birlikte Habeşistan’a hicret etmiş, ama kocasının orada ölmesiyle, 50 yaşında dul kalmış ve himayeye muhtaç hale gelmiştir. Çünkü akrabaları henüz Müslüman olmamış ve ona düşmanlık besliyorlardı. Sevde’nin bu durumunu bilen Müslümanlar, Hatice validemizin ölümünden sonra yedi çocukla dul kalan Peygamberimize eş olarak önerdiler. Bazı kaynaklar Sevde’nin nikâh sırasında peygamberimize “ Ben seninle, erkeğe arzu duyduğum için değil, sırf Peygamber hanımları arasında Allah’ın huzuruna çıkabilmek için evlendim. Bana buna göre davran, ey Allah’ın Resulü ! “ dediğini nakletmektedir. Bu evlilik 55 yaşında Sevde’nin ölümüne kadar 5 yıl sürmüştür.
Aişe, Peygamberimizin evlilikleri içinde en çok irdelenen, eleştiri konusu yapılan eşidir. Bu konuda, Aişe’nin henüz küçük bir çocuk iken Peygamberimizle nikâhlandığı, büyümesi için üç yıl beklendiği ve ondan sonra gerdeğe sokulduğu hikâyesi bir hayli yaygındır. Bu konudaki yanlış algıları oluşturan rivayetlerin kaynağı, Yahudi dönmesi olan ve kendisini Yahudi geleneklerinden ve yazılı kaynaklarının etkisinden arındıramayan sözde İslam tarihçisi denilen İbn İshak'tır. Çünkü Yahudi dini kaynaklarından Talmut'ta da Yahudi geleneğine göre 3 yaşında bir kız çocuğu ile evlilik akdi yapılacağı belirtilmektedir. O da aslında Ayşe validenin 16 yaşındaki nişanını 6 yaşında, 19 yaşındaki evliliğini de 9 yaşında olarak rivayet etmiştir. Halbuki tarihi kaynaklardaki kayıtlara göre gerçek şudur ki ; Aişe validemiz Peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mutim oğullarından Cübeyr ile nişanlıdır. Yani zaten evlilik çağındadır. Ve Peygamberimizle evlendiği zaman da küçük bir çocuk değildir. Aişe, Peygamberimizin en yakın arkadaşı ve dostu Ebu Bekir’in kızıdır. Peygamberimizin bu evliliği, hem kızıyla evlenerek kendisini şereflendirdiği Ebu Bekir’in İslam’a daha fazla maddi ve manevi yardımını sağlamış, hem de okuma ve yazma bilen Aişe validemizin herkes tarafından bilinen İslam’ı anlama ve anlatma yönündeki dirayeti sayesinde Peygamberimizin elçilik görevini yaparken duyduğu rahatlık için isabetli bir karar olmuştur.
Hafsa, okuma yazma bilen, Habeşistan’a göç eden cefakâr Müslümanlardan olup, Ömer’in kızıdır. Kocası, Bedir savaşında şehit olunca dul kalmıştır. O’nun bu durumuna üzülen babası Ömer, sahabenin ileri gelenleri arasından ona uygun bir eş aramıştır. Sonunda Hafsa ile Peygamberimiz evlenmiş, böylece Ömer gibi güçlü bir kişi ile akrabalık bağları kuran Peygamberimiz, elçilik görevinde büyük bir desteğe daha kavuşmuştur. Huzeyme kızı Zeyneb, kocası Bedir savaşında şehit olan ve 60 yaşında dul kalan himayeye muhtaç bir kadındır. Bu kadına evlilik teklifini bizzat Peygamberimizin kendisi yapmış ve onu himayesine almıştır. İki yıl sonra bu kadının ölümü ile bu evlilik sona ermiştir. Umm Seleme, Habeşistan’a hicret eden Müslümanlardan olan, okuma yazma bilen ve kocasının Uhudda şehit olmasıyla 4 çocukla dul kalan bir kadındır. Himayeye muhtaç olan Umm Seleme, sahabenin ileri gelenlerinin evlilik tekliflerini yaşlılığını bahane etmek suretiyle reddetmiştir. Fakat Peygamberin bizzat “ Yetimleri zaten yanıma alacağım, kıskançlığının gitmesi için Allah’a dua edeceğim. İhtiyarlığın ise bir engel değildir. “ sözleri üzerine nikâhlanmayı kabul etmiştir. Cahş Kızı Zeynep, ile Peygamberimizin evliliği, her yönüyle hikmet ve ibretle doludur. Kur’anda da bizzat yer almıştır. Ayrıca bu evlilik, gerçekleri çarpıtarak Müslümanların zihinlerini bulandırmak isteyen İslam düşmanları tarafından, bu amaçlarına alet edilmek istenmiştir. Öncelikle şu husus bilinmelidir ki, bu uygulamanın tarafları saygı ve övgüye layık kişilerdir. Çünkü bu evlilik, İslam devriminin teorik öğretilerinin pratik hayata geçirilen ilk uygulamasıdır. Bu evlilik ile Arap toplumundaki iki yanlış ortadan kaldırılmış ve iki tabu yıkılmıştır. Birincisiyle, Müslüman kadınların cahiliye bakış açısıyla, Müslüman da olsalar itibar etmedikleri, hor gördükleri, evlenmek istemedikleri azatlı köleler, toplum içinde hür kişilerle aynı seviyeye getirilmiştir. İşte peygamberimiz bu amacı gerçekleştirmek için, halasının kızı olan Zeynep’i, azatlı kölesi ve evlatlığı olan Zeyd ile evlendirmek istedi. Ama Zeynep, toplumda yer etmiş tabulara göre gururuna dokunan bu işe pek sıcak bakmadı ve peygamberimizin ısrarına rağmen bu evliliğe razı olmadı. Tam bu sırada Ahzab Sûresinin 36. ayetiyle " Ve Allah ve elçisi bir işte hüküm verdiklerinde, hiçbir mümin erkek ve mümin kadın için kendi işlerinde serbestlik yoktur. Ve kim Allah’a ve Elçisine isyan ederse o, açık bir sapıklıkla sapmıştır. " denilerek Allah’ın emri gelmiş, itaat şart olmuş, tartışmalar sona ermiş, hür olan Zeynep, Peygamberin evlatlığı ve azatlı köle olan Zeyd ile evlenmiştir.
Böylece İslam’ın insanları eşit kabul ettiği, İslam toplumunda insanların hür ve köle diye ayrıma tabi tutulamayacağı, hür bir Müslüman kadın ile Müslüman bir kölenin evlenebileceği bu somut olayla tüm dünyaya gösterilmiş oldu. İkinci olarak, Evlatlıkların öz evlat olarak kabul edilmesi yanlışı ve bundan doğan neticeler ortadan kaldırıldı. Kur’anın indiği dönemde, Araplar arasındaki bir geleneğe göre evlatlıklar öz evlat gibi telakki ediliyordu. Hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu gelenekten kaynaklanan tabunun İslam’da yeri olmadığı için yıkılması gerekiyordu. Bunun en kestirme ve etkili yolu ise, o tabunun peygamberimiz tarafından fiilen yıkılması idi. Zeynep ile peygamberimizin evlatlığı olan Zeyd’in evlilikleri mutlulukla devam etmiyor, Peygamberimizin de onlara nasihatı sonuç vermiyordu. Neticede boşanmaya karar vermişlerdi. Zeyneb’in de bu boşanmadan sonra bir himayeye ihtiyacı olduğundan Peygamberimiz bu sorumluluğu yerine getirmek istiyor, fakat gelenekler, dedikodular ve Nisa Sûresinin 23. ayetindeki emirlerden dolayı bu istek yerine getirilemiyordu. İşte bu gelenek ve yanlış anlamalar indirilen ayetlerle ortadan kaldırılmıştır.
AHZAB 4 : Allah bir er kişinin göğüs boşluğu içinde iki kalp yapmadı. İnsan hem mümin hem kafir olmaz, mutlaka bundan biridir. Ve zıharda bulunduğunuz / kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız eşlerinizi de sizin anneleriniz olarak kabul etmedi. Evlatlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve yola kılavuzlar.
AHZAB 5 : Evlatlıkları kendi babalarına nispet ederek çağırın. Bu Allah katında daha hakkaniyetlidir. Artık eğer babalarınızı bilmiyorsanız artık onlar dinde sizin kardeşleriniz ve sözleşmeyle yakınlık kurduklarınızdır.
İslam’a göre evladın eski karısının nikahlanması caiz değildir. Ama bu ayetlere göre evlatlık öz evlat sayılamayacağından, evlatlığın eski karısı, evladın karısı hükmünde değildir. Dolayısıyla da bir kimsenin evlatlığının eski karısıyla nikahlanmasında bir sakınca yoktur. Peygamberimiz de aslında evlatlığının evliliğinin bozulmaması için bir hayli çaba sarf etmişti.
AHZAB 37 : Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye : “ Eşini yanında tut ve Allah’ın koruması altına gir “ diyordun da insanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle bilgiyle ürperti duymana çok daha layıktı. Artık Zeyd, Zeyneb’den ilişkisini kesince, Biz Zeyneb’i seninle evlendirdik. Ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, evlatlıklardan ayrılan kadınla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
Toplumdaki bu yanlışı ortadan kaldıran ve bu tabuyu yıkan ilk uygulama, Rabbimizin talimatları ile olmuştur. Artık Zeyd, Zeyneb’den ilişkisini kesince nitekim peygamberimiz de evlatlığı olan Zeyd’in boşadığı Zeyneb binti Cahş ile evlenerek bu tabuyu yıkmıştır. Böylece de evlatlığın kendisinin öz oğlu sayılmadığı, sayılmayacağı, ve evlatlığın boşadığı eşin öz oğlun eşi gibi haram olmayacağı beyan edilmiştir. Ahzab Sûresinin 40. ayetinde de " Muhammed sizin er kişilerinizden hiç birinin babası değildir. Ancak O, Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. Ve Allah her şeyi en iyi bilendir. " ifadeleriyle belirtildiği gibi Peygamberimizin, hiç bir erkeğin babası olmadığı bir kez daha vurgulanmıştır. Dolayısıyla burada peygamberin kendi öz oğlunun boşadığı eşiyle evlenmesi diye bir olay söz konusu değildir. Zeyd'in gerçek babası da zaten başka birisidir. O koşullarda sahipsiz kalan bir kadın güvence altına alınmıştır.
Ayetlerden görüldüğü gibi olaylar, tarafların iradeleri dışında gelişmiş olup, yaşananlar, takdir edilmiş bir kaderdir. Ama bir tabunun yıkılması ve bir yanlışın düzeltilmesi hususunda örnek olma şerefi de Zeyd ile Zeyneb’e aittir. Ayrıca Zeyneb, Allah’ın talimatlarına itaat etmesinin ve gösterdiği özverinin dünyadaki karşılığını, Allah’ın Elçisine eş ve Müslümanlara ana olmak şerefiyle almıştır. Umm Habibe, Mekke’nin amiri, bir dönem İslam dininin ve Peygamberimizin düşmanı, Bedir ve Uhut’un baş aktörü Ebu Süfyan’ın kızıdır. Habeşistan’a göç eden Müslümanlardan olan Umm Habibe, kocasının Habeşistan’da Hristiyan olmasından dolayı onu terk etmiştir. Babasının yanına da dönemeyen ve yapayalnız kalan Umm Habibeyi Peygamberimiz Medine’ye getirtmiş ve onunla evlenmiştir. Böylece de en büyük düşmanına damat olmuştur. Mekke’nin fethinde de büyük rol oynayan bu evlilik de, İslam’ı yayma ve destek sağlamaya yöneliktir. Haris Kızı Meymune, daha önce iki evlilik yapmış, ikinci kocasının ölümü üzerine hayatını hizmetçi olarak Peygamberimize vakfetmek istemiştir. Bu özverisinden dolayı Peygamberimiz bu kimsesiz kadınla evlenmiş, onu Müslümanlara anne yaparak şereflendirmiştir. Bu evlilik peygamberimizin son evliliği olmuştur.
Cüveyriye, bir savaşta kocası ölmüş ve ganimet taksiminde Peygamberimizin payına düşmüş kabile reisinin kızıdır. Esirlik ona zor gelmiş, Peygamberimiz de onu hürriyetine kavuşturmuş ve ona evlenme teklif etmiştir. Bu evlilik sonucunda, Müslüman mücahitler bu kabileden aldıkları tüm esirleri serbest bırakmışlar ve esirlerin küçük görülme tabusu yıkılmıştır. Bütün serbest bırakılan esirler Müslüman olmuşlardır. Safiye'nin esas adı Zeynep’dir. Hayber’de bir Yahudi kabilesinin reisinin kızıdır. Hayber savaşında kocası ölmüş, ganimet olarak Peygamberimizin cariyesi olmuş, Peygamberimizin onu azat edip, isterse kabilesine dönebileceğini söylemesine rağmen o Peygamberimizi tercih ederek Müslüman olmuş ve müminlerin annesi olma şerefine ermiştir. Bu evlilikle de çevredeki Yahudilerin kin ve düşmanlıkları hafiflemiştir. Mariya, Mısır hükümdarı Mukavkıs’ın Peygamberimize jest olarak hediye gönderdiği bir kadındır. Bu evlilikten İbrahim doğmuş fakat küçük yaşta ölmüştür. Bu evlilik, İslam dininin yayılmasında çok büyük rol oynamıştır. Bizansa yapılan her seferde Mısır, Müslümanların yanında olmuştur. Ve Mısır’ın İslam dini ile müşerref olmasında bu evliliğin rolü çok büyük olmuştur. Burada ismini zikretmediğimiz Reyhane ile birlikte peygamberimizin nikah kıydığı 13 eşi olmuştur. Ayrıca çeşitli ve zorunlu nedenlerle nikah kıydığı fakat gerdeğe girmediği kadınlar da vardır.
Sonuç olarak, Peygamberimiz, bekârlığında da, evliliklerinde de iffet örneği bir kişi olmuştur. Hayatının hiç bir döneminde, kadın düşkünü olarak nitelenmeyi gerektirecek bir davranışta bulunmamış, hele şehvet hep uzak kaldığı bir özellik olmuştur. Bazı İslam düşmanlarının, O’nun seks manyağı olduğu yolundaki iftiraları, ancak onun otuz erkek gücünde olduğu yalanını uyduran sözde Müslümanların, hastalıklı beyinlerinde yarattıkları hayali kişilik için söz konusudur. Acılarla, sıkıntılarla, baskı ve korkularla, ölüm tehditleriyle, mücadelelerle yoğrulan bir Peygamberin yaşamında “ nefsi “ bir şey kalabilir mi ? Çünkü O, Allah yolunda verdiği mücadelede şiddetin, yakınlarını kaybetmenin en acı örneklerini görmüştü ve yaşamıştı. Uhud savaşında amcası Hamza'nın vücudu gözlerinin önünde parçalanmış, kalbi göğsünden çıkarılmıştı. Taif’de çocuklar tarafından taşlanmış, yüzü gözü kan revan içinde bırakılmıştı. Kendi elleriyle küçük yaşta ölen çocuklarını arka arkaya toprağa gömmüştü. Ölüm tehdidi ile yurdundan zorunlu olarak hicret etmişti. Peygamberimizin eşleri ve kimlikleri yakından incelendiğinde, bütün bunların Allah’ın ayetleriyle İslam’ın güç bulmasına yönelik olarak, maddi, manevi, siyasi ve sosyal alanlarda yardım ve destek sağlanması, Peygamberimizin elçilik görevinde zorluk çekmemesi için bir tecelli olduğu, bu konularda Peygamberimizin Allah’ın ayetlerine ne kadar özveri ile bağlı olduğu görülecektir. Ne mutlu ki O, Kur’an ayetleriyle yoğrulmuş, Kur'an ahlâkı ile adaleti şaşmaz, örnek bir eş, örnek bir aile reisi, örnek bir baba olmuş, Allah’ın Kevser’ine mazhar kılınmıştır.
ALLAH DOĞRUSUNU EN İYİ BİLENDİR ! RAHMETİ VE KUR'AN BİZE YETER !....
Temel Kaynak : HAKKI YILMAZ ( Tebyin ül Kur’an )
PDF GÖRÜNTÜLE PDF İNDİR